ABD’nin enerji devi Chevron uzun bir aradan sonra Doğu Akdeniz’de doğalgaz çalışmalarına başlayamaya hazırlanıyor. Kısmen COVİD-19 süreciyle ara verilen, kısmen Avrupa Birliği’nin (AB) pahalı bulduğu ve teknik açıdan zor bir proje olarak gördüğü Doğu Akdeniz gazının Avrupa’ya ulaştırma çalışmaları rafa kalkmıştı. Fakat bu kez gündeme gelen gaz meselesi daha farklı…
Bu yaz yeni gelişmelerle birlikte Doğu Akdeniz’in tekrar ısınacağını söylemek mümkün. Dost ve müttefik ülke karmaşası yaşayacağımız ve Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ihlalleri sebebiyle siyasi atmosferin gerileceği döneme gireceğiz. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Yunanistan ile birlikte ortak hareket ederek Mısır’la yaptıkları MEB anlaşması bu süreçte karşımıza çıkacak en önemli sorun olacak.
Türkiye, bu konuyu Birleşmiş Milletlere (BM) götürmüş, Kıbrıs Rum Kesimi ile Mısır arasında imzalanan MEB anlaşmasının uluslararası geçerliliği olmadığını için reddini istemişti. Bu başvuruyla birlikte de Türkiye, bölgede gaz arayacağını deklare etmişti. Dolayısıyla MEB meselesi Doğu Akdeniz’de bu defa daha somut gelişmelere vesile olabilir.
“Mavi Vatan” üzerine önemli çalışmaları olan Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı, Kıbrıs Rum Yönetimi’nin, Doğu Akdeniz’deki kıyıdaş ülkelerden bazıları ile imzaladığı antlaşmalarla deniz yetki alanlarını hile ile “gasp” ettiği görüşünde. 2003’te Mısır, 2004’te Lübnan ve 2010’da İsrail’e imzaladığı antlaşmalara yaptığımız itirazlar önümüzdeki aylarda bakalım nasıl bir anlam kazanacak?
Chevron, Doğu Akdeniz’de deniz tabanı araştırmasına başlayacağını kısa süre önce duyurdu. Avrupa’ya gazın boru ile değil gemilerle gönderilmesi için adım atılıyor. Kıbrıs Rum Kesimi’nin Afrodit doğal gaz sahasının Mısır’daki gaz işleme (sıvılaştırma-LNG) tesislerine bağlayacak çalışmalar yapılacak. Gazın çıkarılacağı bazı sahalar ve boru hattının geçirileceği güzergâhın hak ihlali yapması nedeniyle Türkiye’nin itirazları hatta müdahalesiyle Akdeniz’de havanın ısınma tehlikesi var.
Bu konuda ilk haberin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nden (GKRY) gelmesi de hayra alamet değil. Afrodit gaz sahasının Mısır’da bulunan gaz sıvılaştırma tesisine bağlanması aşamasında tartışma çıkarsa ne olacak? Acaba Mısır, GKRY ve Chevron’a (ABD) Türkiye ile tartışmaya mahal vermeden boru hattı için gerekli adımları atın diyebilecek mi?
Uluslararası anlaşmalara aykırı olan, Türkiye’nin şiddetli itiraz ettiği ve Mısır’ın da saha kaybı yaşadığı Rumlarla imzalanan MEB anlaşması nasıl işleyecek? Afrodit sahası gazının sıvılaştırılarak (LNG) Avrupa’ya ulaştırılmasına AB sıcak bakıyor, dolayısıyla AB üyesi Rumları da haklı haksız demeden destekleyeceklerdir. Bu durumda Türkiye’nin AB, Mısır ve Chevron sebebiyle de ABD ile ilişkilerinin gerilmesi söz konusu olabilir mi? Bu yaz yaşayıp göreceğiz.
Chevron, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de çalışmalar yapan, gaz sahasına sahip ülkelerle ilişkisi olan ve detaylara hâkim pozisyonda bir şirket. Afrodit sahasında atacağı her adım aynı zamanda Türkiye’yi test eden ve diğer ülkelerle ilişkilerini de güçlendirmeye yönelik girişim olacaktır. Dolayısıyla ‘Afrodit Projesi’ Chevron ve ABD ve hatta İsrail için önemli. Güney Kıbrıs, İsrail, Mısır ve Yunanistan’da aynı anda faaliyet gösteren tek ABD’li enerji devi olan Chevron’un bu işi nasıl yöneteceği Türkiye açısından stratejik değerde…
Bilindiği üzere Afrodit gaz sahası, ilk defa 2011’de Noble Energy tarafından keşfedildi ve sonra yeni keşiflerle Doğu Akdeniz, Rumlar için ümit haline geldi. Ancak gazın boru hattıyla Avrupa’ya iletilmesindeki teknik zorluklar, projenin çok maliyetli olması ve keşfedilen rezervlerle yatırım maliyetleri kıyaslandığında sağlıklı bir ekonomik denge kurulamaması ilgiyi azalttı.
Chevron’un lider operatör olduğu gaz sahası, bin 700 metre derinlikte e 12. Blok'ta yer alıyor. Limasol’a 160 km, İsrail sularında bulunan Leviathan gaz sahasına ise 30 kilometre yakında. Sahada yaklaşık 4,5 trilyon metreküp doğal gaz olduğu tahmin ediliyor. İsrail’in de artık bu gaza ihtiyacı yok. Kendi deniz sahasında gaz bulunmasından önce Türkiye-Kıbrıs üzerinden İsrail’e gaz gönderilmesi konuşuluyordu. Sonra Doğu Akdeniz’de bulunan gaz gündeme geldi, ama o da uzun sürmedi. Çünkü Levithan gaz sahası İsrail için önemli bir enerji kaynağı haline geldi.
