Türkiye’nin heyecanla hizmete girmesini beklediği Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nde (ANGS) uzun süredir yaşanan para sorunu henüz çözülebilmiş değil. Bu sebeple özellikle 2, 3 ve 4’üncü ünite santrallerin yapımında yavaşlama olmuş, tüm imkanlarda hizmete girecek ilk üniteye yönlendirilmiş. Herhangi bir aksaklık olmaz ise birinci ünitenin planlandığı gibi bu senenin sonunda veya 2026 başında ilk testlere yetişeceği, yıl ortasında ise enerji üretimine geçeceği belirtiliyor.
Akkuyu Nükleer A.Ş. yönetimi özellikle birinci ünitenin hedefinden şaşmadan ilerlemesi için çaba gösterdiği, santralin devreye girmesiyle birlikte buradan gelecek parayla da diğer ünitelerin yapım işinin daha hızlı yürütüleceği ifade ediliyor.
Akkuyu için beklenen yaklaşık 7 milyar dolar paranın neden geciktiğine ise ulaştığım çeşitli kaynaklar net bir cevap vermedi. Bunun çeşitli nedenleri olabileceği gibi Rus tarafının Türkiye’den projenin yürütülmesinde maddi rahatlıklar sağlayacak stopaj ve benzeri türden bazı talepleri olduğu, bunların da karşılanmadığına dikkat çekiliyor. Yani proje finansmanıyla birlikte gecikmenin bir nedeninin de Rusların isteklerine cevap verilmemesi olabileceğine vurgu yapılıyor.
Ayrıca daha önce gündeme gelen ABD’den 2 milyar dolar fonlardan kaynak sağlanacağına dair haberlerde de gelişme olmamış. Daha önce gündeme geldiği üzere Rus Gazprombank, ABD’den Citibank aracılığıyla Ziraat Bankası’ndaki nükleer santral mevduatlarına 3 milyar dolar gönderdiği, bunun 2 milyar dolardan biraz fazlasının da JPMorgan üzerinden yapıldığı gündeme gelmişti. Bu gelişme üzerine ABD Adalet Bakanlığı harekete geçmiş, JPMorgan’ın 2 milyar doları Türkiye’ye göndermesini engellemiş, fonları da dondurdukları açıklanmıştı. İşte bu paranın, 2 milyar doların da Türkiye’ye gelebilmesi için de çözüm bulunamamış.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a Rusya Devlet Başkanı Putin ile yapacağı görüşme öncesi bu konu hakkında da detaylı bilgi verildiği, ancak görüşmede gündeme gelip gelmediği bilinmiyor. Akkuyu Nükleer Santrali’nde başta para sorunu olmak üzere çözülmesi gereken meselelerin yığıldığı, Erdoğan-Putin görüşmesinde bu büyüyen problemlerin çözülebileceği ifade ediliyor.
Akkuyu Nükleer Santrali’nde projenin takvime uygun ilerleyebilmesi için beklenen 7 milyar dolar paranın en az 5 milyar dolarının ilk üniteye tahsis edilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor. Birinci ünitenin hizmete girme maliyetinin diğer 3 üniteye göre yüksek olacağına da vurgu yapılıyor. Çünkü diğer ünitelerin kullanacağı birimlerin ve genel alanların da ilk santralle birlikte bitirilmesi icap ediyor.
Enerji Bakanı’ndan nükleer teknoloji atağı
Batılı ülkeler Türkiye’nin nükleer santral kurma girişimlerine destek olmamış, uzak durmayı tercih etmişlerdi. Bunun çeşitli sebepleri olduğu; ihale şartnamesindeki detaylar ve verilen güvencelerin yeterli bulunmadığı ifade edilmişti. Böylece ilk nükleer santral için Türkiye’nin diğer bütün büyük sanayi yatırımlarında imzası olan Rusya ile yola çıkıldı. Akkuyu
Nükleer Santrali’nden sonra gündeme gelen ikinci ve üçüncü santraller için de Rusya, Çin ve Güney Kore’nin ilgi gösterdiği biliniyor. Ancak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bu 3 ülkeye bir Batılı ülkenin, Kanada’nın da eklendiğini geçen hafta açıkladı. İşte bu sürpriz haber oldu.
Acaba Kanada için ne değişmiş olabilir ki Türkiye’de nükleer santral yatırımına sıcak bakıyor? Kuşkusuz ülkemizdeki projelere ne kadar çok ülke ilgi gösterirse o kadar iyi olur. Kanada için olgunlaşan şartların başta ABD olmak üzere diğer Batalı nükleer teknoloji sahibi ülkeler için de söz konusu olduğu söylenebilir. Dünyanın gündemine son zamanlarda küçük nükleer santraller girmiş durumda. Küçük Modüler Reaktörler – SMR (Small Modular Reactors) Kanadalıların da gündemindeymiş. Eğer Türkiye’de SMR yatırımları için gerekli düzenlemeler yapılırsa başka ülkelerde mutlaka ilgilenecektir. Geçen yıl ABD’den bazı şirketlerin SMR yatırımı için Türkiye’de girişimde bulundukları, ortam yokladıkları dikkate alınırsa ilginin Kanada ile sınırlı kalmayacağı söylenebilir.
Zaten Enerji Bakanı Bayraktar da SMR’da büyük bir potansiyel olduğunu ve bu yatırımlarda dikkatli hareket edilmesi gerektiğine işaret ediyor. Hata Enerji Bakanı çıtayı tam olması gereken yere koyarak, doğru teknolojiyi ile mümkünse işin sanayi yani üretim tarafında da olabilmeyi, Türkiye’ye bu teknolojiyi kazandırabilmeyi hedefliyor.
Keşke Enerji Bakanı Alpaslan Bayraktar bu fikrini hayata geçirebilse. Kendisi de kesin tarihe geçer. Ancak böyle bir adım için çoklu ihale yapılmaması ve dağınık yatırımın olmaması lazım. Bakalım Enerji Bakanı nükleer de nasıl bir yol haritası çizecek?
SMR’lar küçük ama işlevi büyük...
Küçük modüler reaktörler (SMR) 10 ile 300 megavat arasında elektrik üretiyorlar. Konvansiyonel nükleer santralin onda birine tekabül eden bu güç rakamıyla proje maliyetleri de daha rahat karşılanabilir oluyor. Güvenli ve ucuz olmaları ise bu yeni teknolojinin kısa sürede yaygınlaşacağını gösteriyor.
Enerji Bakanı Bayraktar geçen yıl ABD’yi ziyaret ettiğinde SMR’lar Türkiye gündemine girmiş oldu. Fakat SMR’ların en önemli bir meselesi var. Dünya genelinde düzenleyici kurumlar henüz tam bir yol haritası çizmiş değil. Dolayısıyla teknolojiyi geliştiren şirketler de hazır olabilmek için düzenleyici (regülatör) kurumların gözlerine bakıyor.
Fakat Google geçtiğimiz günlerde 6 veya 7 adet SMR yatırımı için hareket geçip, nükleer güç firması Elemental Power ile anlaşması sektörü hareketlendirdi. Çünkü artan enerji ihtiyacının karşılanabilmesi için SMR teknolojisinin ideal olduğu düşünülüyor.
Aklın yolu bir, bakalım bu yol Türkiye’den nasıl geçecek.