Körfez’den İsrail’e yanıt: Ya Deraa el-Cezire, ya doların gücü
İsrail'in Doha'yı bombalaması Körfez'de güvenlik algısını yerle bir etti. Katar "ortak yanıt" için Arap-İslam zirvesine hazırlanırken, masada üç seçenek öne çıkıyor: diplomatik baskı, "Deraa el-Cezire" gücüyle askerî hamle ve milyar dolarlık fonlarla ekonomik yaptırım. Habertürk TV Güvenlik Politikaları Koordinatörü Çetiner Çetin'in haberi...

Arap liderler, Körfez ülkelerinin Hamas’ın siyasi liderliğini hedef alan İsrail’in Doha’daki saldırısı sonrası bölgede kendilerini güvende hissetmiyor. Ve artık Arap monarşileri çözüm arayışında. Bu tehlikeli gelişme, yaklaşık iki yıl önce Gazze’de başlayan savaşın Körfez sınırlarından binlerce kilometre uzakta yaşanmasına rağmen artık daha da yaklaştığı endişesini doğurdu.
Katar, İsrail saldırılarına karşı bölgesel düzeyde “ortak bir yanıt” hazırlığında olduğunu açıkladı. Başbakan Şeyh Muhammed bin Abdurrahman Al Thani, yanıtın “bölgesel ortaklarla istişare ve tartışma sürecinde” olduğunu, nihai kararın ise Pazartesi günü Doha’da yapılacak Arap-İslam zirvesinde alınacağını söyledi.
BAE'nin Hızlı Hamlesi
İsrail’le en yakın ilişkileri bulunan Körfez ülkesi Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), saldırının ardından en hızlı tepki veren ülke oldu. Emirlik Başkanı Muhammed bin Zayed Al Nahyan, saldırıdan 24 saatten kısa süre sonra geniş bir heyetle Doha’ya gitti; ayrıca Bahreyn ve Umman’ı kapsayan bir Körfez turu başlatarak ortak tavır için istişare yürüttü. Abu Dabi yönetimi de Cuma günü İsrailli bir diplomatı çağırarak saldırıyı “açık ve korkakça” diye nitelendirerek kınadı.
Diplomatik Seçenekler
Uzmanlara göre Körfez ülkeleri, birliği gösterecek ve İsrail’i yeni saldırılardan caydıracak diplomatik adımlar atabilir. Bunlar arasında, BAE’nin İsrail’le ilişkilerinin seviyesini düşürmesi ya da 2020’de ABD Başkanı Donald Trump’ın aracılığıyla imzalanan ve İsrail’in üç Arap ülkesiyle normalleşmesini sağlayan “İbrahim Anlaşmalarındaki” rolünü azaltması da var.
BAE, saldırıdan önce de İsrail’e yönelik rahatsızlık işaretleri veriyordu. Üst düzey BAE yetkilisi Lana Nusseibeh, İsrail’in Batı Şeria’nın bazı bölümlerini ilhak etme girişimlerini “kırmızı çizgi” ve “İbrahim Anlaşmalarının ruhuna ihanet” olarak tanımlamıştı.
Katar ise tepkisinin bir bölümünü hukuki zeminde göstereceğini duyurdu. Doha, Perşembe günü BM Güvenlik Konseyi’nden İsrail’in saldırısını kınayan bir bildiriyi oybirliğiyle geçirmeyi başardı. Bu, Körfez’in İsrail’e karşı uluslararası hukuk zemininde daha etkin rol oynayabileceğinin işareti olarak yorumlandı.
ABD’li Diplomatik kaynaklar, Körfez ülkelerinin “bugüne kadar bu çabalara ne siyasi ne de mali olarak öncülük etmediğini” ancak isterlerse topluca bu davalara taraf olabileceklerini söyledi. Uzmanlara göre Katar ayrıca, ABD ile bazı düşmanları arasında geleneksel arabulucu rolünü de yeniden gözden geçirebilir.
Askeri Seçenek: "Deraa el-Cezire Gücü"
Körfez ülkeleri onlarca yıldır ortak savunma anlaşmalarına sahip. Suudi Arabistan’daki Körfez Araştırmaları Merkezi, ülkelerin 1980’lerde kurulan ortak caydırıcı güç “Deraa el-Cezire”yi devreye sokabileceğini söylüyor.
Arap diplomatlara göre bu savunma maddeleri bugüne kadar “teoride” kaldı; ancak ortak bir askerî komutanlık kurulması, hava savunma sistemlerinin entegrasyonu ve yerel askerî kapasitelerin artırılmasıyla hayata geçirilebilir.
Körfez ülkelerinin çoğu ABD silahlarına bağımlı ve topraklarında Amerikan üsleri bulunuyor. Ancak ABD’nin son dönemde güvenlik konusunda “yetersiz kaldığı” algısı, bu ülkeleri Washington’dan daha açık güvence talep etmeye ya da savunma ortaklıklarını çeşitlendirmeye yöneltebilir. Sager’e göre bu saldırı, Körfez’i Trump yönetimiyle “daha ciddi ve organize bir güvenlik diyaloğu”na itebilir; bu da silah alımlarının ötesine geçerek “açık güvenlik garantilerini” ve ABD’nin taahhütlerinde netlik talebini içerebilir.
Ekonomik Yanıt
Ekonomik açıdan Körfez ülkeleri, petrol ve gaz ihracatından elde ettikleri devasa gelirler ve dünya çapındaki yatırımlarıyla önemli kozlara sahip. Uzmanlara göre Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt ve BAE gibi ülkeler, egemen varlık fonlarını kullanarak İsrail’e ticari kısıtlamalar uygulayabilir. Arap Diplomatik kaynaklar , “İsrail ekonomisinde büyük payı olan şirketleri boykot edebilirler” dedi.
Ayrıca Suudi Arabistan, BAE ve Katar, Trump yönetimiyle yapılan mutabakatlar kapsamında önümüzdeki on yıl boyunca ABD ekonomisine yaklaşık 3 trilyon dolar yatırım taahhüdünde bulundu. ABD’li diplomat , “Bu trilyonlar, güvenli ve istikrarlı bir Körfez varsayımı üzerine inşa edildi. Ancak güvenlik hissi kaybolursa, ki şu anda müttefikimiz İsrail yüzünden tam da bu yaşanıyor, bu paralar başka yerlere kayabilir” ifadelerini kullandı.