Gazetelerin Bâbıâlî’de olduğu eski medya günlerinde, genç muhabirlerin ellerinin altında her dâim hazır olan iki haber konusu vardı:
Topkapı Sarayı’nın Hazine Dairesi ve Patrikhane…
Doğru olsun veya olmasın, gazetelerin yazıişleri saraydaki mücevherlerin çalınma ihtimali veya çalınmasa bile değiştirilmesi konusundaki haberlere pek meraklı idi... Kaşıkçı Elması’na çalma hazırlığı içerisinde ve filimlere rahmet okutan bir çete hakkında uydurulmuş haberin bile ilk sahifede yeri her zaman hazırdı!
Ama asıl haber konusu, Patrikhane olurdu. Bazı gazeteler Patrik Grigorius’un 1821’de İkinci Mahmud’un emri ile idamından sonra Patrikhane’nin kapattığı ve o günden bu yana hiç açmadığı dış kapıyı dillerine dolar, her sene birkaç defa “Kin kapısı hâlâ kapalı!” gibisinden haberler verirlerdi.
1971’den sonra, dillere o sene faaliyetine son verilen Heybeliada’daki Ruhban Okulu dolandı. Bu konudaki haberlerin de her zaman alıcısı vardı, zira etrafta Patrikhane ve özellikle de Ruhban Okulu hakkında paranoyayı andıran bir endişe mevcuttu. Bu endişe daha sonra ekümeniklik bahsinin de ilâvesi ile daha da arttı ve Patrikhaneden yahut Ortodoks doktrininden zerre kadar haberdar olmayan gazeteciler, Patrikhane bahsinin nimetinden bol bol istifade ettiler.
İstifade hâlâ devam ediyor ki, gazetelerde son günlerde yine Patrikhane ile alâkalı haberler çıkıyor...
Haberler ve söylentiler, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçen hafta Beyaz Saray’daki temaslarından önce “Heybeliada okulu ile ilgili üzerimize ne düşerse biz onu yapmaya hazırız. Dönünce de Sayın Bartholomeos ile bu konuyu görüşme fırsatı bulacağım” demesi üzerine başladı. Erdoğan’ın Amerikan Başkanı Trump ile Heybeliada’daki Ruhban Okulu konusunu görüşüp görüşmediği hakkında resmî bir açıklama yapılmadı ama basınımız Ruhban Okulu’nun bahsini işittiği için, okulun açılması ihtimalinden duyduğı endişelerini hemen sayfalara aksettiriverdi!
Şimdi, Patrikhane ve Ruhban Okulu hakkında ortaya atılan iddiaların ne derece doğru olduklarına bakalım:
* Patrikhane’nin hukukî konumu ve işleyişi Lozan Andlaşması ile belirlenmiştir; yapılacak herhangi bir değişiklik, Lozan’ın delinmesi demektir.
* Yanlış! Lozan’da Patrikhane ile ilgili tek bir kelime bile yoktur.
* Heybeliada Ruhban Okulu, Ortodoks teolojisinin öğretildiği bir fakülte idi.
* Değildi! Öğrencilerin çoğu aynı binadaki Rum Lisesi’ni bitirdikten sonra Ruhban Okulu’nda teoloji eğitimi alırlardı ama Türkiye bu okulu fakülte olarak kabul etmez, liseden sonra en az bir senelik meslekî eğitim okulu seviyesinde görür ve bu husus mezunların diplomalarına da yazılırdı.
* Patrikhane, Ruhban Okulu’nu 1971’de kendisi kapattı.
* Hayır, biz kapattık! Anayasa Mahkemesi 1971 Ocak’ında Özel Öğretim Kurumları Kanunu’nun bazı maddelerini “özel üniversite kurulamayacağı” gerekçesiyle iptal edince, İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü, Ruhban Okulu’na 12 Ağustos 1971’de “Okulun hiçbir hukukî varlığının kalmadığını” bildiren bir yazı gönderdi, yani kapattı. Patrikhane’nin öğrenci sayısının azlığı sebebi ile lise kısmının resmen kapatılması yolundaki talebi ise Batı Trakya’da yaşayan Müslüman azınlığın aleyhine hareketlere sebebiyet verebileceği gerekçesi ile reddedildi!
* Patrikhane, Vatikan gibi bir devlet hâline gelebilmek için çeşitli yollar deniyor ve ilk sırada ekümenik olarak tanınma çabası var. Bunu başka adımlar takip edecek!
* Yanlış, hem de tamamen yanlış! Patrikhane zaten ekümeniktir. Türkçesi “evrensel” olan “ekümenik” sözü siyasî değil, dinî bir kavramdır; sadece bir ırka, yani Yahudiler’e mahsus olan Musevîlik haricinde bütün dinler ekümeniktir. Üstelik, Patrikhane’nin devlet hâline gelmesine de imkân yoktır; zira Ortodoks doktrinine göre patrik her zaman siyasî otoritenin altındadır. Asırlardır zaten “Ekümenik” unvanını kullanan ve Ortodoks kiliselerinin “primus inter pares”, yani “eşitler arasında birinci” kabul ettikleri Fener’in ekümenik olup olmaması Müslüman bir devleti değil, sadece Ortodoks dünyasını alâkadar eder ve Ortodoks âleminin dinî bakımdan lideri olan böyle bir kurumun bizde bulunması da Türkiye’nin menfaatinedir.
* Ruhban Okulu’nun açılması Türkiye’nin hakimiyet alanına müdahaledir ve zarar verir!
* Aksine, düzgün şekilde kullanılabildiği takdirde fayda getirir! Türkiye’de yaşayan Rum sayısı şu anda sadece bin kadardır ama Ruhban Okulu’ndan yetişecek din adamları, dört bir kıt’adaki Ortadokslara hizmet vereceklerdir. Dolayısı ile dünya Ortodokslarının ihtiyacı olan din adamlarının Türkiye’den yetişmesinin getireceği fayda, bir başka ülkede, meselâ Yunanistan’da yetişmelerinden çok daha fazladır.
“Patrikhane, Türkiye için tam bir fesat yuvasıdır, vesaire” diye düşünen beyefendiler ve hanımefendiler: Artık gazetelerin Bâbıâlî’de olduğu ve işlerin asılsız söylentiler ile yürütülebildiği 1960’lı yahut 70’li günlerde değiliz. Okuma ve öğrenme imkânları o senelere göre bir hayli arttı. Konu hakkında hiçbir şey bilmeden komplo teorileri uydurmak yerine biraz zahmet buyurup okuyun, paranoyanızdan sıyrılın, etrafa Patrikhane ve Ruhban Okulu ile ilgili yalan yanlış bilgiler saçmayı da artık bir tarafa bırakın!