Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Ayşe Özek Karasu Akıllı telefonların ardındaki acı hikaye
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Coğrafya çok uzak, kavga ve iktidar mücadelesi çok karmaşık ve uzak ama insani acılar çok tanıdık. Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nin doğusu şu an dünyanın en sıcak çatışma noktalarından biri. Baştan söyleyeyim, uluslararası siyasetin en güncel, tartışma açısından en çekici figürü Trump’la hiç ilgisi yok, daha çok Avrupa’nın dahli var. Olayın aktörleri, ülkenin doğal kaynak zengini doğu topraklarını ele geçirmeye çalışan Tutsi ağırlıklı M23 gerilla grubu, isyancılara karşı savaşan Kongo ordusu, Kongo’nun isyancılara destek vermekle suçladığı komşu Ruanda yönetimi ve bölgede jeopolitik hesapları olan bazı AB ülkeleri ve İngiltere.

        Etnik Tutsilerin 23 Mart Hareketi’yle Kongo ordusu arasındaki çatışmalar hafta başında 2 milyonluk Goma’ya dayandı, isyancılar kentin önemli bölümünde hakimiyeti sağladı, on binlerce insan çoluk çocuk kaçtı, kaçamayanlar iki ateş ve patlamalar arasında evlerinde tutsak. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi acil toplanarak silahların susması çağrısında bulundu ama dinleyen olmadı. Bölgede konuşlu BM Barış Gücü de çatışmaları önleyemedi ve 13 kayıp verdikten sonra Goma’daki çalışanlarını tahliye etti.

        Goma çeperindeki çatışmalardan kent merkezine kaçış
        Goma çeperindeki çatışmalardan kent merkezine kaçış

        Durum hassas çünkü Kongo Demokratik Cumhuriyeti insan kıyımına yatkın, yokluk ve sefalete aşina bir ülke; 1996 -2003 arasındaki savaşlarda altı milyon insan can verdi. Sadece bu ay başından beri, gerilla köy köy ele geçirerek eyalet merkezi Goma’ya ilerlerken yerinden edilenlerin sayısı 400 bin, 2021’den beri süren çatışmalarda kaçıp kamplara sığınanların sayısı ise yedi milyon. Gazze ve Ukrayna savaşının sivilleri gibi uluslararası toplumun ilgi alanına girmedikleri de malum.

        Mineral ve maden zengini Goma’nın kontrolü için verilen savaşın bölgede daha büyük bir yangına, başka orduların da karışacağı kontrolsüz bir savaşa dönüşmesinden endişe ediliyor. BM kaynaklarına göre, hammadde ticaretiyle savaşı finanse eden gerilla grubu bölgede kalıcı olup bir özerk yönetim kurmayı amaçlıyor. Yolsuzluğa batmış Kongo ordusundan daha eğitimli askeri yapılanması olan M23 örgütü kolluk ve yönetim kadrolarını dolduracak insan kaynağına da sahip. Bölgeden gelen haberler, Kongo askerlerinin üniformalarını çıkarıp sivil kıyafetlerle halk arasına karıştığı yönünde.

        M23 Tutsi gerillalardan oluşuyor
        M23 Tutsi gerillalardan oluşuyor

        Toplam rezerv değeri on trilyonlarca doları bulan dünyanın en zengin mineral yataklarına, altın ve elmas madenlerine sahip olmasına rağmen dünyanın en yoksul beş ülkesi arasında yer alan Kongo’da nüfusun dörtte üçü günde 2.15 dolara yaşamaya mahkum. Kongo, dünya kobalt üretiminin yüzde 70’ini karşılıyor, yüksek nitelikli bakır ve lityum rezervlerine sahip ki, bunlar dünyanın yeşil enerjiye geçiş sürecinde hayati önem taşıyor. Ve çatışmalar, o zengin mineral-maden kaynaklarında düğümleniyor. Özellikle de cep telefonlarından tabletlere akıllı cihazlarda ve yüksek teknoloji ürünü birçok elektronik cihazda kullanılan tantalın çıkarıldığı koltan cevheri başrolü oynuyor.