Netice itibariyle Türkiye’nin Libya ile yaptığı “Deniz Yetki Anlaşması” ile sıkıntılı bir proje haline gelen EastMed (Doğu Akdeniz) Doğalgaz Boru Hattı Projesi artık olmayacak gibi görünüyor. Onun yerine Mısır’a gaz gidecek, ama Türkiye’nin Mavi Vatan stratejisine devam etmesi gerektirecek sıkıntılar da ortadan kalkmış olmayacak. Bu sebeple zaman kaybetmeden ilgi taraflarla görüşmelerin yoğunlaştırılması gerekiyor. Kilit ülke ise Mısır…
Chevron (%35) ve ortakları (Shell %35 ve İsrailli NewMed Energy % 30) iki ay önce Afrodit gaz sahasının geliştirilmesi için Mısır ile bir anlaşma imzalamışlardı. Gazın işleneceği ve pazara çıkacağı ülke Mısır ile Türkiye’nin bu hususta nasıl bir teması olduğu ise pek gündeme gelmedi. Fakat Mısır’ın kilit konumu sebebiyle dikkate alınması diğer şirketlerin Akdeniz’de yapacakları gaz çalışmaları için referans olması açısından önemli olacaktır.
Exxon Mobil, Qatar Petroleum, Eni ve Total gibi şirketlerinde keşfettikleri 3 trilyon metreküplük bir gaz sahaları olduğu da unutulmamalı. Türkiye’nin, Doğu Akdeniz’de enerji gelişmelerini AB, ABD, Mısır ve bölge ülkeleriyle birlikte geniş bir yelpazede yönetmek durumunda kalacağı bir sıcak yaza girmek üzere olduğumuzu bilenmesinde fayda var.
Turkcell kaliteyi unuttu, Ar-Ge yapıyor!
Turkcell’in verdiği hizmetlerin kalitesinde son yıllarda ciddi düşüş olduğu biliniyordu, ama anlatmak zordu. Sağ olsun Turkcell yönetimi dün bize kalitesiz hizmetin nasıl olduğunu somut örnekle yaşattılar. Turkcell’in iletişim kazası esnasında ben de telefonla konuşuyordum. Kesildi ve defalarca aramama rağmen bir daha karşı tarafa ulaşamadım. Sebebini ise Turkcell’den gelen SMS ile anlayabildim:
“Değerli Müşterimiz, şebekemizde meydana gelen teknik soruna bağlı olarak bazı bölgelerde oluşan geçici iletişim kesintisi tamamen giderilmiştir. Yaşanan sorun nedeniyle hattınıza günlük 500 dakika, 2 GB internet ve 500 SMS tanımlanmıştır. Aksaklıktan ötürü özür diler, anlayışınız için teşekkür ederiz.”
Böyle bir iletişim kesintisinin neden ve nasıl yaşanmış olabileceğini bu konuların uzmanı, yetkin ve etkin bir isme sordum. Kısa ve net olarak şu cevabı verdi:
“Turkcell yönetimi şu an Ar-Ge yapar gibi çalışıyor. Operasyon bilgisi olan profesyonel sayısı azalıyor. Ekibin de bu mantıkla oluşturulması bu tür iletişim kazalarının önümüzdeki günlerde ve aylarda da yaşanacağını gösteriyor. Telekomünikasyon sektöründe iyileşme de bozulma veya kalitesizlik de bir anda olmuyor. Bu şekilde yaşanan ve teknik açıdan izah edilmeyen iletişim kazaları aslında işlerin yolunda gitmediğine dair uyarı olarak dikkat alınması gerekir.”
Turkcell yönetimi umarım son yaşanan hadiseden bir ders çıkarır. Ama görünen o ki toparlanması zaman alacak!
İlham Aliyev’den “Haydar Baba” duruşu…
Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ın Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate alamdan Avrupa Birliği’nin gösterdiği parasal ilgiyi ön plan tutarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne büyükelçi atamaları maalesef üzücü bir gelişme oldu. Öyle anlaşılıyor ki Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) üyesi devletlere Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki hassasiyetleri iyi anlatılamamış.
Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) davasına o kadar güzel izah ederek sahip çıkmış bu tavırda babası rahmetli Haydar Aliyev’in bilgeliğinin izleri var. O seviyede bir sahiplenme söz konusu.
İlham Aliyev, Ada Üniversitesi’nde hem de 44 ülkeden 80’den fazla uzmanın katıldığı bir forumda KKTC’nin bağımsız devlet olarak tanınmasına tam destek verdiğini söylemiş. Samimiyet ve içtenlikle yapılan açıklaması tam bir ders niteliğinde;
“Azerbaycan olarak KKTC’nin Türk Devletleri Teşkilatına (TDT) gözlemci üye olmasında aktif rol oynadık. Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ı teşkilatın Şuşa’da düzenlenen gayri resmi zirvesine davet ettim. KKTC bayrağının TDT Zirvesi’nde Şuşa’da dalgalandı. Biz her zaman kardeşlerimizin yanındayız. KKTC, 2004 yılında Annan Planı’na ‘evet’ dedi, Rumlar ise karşı çıktı. Sonrasında ne oldu? Kıbrıs Rum Kesimi AB’ye üye kabul edildi. Bu adil mi? Bu çifte standarda en açık örnektir. KKTC’li kardeşlerimiz emin olsun ki, ülkelerinin bağımsız bir devlet olarak uluslararası toplum tarafından tanınması için her zaman yanlarında olacağız.”