Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Murat Bardakçı Bu da benim deprem tahminim!

        Onbinlerce can alan deprem ve pandemi gibi felâketler, mevcudiyetleri şimdiye kadar az kişinin bildiği bazı meslekleri ve o mesleklerin mensuplarını popüler hâle getirdi.

        Örnek mi? 1999’daki 17 Ağustos felâketinin ardından dünya kadar jeolog, sismolog, jeomorfolog, sedimantolog, bilmemneolog unvanlı üstad ile teşerrüf ettik. Ekranlarda durmadan konuştular, gazete sayfalarını sütunlar dolusu işgal buyurdular ve hiç durmadan felâket senaryolarından bahsettiler, “Çok yakında öyle bir deprem geliyor ki Marmara’yı dümdüz edecek, hepinizi öleceksiniz, cesediniz bile kalmayacak” dediler ve millet bunalıma girdi!

        Derken, 2020’de pandemi belâsına uğradık, deprem uzmanlarının yerini enfeksiyon hocaları aldı. Bunlar da öncekilerin söylediklerini söyledi, yani başımıza daha büyük felâketlerin geleceğini anlatıp durdular.

        Büyük ve önemli hadiseler ile felâketlerde uzmanların halkı bilgilendirmeleri ve ihtimallerden bahsedip alınması gereken tedbirleri anlatmaları yapılması gereken bir iştir ama her dâim konuşup konuyu “Başınıza taş yağacak!” misâli ucuzlaştırmamak şartıyla...

        Enfeksiyon uzmanları artık köşelerinde çekilmiş gibiler ama jeologlarımıza maşallah! Bazıları popüler olmayı fazla sevdiler; bıkmadan, yorulmadan, büyük bir azimle o kanal senin bu kanal benim ekran ekran dolaşıyor, demeç üstüne demeç veriyor ve hep aynı teraneyi tekrar ediyor, “Perişan olacaksınız, perişan!” deyip duruyorlar.

        Ekranlarda henüz arz-ı endam etmeye başladıkları 1999 Ağustos’unda, Marmara Bölgesi’nin sadece üç sene ömrü kaldığını söylüyorlardı. Deprem gelecek ve herşeyi silip süpürecekti...

        Üç sene geçip de deprem meprem olmayınca üstadlar tahmin sürelerini kademeli olarak arttırdılar. Önce “on seneniz kaldı” dediler, yine hiçbirşey olmadı ve yirmilere, otuzlara kadar uzandılar, şimdilerde de “Kırk sene içerisinde deprem var” diye müjde veriyorlar...

        Tamam, deprem ülkesiyiz, tedbir almalıyız, zira her an biryerler sarsılabilir, üstelik depremin zamanını önceden bilmek de imkânsızdır ve “Uzmanlar hiç tutmayan tahminlerini artık bir tarafa bıraksalar” diyeceğim ama nerdeee?

        Bazısı bir anda sekiz-on şehrin ismini veriyor, bahsettikleri bölgeler Türkiye’nin nerede ise yarısı, bunlardan birinin sallanacağı tutuyor ve üstaddan “İşte bildiiiim” diye bir sevinç çığlığı! Yahut “Falanca bölgenin altı faydalarla dolu, burası çok yakında bilmem kaç şiddetinde sallanacak” diyorlar, deprem hakikaten oluyor ama dedikleri yerde değil, oranın birkaç yüz kilometre ötesindeki bambaşka bir bölgede...

        Açık söylemem gerekirse, Sönmez Hoca’dan başka nokta atışı yapan, yani tahmini doğru çıkan jeolog nerede ise yok!

        HATA YAPMAK JEOLOGLARA MI MAHSUS?

        Sındırgı günlerdir hiç durmadan sallanıyor ya, deprem hocalarına gün doğdu! Bol bol konuşuyorlar ve her zaman olduğu gibi hepsi farklı tellerden çalıyor...

        Bu yazıyı yazdığım sırada haberlerde dört profesör ve Sındırgı konusunda da birbirinden tamamen farklı dört ayrı görüş vardı!

        Bu görüş çeşitliliği bana ilham verdi, bir tahmin de ben uydurayım dedim ve uydurdum:

        “Balıkesir’deki düşey atımlı çizgisel faylar baskısal oluşum süreci modelinde ve gerilim katsayısı doğrultusunda integral momentumunu yakaladıkları için megabit düzleminde titreşimsel başkalıklar ve düttürüsel zırvalıklar boyutuyla büyük İstanbul depreminin oluşumunu bindirme parametreleri çerçevesini öne çekmekte iseler de züttürük frekanstaki bazı fayların sürtünme katsayıları bu öne çekmeyi ötelemesine rağmen olasılık priyoritesini değiştirmiyor ve uzun süre değiştirmeyecek...”.

        Sakın “Beğenmedim, böyle tahmin mi olur?” falan demeyin! Hiç tutmayan tahminler yapmak sadece jeologlara mı mahsus? Ben neden yapmayayım?