Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı Ne güzel haber: Pamela, Liam'ı seviyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Önceki gün bir arkadaşımı aradım! Telefonu açtı, “Alo” dememe fırsat vermeden, “Lütfen kötü bir haber verme! Son günlerde etrafımda hiç iyi bir şey olmuyor; herkesin birden fazla derdi var. Dünyanın hali ortada, haber bültenleri, sosyal medya… Bunaldım, gerçekten kötü haber duymaya dayanamıyorum artık…” Kısa bir süre ne diyeceğimi bilemedim, uzayda bir yerlerde telefon aracılığıyla bizi birbirimize bağlayan uydular bile antenlerini başka yönlere çevirdiler; en azından ben böyle hissettim. İki trapez arasında boşlukta asılı duran sirk cambazı gibi kaldık öylece… “Sonra konuşuruz” dedim kapadım telefonu. Pandemi döneminde öğrendiğim bir psikolojik rahatsızlık geldi aklıma… Covid-19 yüzünde her gün dünyanın dört bir yanından gelen ve TV'ler, gazeteler aracılığıyla insanlara ulaşan haberler, kaygı bozukluğu, panik atak, depresyon gibi rahatsızlıklara neden oluyordu ve bilim insanları bu duruma “Manşet Stres Bozukluğu” diyordu.

        İşim bu 30 yıldır, her Allah’ın günü yüzlerce haber okuyorum… Durumumu anlayın işte! Bir süredir Pessoa gibi “Ruhum hayatımdan yoruldu…” diye diye dolaşıyorum ortalıkta. Arkadaşım gibi, çevremdekilere “Bana kötü haber vermeyin” diyemediğimden ruhumu hafifletmek için sağanak şekilde üzerime yağan kötü haberler arasında, bir umut, güzel haberler arıyorum. İşte tam da bu duyguyla birkaç gündür Pamela Anderson ile Liam Neeson’ın aşk haberlerini okuyorum…

        SOSYAL MEDYADAKİ FOTOĞRAFLARININ ALTI KALP EMOJİLERİYLE DOLU

        80’lerin unutulmaz komedisi The Naked Gun ‘yeni versiyonu’nda birlikte rol alan Anderson ve Neeson’ın rol arkadaşlığının aşka dönüştüğü haberleri dünya medyasının gündeminde. Uzun zamandır bir çift için herkesin bu kadar mutlu olduğunu görmemiştim. Hemen her konuda ikiye bölünüp kavga etme konusunda çok mahir olan sosyal medya bile Pam ve Liam’ın aşkı karşısında eriyip bitiyor. İkilinin fotoğraflarının altı kalp, çiçek, gülen surat emojileriyle dolup taşıyor. Milyonlarca beğeni alan fotoğraflarının, görüntülerine binlerce yorum yazılıyor: “Mutlu olmayı hakkediyorlar, onlara bakmaya doyamıyorum…”

        Bir aşkın etrafına toplanmış unuttuğumuz şeyleri konuşuyormuşuz gibi hissediyorum onlarla ilgili haberleri okurken…

        Katıldıkları TV programlarında aşklarıyla ilgili sorular sorulduğunda şaşırmış gibi davranıyorlar, “Aramızda çok tatlı bir kimya” var deyip oyunculuğa getiriyorlar sözü ama işte bakışlar küçük jestler, mimikler, kırmızı halıdaki sarılmalar, öpücükler… Gözler yalan söylemiyor! Neeson’ın oğlu Daniel katıldıkları bir programda babasının aşkıyla ilgili soruya, “Evet” diye cevap veriyor. Liam Neeson, Pamela Anderson’un kendisi için yaptığı ekşi mayalı ekmeği öve öve bitiremiyor… Pam, Liam’dan bahsederken “İyilik dolu cömert bir kalbi var” diyor… Liam, “O da benim gibi kıkırdamayı çok seviyor” diye karşılık veriyor…

        İki yaralı kalbin aşkı, tonla kötülüğün içinde insanın içini ısıtıyor…

        LIAM NEESON’U EŞİ 2009’DA BİR KAZADA HAYATINI KAYBETMİŞTİ

        Liam Neeson’ın 1994’te evlendiği büyük aşkı, oyuncu Natasha Richardson 16 yıl önce kayak yaparken geçirdiği kaza sonrası trajik bir şekilde hayatını kaybetmişti. Neeson, kaza sonrası eşiyle konuştuğunu hatırlıyor: “İyi olduğunu söyledi… Büyütme küçük bir kaza, kar üstünde şöyle hafifçe yuvarlandım işte…”

        Richardson tıbbi bir yardım bile almadan oteline dönüyor. Ancak kısa bir süre sonra şiddetli bir baş ağrısıyla hastaneye kaldırılıyor. Yaşadığı kaza sonrası beyin kanaması geçiriyor ama farkında değil! Natasha Richardson, hastaneye ulaştığında yapacak bir şey kalmamıştı. 44 yaşındaydı. Liam Neeson, hastaneye vardığında eşinin beyin ölümü gerçekleşmişti. Yanına gitti, ona sevdiğini söyledi. Sonra onun organlarını bağışladığı formu imzaladı.