        Birleşmiş Milletler uzman heyetinin geçen ayki raporuna göre M23 madenleri, ticaret ve nakliyatı kontrol eden paralel bir yönetim kurdu. Örgüt en az 150 ton koltanı Ruanda’ya kaçırarak buradaki üretimle karıştırdı, ardından koltan “yıkanarak” saf hammadde olarak piyasaya sürüldü. Ayda 200 ton kadar koltan çıkarılan bölgede gerillanın aylık kazancı 800 bin doları buluyor. Afrika’daki hammadde ticaretini izleyen İngiltere merkezli sivil toplum örgütü Global Witness, “Kongo’nun doğusundaki savaşı büyük ölçüde koltan finanse ediyor. Avrupalı tüketiciler akıllı telefonlarının arka planında hangi çatışmalar sürüp gidiyor, farkında bile değil” diyor.

        Bu iddialara karşın M23 gerilla grubu ise Kongo’daki Tutsi azınlığı Hutu milislerin mezaliminden korumak için mücadele ettiğini söylüyor. 1994’te Ruanda’daki soykırımın sorumlusu olan Hutu militanları Kongo’ya kaçıp Ruanda’nın Kurtuluşu için Demokratik Güçler (FDLR) örgütünü kurmuştu. Kongo Demokratik Cumhuriyeti, komşu Ruanda’yı gerillaya top, tüfek, füze, zırhlı araç ve birlik desteği vermekle ve ülkenin doğusundan çalınan mineralleri pazarlayarak milyarlarca dolar vurgunla itham ediyor. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ise Ruanda’ya M23 desteğine son verip Kongo topraklarından çekilme çağrısında bulunuyor.

        AVRUPA’NIN HESAPLARI

        İki ülke geçen yıl ateşkes anlaşmasına varmıştı. Şimdi savaşın kızıştığı ortamda taraflar birbirini ateşkesi ihlal etmekle suçluyor. Ruanda’ya göre Kongo ordusu ve müttefikleri, Tutsi soykırımının sorumlusu olan güçlerle aynı cephede yer alıyor. Müttefik dedikleri, Tanzanya ve Güney Afrika ile Malavi’nin oluşturduğu bölgesel barış gücü. Ancak 1993’te Hutu çoğunluğun Tutsilere karşı kitle katliamına giriştiği Burundi’nin birlikleri de Kongo ordusunun yanında savaşıyor.

        ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere bu ihtilafta Ruanda’yı kınamakla birlikte yaptırım yoluna başvurmadılar. Aslında uluslararası toplumun yaptırım uygulamak için elinde yeterli araç var, çünkü Ruanda ekonomik yönden Batı’ya bağımlı; bütçenin üçte biri yardım paralarıyla karşılanıyor. Avrupa yaptırım yerine Ruanda ile sıkı işbirliğini tercih ediyor. Geçen yıl bir hammadde ortaklığı anlaşması imzalandı, halen detaylar üzerinde çalışılıyor. Göç krizinin çözüm ortağı olarak da Ruanda model ülke. İngiltere düzensiz göçmenleri göndermek üzere anlaşmasını yaptı, ancak yargıya takıldığı için proje askıda. Buna rağmen başta Almanya birçok AB ülkesi aynı modeli uygulamaya hevesli görünüyor.

        Askeri alanda da Ruanda, Batının çözüm ortağı; 2022’de Avrupa Birliği, Ruanda birliklerinin Mozambik’te konuşlandırılması için 40 milyon Euro verdi. Ruanda ordusu burada, Fransız şirketi TotalEnergies’in doğalgaz sahasını koruma göreviyle radikal İslamcı isyancılara karşı savaşıyor. Ayrıca Avrupa Birliği’nin, dünya çapındaki altyapı projelerine yatırım stratejisi Global-Gateway Programı kapsamında Ruanda’ya 900 milyon dolarlık yardım yapıldı.

        Kongo’da on yıl boyunca yerel bir insan hakları örgütünde çalışan Amerikalı yazar Jason K. Stearns geçmişte donör ülkelerin para musluklarını baskı aracı olarak kullandıklarını, ancak o devrin geride kaldığını yazıyor. M23 gerillaları 2012 yılında Goma’yı işgal edince Ruanda’ya 240 milyon dolarlık yardım askıya alınmış ve uluslararası baskı karşısında on gün içinde kenti terk etmişlerdi. Şimdi ise kalıcı oldukları görüşü ağır basıyor.