“Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, / Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak, / Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak...” Ne eteklerimdeki güneş rengi bir yığın yaprak, ne ağlayarak baktığım sema Ahmet Haşim’in bu hüzünlü dizeleriyle yazıya başlamamın tek nedeni, nerede bir ‘merdiven’ kelimesi görsem aklıma bu şiirin gelmesi! Ama bugün konum Haşim’in şiiri değil ‘merdiven’. Hem de kitaplık merdivenleri...
Siz “Kitaplık merdiveni ne alaka?!” deyip durun ben konuya gireyim.
Evde bir kitaplığım var. Kitaplık dediysem öyle dört duvarı kaplayan, yerden tavana kadar uzanan devasa bir şey düşünmeyin lütfen, Mütevazı bir kitaplık benim ki toplasan toplasan 250-300 kitap ya vardır ya yoktur.
Eskiden kitaplığa sığmayanlar yerlerde dururdu, oda bir kitap labirenti gibiydi. Borges köşesini dönüp, Calvino meydanına çakıyordun. Manganelli 14 katlı bir yığının en üstünde otururken, Montaigne’nin kendine ait müstakil bir köşesi vardı. Sait Faik’le Ahmet Hamdi Tanpınar birbirine komşuydu kitaplığımda, üst katlarında Oğuz Atay kalıyordu. Hüseyin Rahmi, Refik Halid, Edip Cansever, Nazım Hikmet, Tolstoy, Nobakov, Cheever, Kundera, Eco kitaplığın orta katında bir sitenin sakinleriydi. Üst katlarda kimler vardı şimdi unuttum; her kafadan bir sesin çıktığı, tam bir curcuna yaşanıyordu orada...
İnsanların kitapları saklamasına bir anlam veremeyen Jerry Seinfeld, “İnsanların bu kitap takıntısını anlamıyorum. Sanki bir kazandıkları bir kupa gibi evlerinde sergiliyorlar. Bir kere okuduktan sonra niye ihtiyacın olsun ki!” dediğinde George Costanza gerçek bir ‘takıntılı’ gibi “Onlar benim kitaplarım...” diyordu. Costanza’nın tarafından Seinfeld’in tarafına geçmem, kitap konusunda sadeleşmem yıllarımı aldı. Önce odadaki kitap labirenti kayboldu. Üst katlar başka yerlere taşındı... Yıllardır birlikte olduğumuz yazarlar, kitaplığın manzaralı bölümlerine taşındı. Kitaplıkta kalıcı olanlar yıllar geçtikçe azaldı. Şimdi arada gelenler oluyor ama bir süre kalıp gidiyorlar. Kitaplığım küçülse de cenneti bir kitaplık olarak düşleyen Borges gibi kitaplık sevgim hiç azalmadı. Özellikle de yüksek tavanlı bir odada, silme kitapla dolu bir kütüphane, hani şu önünde tekerlekli bir ‘kitaplık merdiveni’ olanlara...
EN ESKİ MERDİVEN İZİ 10 BİN YIL ÖNCESİNDEN İSPANYA’DA BİR MAĞRADA
Geçenlerde okuduğum 'Kitaplık Merdiveninin Yükselişi’ başlıklı yazıda Chason Gordon, “Kitap merdiveni, herhangi bir kitap severin ulaşmayı hayal ettiği zirvedir” diyordu. Kitaplığının üst rafına ulaşmak için küçük bir taburenin yeterli olduğu bir kitap sever olarak kitaplık merdivenini çok havalı bulduğumu kabul ediyorum.
The Bookshop: A History of the American Bookstore adlı kitabın yazarı Evan Friss, bir odada, dört tarafı kitaplarla çevrili olmanın fiziksel bir cazibesi olduğunu söylüyor: “Merdiven, koleksiyonun büyüklüğünün bir sembolüdür; hem estetik açıdan bakıldığında hayranlık uyandırıcıdır hem de o kitaplarda ne kadar bilgi biriktiğini düşündürmesi açısından...”