        Yaşadığı büyük acıya hazırlıklı olmadığını söylüyordu bir röportajında: “Kedere hazırlıklı olamazsınız. Eğer henüz deneyimlemediyseniz, hayatınızın bir noktasında şekilleneceğini aklınızda bulundurmanız önemlidir. Yine de, kederle başa çıkmak için belirli bir strateji geliştirmenin bir anlamı yok, çünkü keder sadece kaprislerine göre hareket eden başıboş bir canavardır. Hazırlanmak için yapabileceğiniz tek şey, hiç hazırlık yapmamak ve her günü doyasıya yaşamaktır. Bu, pervasız ve tehlikeli davranışlarda bulunma hakkı vermez; sevdiklerinizle geçirdiğiniz anların veya tutkularınıza ve hobilerinize ayırdığınız zamanın tadını çıkarmanızı sağlamalıdır. Eğer keder, hayata yeni bir bakış açısıyla bakmanız için size ilham veriyorsa, belki de bazı olumlu yanları vardır.”

        1993’te Broadway 'Anna Christie’ oyununda birlikte rol aldığı ve aşık olduğu Richardson’ın ölümünün hala gerçek gibi gelmediğini söylüyor Neeson: “Keder bir dalga gibi zaman zaman vuruyor… Üç ayaklı bir masa gibi hissediyorum. Ara sıra geçiyor gibi ama acı hala aynı...”

        “AMAN TANRIM TÜM BU YAŞADIKLARIMIN ÜSTESİNDEN NASIL GELDİM”

        1990’larda Playboy güzeli olarak adını duyuran, Baywatch dizisindeki kırmızı mayolu cankurtaran rolüyle ekranlara gelen Pamela Anderson o günlerde kimileri tarafından ‘yeni Marilyn Monroe’ olarak anılıyordu. 80’lerin efsanevi rock gruplarından Mötley Crüe kurucularından Tommy Lee’yle yaptığı evliliği, internetin emekleme dönemlerinde tüm dünyaya yayılan seks kasetleri, kavgaları magazin basınının en sevdiği öykülerdendi. Uyuşturucu bağımlılığı, berbat bir kariyer yönetimi, ilişkileri hakkında TV’de milyonlarca insanı güldüren korkunç espriler ve 5 evlilik sonrası (Rick Salamon’la iki kez evlendi) 2023’te verdiği bir röportajda “Son 20 yıl kayıplara karıştım. Kendime bile gözükmüyordum! İçiyordum, uyuşturucu kullanıyordum; ben değildim. Kontrolden çıktım. Benim için ‘Kontrol edilemez’ diyorlardı. 2022’de kendime bir hedef koydum: Hiçbir erkekle birlikte olma, sadece kendini sev!"

        Zirvede ve en aşağılarda geçen uzun yılların ardından kendini baştan yarattı. Geçen yıl Gia Cappola’nın ‘The Last Shawgirl’ filmindeki oyunculuğu için ‘Oscarlık’ yorumları yapılıyordu. Şimdi geriye dönüp baktığında yaşadıkları için, “Aman Tanrım tüm bunların üstesinden nasıl geldim” diyormuş. Son birkaç yıl kendi içine döndüğünü, neredeyse arkadaşlarıyla bile çok görüşmediğini anlatıyor. Hayatını anlattığı kitap ve belgesel sayesinde insanları kendisini daha iyi tanıyacağını söylüyor: “Ve belki artık tekrar insan olabilirim...”

        BUGÜNLERDE HAYATA SARILMAK İÇİN AŞKTAN GÜZEL NE VAR?

        Güzel haberlere ihtiyacımız var... Hayat büyük bir okyanus ve sürekli boyumuzu çok aşan dalgalarla boğuşuyoruz... Başımızı suyun üzerine çıkarmamızı sağlayacak, bize nefes aldıracak, “Yaşamak çok güzel” dedirtecek, yarın için umut etmemizi sağlayacak güzel haberlere ihtiyacımız var... İki yorgun kalbin, Pamela Anderson’la Liam Neeson’ın aşkıyla ilgili haberler benim için boşlukta aşağı doğru düşerken tutunduğum dal gibi oldu. Tanpınar, “Hayat bir şeylere sarılmakla kabildir” diyor. Bugünlerde hayata sarılmak için aşktan daha güzel bir şey düşünemiyor... Ya siz?