Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Murat Bardakçı Telefon dolandırıcıları artık son teknolojileri kullanıyorlar!

        Hani telefonda kendini polis yahut savcı gibi tanıtıp telsiz cızırtıları arasında “Teröristler hesaplarınıza girmişler, yakalayabilmemiz için bankalardaki bütün paranızı şu hesaba gönderin, operasyonun ardından iade edilecek” diyen sahtekârlar var ya, bunlar işlerini artık yeni teknolojilerden istifade ederek ve daha kestirme yollarla becermeye çalışıyorlar...

        Geçen gün bir arkadaşımın hanımını arayıp konuşmaya aynı şekilde “Ben Komiser bilmem kim” diye başlayan sahtekâr, banka hesabının teröristlerin eline geçtiği palavrasından sonra “Telefonunuza şimdi bir link gönderiyoruz, hesabınızın güvenliği için sayfanın altındaki kodu hemen tıklayın” demiş. Arkadaşımın hanımı ekrana bakmış ve hesabının bulunduğu bankanın daha önce işlem yaptığı havale sayfasını görmüş! Herifin söylediklerini o ana kadar hipnotize olmuş gibi dinleyen hanım bir anda kendine gelmiş, muhatabının hırsız olduğunu farketmiş ve ağız dolusu bir güzel hakaretten sonra telefonu kapatmış.

        Sonra, kocası ile beraber bankaya gitmişler, olayı anlatıp sahtekârın gönderdiği ve gerçek olan bağlantıyı gösterdiklerinde de “Maalesef bizim sistemimizi de kırdılar” cevabını almışlar!

        Adamlar bankaların sistemlerine kadar girip bu sistemi dolandırmak istedikleri kişinin telefonuna yönlendirecek beceriye sahip olduklarına göre, işimiz artık hayli zor...

        Teknolojiyi bu kadar mükemmel olmasa bile daha düşük seviyede kullanan bir başka hırsız, dün bana tesadüf etti...

        Öğlen saatlerinde telefonum çaldı, arayan “Ben, İstanbul Bilişim Suçları Kayıp Evrak Büro Amirliği’nden Başkomiser Uğur Yücelen” dedi. İtimadımı kazanabilmek için olacak “İsmimi ve bundan sonra söyleyeceklerimi mutlaka bir yere yazın” deyip sicil numarasının 177450 olduğunu söyledi, üstüne üstlük telefonuma bu yazının sonunda gördüğünüz logoyu da gönderdi.

        Taktikleri değişmiş olmalı ki itimad kazanma çabası bir türlü nihayet bulmuyordu; iddianameyi dolduracak kadar birşeyler uyduruyordu ve telefon kartlarını kopyalayan hayalî çete mensuplarının isimlerini bile yazdırdı: İsmail Parlak, Necip Yılmaz, Ayşe Ulusoy!

        BEN PROF. DEĞİLİM Kİ DİNLEYEYİM!

        Derken görüşmemizi kimsenin işitip işitmediğini birkaç defa sorduktan sonra anlatmaya başladı: Vaktiyle kullandığım iki telefon hattım varmış, teröristler hatlarımı kopyalamışlar ve kullanıyorlarmış, hesaplarıma da girmek üzere imişler!

        Söylediği telefon numaralarından birini bilmiyordum ama ötekini hatırladım: Güzel, hatırda kalıcı bir numara olduğu için bundan yirmi sene kadar önce telefon işi yapan bir dostumdan satın almış ama görüşmeye açtırmamış ve bir ara kontrol ettiğimde de numaranın artık mevcut olmadığını görmüştüm.

        Cesaretin ve çabanın büyüklüğüne bakın! Adamlar bundan seneler önce aldığım ama kullanmadığım telefonun numarasını tespit ediyor ve dolandırma vasıtası olarak kullanmaya hevesleniyorlar...

        Herif “Bu çete, terör örgütlerine sizin telefonunuzla talimatlar gönderiyor” dediği anda artık sıkıldım, kendi kendime “Ben tıp veyahut hukuk profesörü değilim ki onlar gibi dolandırıcının yalanlarına inanayım da götürüp bütün paramı vereyim” dedim ve herifin ailesinin, ecdadının, özellikle de validesinin hatırını fasih ifadelerle sorduktan sonra telefonu suratına kapattım.

        Gönderdiği ve üzerinde hem MİT, hem EGM yani Emniyet Genel Müdürlüğü kısaltmalarının ve beni aradığı telefon numarasının bulunduğu düzmece logoyu gerçek MİT ve EGM belki ilgilenir düşüncesi ile burada yayınlıyorum...

        İlk uygulandığı günlerde “nüfus kayıtlarında devrim” olduğu söylenen ama bugün kargo teslim almaya yahut alışverişte kullanmaya yarayan TC kimlik numaraları ayağa düşürülürse, netice işte böyle olur. Serseriler, çamaşırınızın beden boyuna kadar herşeyinizi öğrenirler!