Tam bu noktada merdiveni ilk ne zaman ortaya çıktığına dair bir bilgi de veriyor yazar. Doğrusu hiç düşünmemiştim ama işte güzel yazılar okumanın insana faydası burada, hiç düşünmediğin şeyleri düşündürmek ve öğretmek. İnsanların binlerce yıldır kullandığı merdivene en eski örnek İspanya’da bir mağarada bulunan, 8 ila 10 bin yıllık, Mezolitik çağadan bir kaya resminde bulunmuş. Tabi atalarımız çizdiği bu merdiven kitaplıktan kitap almak için değil bal bulmak için kullanılıyormuş.
Konumuza dönelim; insanları kitapları biriktirme ve gösterme isteği çok eskilere dayanıyor ama özellikle Gutenberg'in matbaayı icadının ardından kitap sayısının hızla artmasıyla evlerdeki kütüphaneler de gittikçe büyümeye başlamış. Tabii sahip olunan kitapları göstermek, sergilenmek için duyulan iştah da artmış.
Uzun yıllar boyunca kitaplıkların yüksekliği insanların erişebileceği kadarmış. Ancak kitaplar birikmeye başladıkça, kitap severlerle marangozlar arasında kitaplıkların daha da yükseğe çıkması sohbetlerin baş konusu olmuş.
MERDİVENDEN ÖNCE BENJAMIN FRANKLIN’İN ‘LONG ARM’I VARDI
Amerika Birleşik Devletleri’nin kurucu babalarından Benjamin Franklin, kitaplığın üst raflarındaki kitapları alma konusunda problem yaşayan kitap severlerin en ünlülerinden biri. Yaşlıların kitaplıktan kitap almak için merdiven kullanmasını doğru bulmuyormuş. Yaşlı insanların başlarının dönebileceği endişesiyle kitap almak için merdiven kullanmayı reddeden Franklin, ‘Long Arm’ (Uzun Kol) adlı bir alet tasarlamış. Bir çam dalına bağlı bir halkadan oluşan bu alet kitaplıkta ulaşamayacağı bir kitabı kementle yakalar gibi yakalayıp çekerek, tutma imkanı sağlıyormuş. İtiraf edeyim ben hala bu yöntemi kullanıyorum küçük bir farkla; kemendim yok ama kitaplığımda üst raflarda ihtiyacım olan kitabı zıplayıp çekerek yakalamaya çalışıyorum. Tahmin ettiğini gibi çoğu zaman da tutamıyorum… Zavallı kitaplarım!
Kitap merdiveninin kim tarafından icat edildiği belirsiz!
Chason Gordon,, yüksek kitaplara ulaşmak için bir merdiven kullanmanın, muhtemelen pek çok kütüphane ve koleksiyoncu tarafından kendiliğinden keşfettiğini söylüyor. Ancak, Amerika'nın en eski tekerlekli merdiven üreticisi olan ve eski başkan George W. Bush’un da müşterileri arasında bulunduğu 100 yıllık Putnam Rolling Ladders'a göre, ilk özel kitap merdiveninin sahibinin Fransız mobilya tasarımcısı Étienne Avril olduğu söyleniyormuş. 18. yüzyılın ortalarında Avril, kitaplığa bağlı iki rayın üzerinde duran ve ihtiyaç duyuldukça raflarda hareket edebilen bir merdiven tasarlamış.
KİTAPLIĞINIZDA ‘CENNETE BİR MERDİVEN’ HAYALİ…
Kitaplık merdiveni Fransa'da ve Avrupa'nın her yerinde hızla popüler olmuş. Kısa sürede tüm dünyadaki kütüphaneler ve kitap koleksiyoncuları tarafından benimsenmiş. 19. yüzyılda, kitaplık merdivenleri genellikle maun, ceviz gibi güzel sert ağaçlardan yapılıyormuş ve genellikle havalı oymalar ile pirinç donanımlarla süslenirmiş. İlk kitaplık merdivenlerinin yükseklikleri 1.5 ila 205 metre arasında değişirken günümüzde 2.5 ila 3 metrelere kadar çıkmış. Son yıllarda kitaplık merdivenlerine olan ilginin arttığı söyleniyor. Bunun nedeni okumaya duyulan ilginin artması mı yoksa 'havalı' bulunduğu için 'sosyal medyada gösterme' çabası mi bilemiyorum. Bildiğim tek şey eğer bir kitap severseniz dört yanınızın, yerden tavana kadar çevrildiği bir oda sizin cennetinizdir... Kitap merdiveni de sizi cennete çıkaran bir merdivendir.