Bayram sabahı 4 ayrı kişiden duyduğum bir soru ağzımın tadını kaçırdı! 4 ayrı kişiden, kelimesi kelimesine aynı tek soru: “Kilo mu aldın sen?” Bir bilgi yarışmasında milyon dolarlık soru olsa doğru cevabı bilemem. Bi kere 2 yıl öncesine göre en az 10 kilo eksiğim; 7 yıl öncesine göre 4 kilo fazla… Soruyu soranlardan 3’ünü yılda bir kez ya görüyorum ya görmüyorum; diğerini bayramdan bayrama işte. Daha da tuhafı en son ne zaman tartıldığımı da hatırlamıyorum! Tom Waits bir şarkısında birbirini tanımayan insanları sadece havalardan konuştuğunu söylüyordu. Bizim ki gibi ‘tanışıklıklar’da ise konu her nasılsa bir şekilde kiloya geliyor böyle... Çayla birlikte gelen ev yapımı cevizli baklavayı ağzıma atarken bir yandan da “Sahi kaç kiloydum ben?” diye düşünüyorum. Kilo almadığımı düşünüyorum, kilo vermediğime de eminim... Zaten karşımdakiler kadar kilomu düşünmüyorum. Yıllardan beri aynı beşgen vücutla geziniyorum ortalıkta. Sırt, göğüs, alt karın, üst karın, yan karın kaslarım varla yok arası. Biseps’in, triseps’in adları var kendilerini görebilene aşkolsun. Adonis’i ise mitolojik öykülerden biliyorum bir tanışıklığımız yok. Ben böyle kaç kiloyum diye düşünerek eve dönerken, Marmaray’da, Wired’da bir başlık dikkatimi çekti: “İnternetin ağırlığı sizi şok edecek”. Kendi ağırlığından habere olmayan biri olarak internetin fiziksel bir ağırlığı olacağı aklımın ucundan bile geçmemişti doğrusu! AĞIRLIĞI BİR ÇİLEK KADARDI ŞİMDİ PATATESİ GEÇTİ
İnterneti oluşturan kilometrelerce uzunluktaki kabloların, verilerin depolandığı 'server’ların, servis sağlayıcı sunucuların bir ağırlığı olabilir ancak haberin yazarı Samantha Sepngler, “Ancak bizim kastettiğimiz şey internetin altyapısı değil. Bizzat internetin kendisi. Bilgi, veri...” Tüm bu bilgileri ve verileri siber uzayda depolamak ve aktarmak için bir enerjiye ihtiyaç olduğundan, Einstein'a göre enerjinin de bir kütlesi olduğundan teorik olarak internetin ağırlığını hesaplamak mümkünmüş... Einstein’nın ünlü enerji-kinetik denklemi E = mc² internetin ağırlığını hesaplamak için teorik olarak işe yarıyor ama bunu pratikte uygulamak oldukça karışık... Ancak 2006 yılında, henüz internetin erken dönemlerinde, Harvard’lı fizikçi Russell Seitz konuyla ilgili deneme yapmış. Seitz, sunucuları çalıştıran enerjinin kütlesini hesaba katarak internetin ağırlığının yaklaşık 50 gram olduğunu açıklamış! Wired, 20 yılda internette çok şeyin değiştiğini yazıyor. iPhone’un ortayı çıkışı, Instagram, Facebook, Twitter gibi sosyal medya uygulamaları, yapay zekanın yükselişiyle internetin biraz kilo almış olabileceğini belirtiyor: “Russell Seitz’ın mantığıyla hesaplarsak internet 50 gramlık bir çileğin ağırlığından ortalama bir patatesin ağırlığına ulaşmış olmalı...”
HESABI DEĞİŞTİRİNCE KİLOSU DA DEĞİŞİYOR
Ancak, Discover dergisi internetin kilosunu tartmak için farklı bir yöntem önermiş: “İnternetteki bilgi bit'lerle yazılıyor, peki ya bu bitleri kodlamak için gerekli olan elektronların ağırlığını hesaba katarsak?” İlk ölçümün yapıldığı dönemde internet trafiği 40 petabayt (bin terabayt 1 petabayt ediyormuş!?) olarak tahmin edildiğinden Discover dergisi, internetin ağırlığının gramın beş milyonunda biri kadar olduğunu açıklamış. NEC Laboratuvarları Amerika başkanı ve ünlü araştırma merkezi Bell Labs’ın eski bir çalışanı olan Christopher White, “İnternetin ağırlığının 50 gram olduğu iddiası tamamen yanlış” diyor. Birçok bilim insanını da onunla aynı fikirde. UC Irvine Üniversitesi’nde parçacık fiziği profesörü Daniel Whiteson, bu hesaplamanın işin kolayına kaçmak olduğunu söylüyor: “Dünya üzerindeki tüm çöreklerin sayısını dünya gayri safi yurtiçi hasılasına bölerek bir çörek başına fiyat tahmin etmeye çalışmak gibi. Saçmalık! Bunu yaparsanız çörek-başına-dolar oranını bulursunuz, ama bu doğru olmaz...”
İLK TANIŞTIĞIMIZDAN BU YANA BİR HAYLİ KİLO ALMIŞ
Christopher White, internetin kilosunu hesaplamak için üçüncü bir yöntem ortaya atmış: “Ya internetin üzerine depolanan tüm verileri, dünya çapındaki yüz milyonlarca sunucuda bulunan verileri tek bir yerde toplasak? O veriyi kodlamak için ne kadar enerjiye ihtiyacımız olurdu ve bu enerjinin kütlesi ne kadar olurdu?” 2018 yılında, Uluslararası Veri Kurumu, 2025 yılına kadar internetin veri küresinin 175 zettabayta (petabayt zettabaytın yanında anoraksik kalıyor öyle söyleyeyim:) ulaşacağı tahminini ortaya atmış. White, bu bitleri bir matematiksel terimle çarpmayı önermiş. Sayıyı yani bir bitin sıfırlanması için gereken minimum enerjiyi bulduktan sonra, E = mc² denklemine başvurup toplam kütleyi bulabilirmişiz. Oda sıcaklığında, internetin tamamını ağırlığı şu şekilde hesaplanıyormuş: (1.65 x 10²⁴) x (2.9 x 10⁻²¹) / c², yani 5.32 x 10⁻¹⁴ gram. Bu da bir gramın 53 katrilyonda biri ediyor. Son yıllarda bilim insanları, veriyi DNA’larda depolamayı düşünüyorlar. Eğer bu mümkün olursa internetin ağırlığın ne kadar olur diye merak ediyorsanız cevabı şöyle: Tahminlerine göre, 1 gram DNA, 215 petabayt veri kodlayabiliyor. Eğer internet 175 x 10²⁴ bayt ise, bu yaklaşık 960,947 gramlık bir DNA eder. Bu da 10.6 Amerikalı erkeğin ağırlığına yani yaklaşık 1 ton! Ağzımda ev yapımı baklavanın tadı, internetin kaç kilo olduğunu öğrenmeye çalışıyorum. İlk tanıştığımız günden bu yana bir hayli kilo aldığı ortada, her geçen gün de daha bir gürbüz oluyor... Bense hala kaç kilo olduğumu bilmiyor. Kurban Bayramı’nda sorulacak “Kilo mu aldın sen?” sorularına cevabı yapıştırmak için tartıya çıkıyorum...