Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Barıştan başka her şeye benziyor 

        Netanyahu, Trump’ın 20 maddelik teklifini kabul etti; Hamas’ın resmi yanıtı yok. Trump aynı anda çıtayı yükseltti: Hamas “hayır” derse, Netanyahu’nun “gerekeni yapmasına” ABD’nin tam destek vereceğini duyurdu. Başlangıç cümlesi bile metnin ruhunu ele veriyor: Bu, ayrıntılı bir barış planından çok baskı altında pazarlık zemini.

        Planın iskeleti net: Hamas silahsızlanacak ve elindeki silahlar imha edilecek; 72 saat içinde 20 canlı İsrailli rehine ile öldüğü düşünülen 24’ten fazla kişinin kalıntıları iade edilecek. Ardından İsrail yüzlerce Gazzeli tutukluyu serbest bırakacak. Öneri, iki taraf da kabul ederse tam insani yardımın derhal Gazze’ye gireceğini söylüyor. Kâğıt üzerinde hızlı bir nefes var; ama doğrulama, denetim ve yaptırım mekanizmaları görünmüyor.

        En tartışmalı başlık yönetim mimarisi: Gazze’yi geçici olarak “teknokrat, apolitik bir Filistin komitesi” yönetecek; onun da üstünde, Trump’ın başkanlık edeceği uluslararası bir “Barış Kurulu” bulunacak. Tony Blair’in adı var, “diğer liderler” daha sonra duyurulacak. Hamas doğrudan/dolaylı hiçbir şekilde yönetimde yer alamayacak. Bu, yerel meşruiyeti üretmekten çok dışarıdan gözetim ve vesayet duygusunu büyütüyor: Hamas’ın hakem sayabileceği, güven verecek bir isim/rol metinde yok.

        Güvenlik başlığı muğlak. “İsrail ilhak etmeyecek, güçler zamanla çekilecek” deniyor; ama “kısmi çekilme”nin neye tekabül ettiği, hangi bölgelerde, hangi tarihlerle ilerleyeceği belirsiz. Bu belirsizlik, sahada zararın sürme ihtimalini ortadan kaldırmıyor. Açık konuşalım: Bu çerçeve, bugünkü haliyle fiilî işgali incelten bir idari kalıba dönüştürme riski taşıyor; “çekilme” haritaya ve takvime bağlanmadıkça işgal pratiği farklı bir isimle devam eder.

        Belgenin “nihai Filistin devleti”ne kapı araladığı yorumu var. Bir kapı var doğru, ama nereye açıldığı belli değil.

        KAPI NEREYE AÇILIYOR?

        Öte yandan, ekonomik kalkınma planı vurgusu ağır: yeniden inşa, yatırım, donör para akışı… Bu kalem elbettekendiliğinden kötü değil; fakat siyasi denge kurulmadan ekonominin yükü de sürdürülebilir meşruiyet üretemez. “Teknokrat/apolitik” etiketinin en kırılgan noktası tam burada: Kimin atadığı, kime karşı sorumlu olduğu ve ne kadar süreyle görev yapacağı belirsiz bir komite, siyasal bir boşluk ve yolsuzluk üretir. 65 bin kişinin ölümü, o ölümleri durdurmak için hiçbir şey yapmamış ensesi kalınların para kaldırdığı bir yer olur. Şaşılacak bir şey değil ama bu kadar doğrudan ve çıplak görünmesi insanlık adına hüzün verici. Plan açıkça şunu söylüyor: Kan ya da rant.

        Nitekim asimetrinin Gazze tarafında hiçbir şey berrak değil. Hamas’a silahsızlanma + yönetimden tasfiye dayatılıyor; İsrail cephesinde “ilhak yok” ve “aşamalı çekilme” gibi yoruma açık kayıtlar var. Denetim zinciri kimde? Uygulama aksarsa yaptırım nasıl işleyecek? Bu soruların her biri boşlukta. Bu nedenle metin, “barış planı” olmaktan çok kademeli teslim alma protokolü gibi görünüyor.

        “Trump Gazze’yi neden istiyor, alabilir mi?” Sorunun ilk yarısı net: Kredi ve merkezî rol—“Barış Kurulu” başkanlığı, siyasal/simgesel prestiji tek elde toplayacak.

        İkinci yarısının cevabı ise kısıtlı: Hukuken “Gazze’yi almak” diye bir şey yok; fiilî yönetişim, yalnızca çok taraflı mutabakat ve yerel rızayla mümkün. BM, bölge arabulucuları (Katar, Mısır), donörler ve sahadaki aktörler bağlanmadan “kurul başkanlığı” unvandan ibaret kalır.

        Hamas buna ‘evet’ der mi? Önce söz hakkı verilecek mi, onu görmek gerekir. İsrail 65 bin kişiyi öldürdü; daha fazlası da olabilir. Çocukların açlıktan ölmesini durdurmak için bir evet çıkabilir; ama sıfır rol, tam silahsızlanma, dışarıdan gözetim üçlüsüyle çizilen bu çerçeveye “hayır” demesi de şaşırtıcı olmaz. Çünkü bu metin, “barış”tan çok teslimiyetin aşamalarına benziyor.

        Yine de bir kıyas notu düşelim: Bu öneri, şubatta ortaya atılan “Gazze Rivierası” gibi akıl dışı ve insanlık suçu anlamına gelecek fikirlerden aşağı yönlü bir risk azaltmasına işaret ediyor; en azından “gidin başka yerde yaşayın” denmiyor. Fakat IDF’nin sahadaki sürekliliği, komite–kurul şeması ve Hamas’ın tamamen dışarıda bırakılması, fiilî işgali sürdüren bir vesayet modeli izlenimini güçlendiriyor.

        Son söz: Metin insanî rahatlama için bir aralık açabilir; ama siyasal denge ve yerel meşruiyet kurulmadan kalıcı barış üretmez. Çekilmenin haritası, yönetimin hukukî çerçevesi, denetimin bağımsız mekanizması ve tarafların eşit söz hakkı açıklığa kavuşmadıkça, bu 20 madde “barış planı” değil; inceltilmiş bir işgal idaresi olarak okunur