Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Kadir Kaymakçı İcat edildiği günden beri tasarımı değişmeyen şeyler bile artık değişiyor
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bir konu hakkında hiçbir şey bilmediğimiz halde sanki o konunun uzmanıymışız gibi üzerine dakikalarca, birbirimizi hiç bozmadan, boş boş konuşabildiğimiz bir arkadaş grubum var! Yalan yok bayılıyorum böyle ‘boş muhabbetler’e... Kimseye zararımızın olmadığı kendimize ait bir dünyada, birkaç saatliğine, birer allame gibi takılıyoruz. Kara deliklerden yapay zekanın çalışma prensiplerine, hollandez sosun tarihçesinden Guardiola’nın tiki-takasının futbola verdiği zarara, filmlerinde Hitchcock’un dehasını gösteren sahnelerden autotune’un müziği nasıl öldürdüğüne akla hayale gelmedik konularda incir çekirdeğini doldurmayacak fikirlerimizi büyük bir iştahla masanın üzerine boca edip kaşık kaşık yiyoruz! Emin olun tam bir ziyafet...

        Bu sohbetlerin ardından masayı toplarken, kalan kırıntıların peşine takılıp daha önce üzerine hiç düşünmediğim, okumadığı, duymadığım yeni bilgileri araştırmak bana büyük keyif veriyor. Hiçbir şey hakkında konuştuğumuz o buluşmaların sonunda çok şey öğreniyorum!

        Önceki gün yine geyiğin başını döndürdüğümüz muhabbetimizin orta yerinde içimizden biri, konusunu açtığı aleti en son ne zaman kullandığını hatırlamayanımız, “Ataş icat edildiği günden beri tasarımı hiç değişmemiş” dedi. Asırlardır ‘ataş’ kelimesinin cümle içinde kullanıldığına şahit olmamış diğer arkadaşımız, “Nasıl yani?” diyerek bomboş bir muhabbetin kapısını araladı: İcat edildiğinden beri tasarımı hiç değişmeyen aletler...

        ‘Hiçbir Şey Bilmediği Konularda Bir Uzman Gibi Konuşma Uzmanları Cemiyeti’ üyesi bir arkadaşımız çatalın tasarımıyla ilgili uzun bir nutuk çekti. Söylediklerinin doğru olup olmadığına hiçbirimiz emin olmasak da hiç itiraz etmedik. Sonuçta sohbet harika gidiyordu. Hepimizin üzerine rahatça saçmalayabileceğimiz bir konumuz olmuştu!

        HAVAN VE VİDANIN TARİHİ ANTİK YUNAN’A KADAR GİDİYORMUŞ

        O öğleden sonra harika geçti. İcat edildiği günden beri tasarımı hiç değişmeyen bir dolu aletle eve döndüm. Tasarımı hiç değişmeyen aletlerin en ünlüsünün 'kaşık' olduğunu duymuştum. İnsanların yemek yemek için deniz kabuklarını, salyangoz kabuklarını kullandığı 20 bin yıl önce bu kabuklara eklenen kemik parçasıyla ortaya çıkan kaşığın şekli o gün bugündür hiç değişmemiş. Yapıldığı malzeme ahşaptan, metale, plastikten fil dişine çeşitlenmiş ama sap ve ucundaki hafif çukurluk hep aynı kalmış.

        Arkadaşımın anlattığı ‘ataş’ meselesi de doğruymuş. 19. yüzyılın sonlarında icat edilen ataşın da şekli o gün bugündür aynı. 1900’lerin başında ortaya çıkan jilet tasarımı, 1800’lerde insanlığın hizmetine sunulan dolmakalem ucu ve beysbol topu da öyle; 100 yıldan fazla bir süredir aynı şekilleriyle kullanımdalar.

        Vidanın tarihinin Antik Yunan’a kadar gittiğini bilmiyordum. 15. yüzyılda ortaya çıkan spiral uç hiç değişmeden bugün de menteşeleri sıkılaştırıyor.

        Kaşık 20 bin yaşından büyük ama onun yanında sofraların olmazsa olmazı çatalın 4 dişli formu sadece 300 yaşındaymış. İcat edildiğinden beri tasarımı değişmeyen aletler dendiğinde hemen aklama gelmese de hep gözümüzün önünde olan mum tam bir tasarım harikası...

        Balta, çekiç, kova, dört ayaklı tabure, havan, düğme daha bir dolu nasıl ortaya çıktılarsa hemen hemen o şekilde bugün de kullanılan alet var.

        ‘Hiçbir Şey Bilmediği Konularda Bir Uzman Gibi Konuşma Uzmanları Cemiyeti’ sayesinde peşine düştüğüm bu aletlerden birisinde tam da bugünlerde bir değişim olacağını öğrendim.

        Bu yazının asıl konusu da o: Fermuar!

        İCAT EDİLMESİ BİNLERCE YIL SÜREN BİR ÜRÜN: FERMUAR

        Ortaya çıkışının üzerinden 100 yıl geçtikten sonra ilk kez fermuarın tasarımında büyük bir değişimin arifesindeymişiz!

        Ataşın tasarım öyküsünü araştırırken Wired’da denk geldim bu habere; Japon giyim firması YKK dişlileri bir arada tutan kuşam parçasını ortadan kaldıran bir tasarıma imza atmış...

        “Eee nolmuş ki" dediğinizi duyar gibiyim; haklısınız bu kadar büyük meselelerin olduğu bir gündem de kime ne fermuarın tasarımının değişmesinden!

        Neyse, ben yine de anlatayım icat edilmesi binlerce yıl süren, fermuarın 170 yıl sonra değişen tasarımını.

        Adı Latince ‘sağlama almak’, ‘kapatmak’ anlamlarına gelen ‘firmare’ kelimesinden gelen fermuar bir kumaşın iki yanına sıralanmış dişlilerden oluşuyor. Bunu zaten biliyorsunuz. Yüzyıllar boyunca düğmeler, kancalar, kopçalarla, bağcıklarla giysilerini, çantalarını kapatan insanların daha pratik bir yol bulma çabaları 1851 yılında dikiş makinasının da mucitlerinden Elias Howe’un ilk fermuar tipleri için patent almasıyla kısmen nihayetlenmiş. Kullanımı hala zor olsa da Howe’un tasarımı başkalarına ilham olmuş. 1890’da Whitcomb Judson çizmelerde kullanılmak üzere bugünkü fermuara çok benzeyen bir tasarım yapmış. Sık sık sıkışan, bozulan bu tasarımı son haline getiren ise İsveçli mühendis Gideon Sundback olmuş. Sert bir şerit üzerine tutturulmuş ‘Y’ biçimli bir sürgüyle çalışan bu fermuarı 1917’de ABD ordusu uçuş tulumlarında kullanınca olay kopmuş, 1950’lerin sonunda dünyada satılan fermuar sayısı 1 milyarı geçmiş.

        SADELİĞİYLE FÜTÜRİSTİK BİR HİS VEREN ÖNEMLİ BİR YENİDEN TASARIM

        Her gün milyarlarca insanın kullandığı fermuar için büyük bir devrimin eşiğindeyiz. Dünyadaki milyarlarca fermuarın yarısını üreten, yıllık geliri 6 milyar doları aşan Japon YKK, kıyafetlerin, çantaların, ayakkabıların iki yakasını bir arayı getiren fermuarın tasarımında büyük bir değişme gidiyor. ‘AiryString’ adı verilen fermuarlar ilk bakışta aynı gibi görünse de 100 yıldır orada olan dişlileri bir arada tutan bant artık yok. Wired bu yokluğu şöyle anlatıyor: “Bu yokluk her şeyi değiştiriyor. Normalde dişleri saran dokuma kumaş olmadan, AiryString daha hafif, daha şık ve çok daha esnek. Sadeliğiyle neredeyse fütüristtik bir his veren, küçük ama önemli bir yeniden tasarım; giysinin üzerinde durmak yerine içine gömülen bir bağlama sistemi...”

        Yeni fermuar tasarımıyla giysilerin vücuda daha düz oturacağı söyleniyor: “Yumuşak, esnek, neredeyse sessiz…” Ayrıca boyama sürecini, elyaf kullanımını ve su tüketimini azalttığı için sera gazı emisyonlarında da azalmalar sağlıyormuş...

        100 yıldan bu yana birçok alanda büyük değişimlere uğrayan dünyada hep aynı kalan fermuardaki bu değişim yapay zeka kadar önemli değil belki de. Ama bence üzerinde konuşulmaya değer; en azından bizim ‘Hiçbir Şey Bilmediği Konularda Bir Uzman Gibi Konuşma Uzmanları Cemiyeti’nin bir sonraki toplantısı için bana mükemmel bir konu verdi.