Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı ZDF'nin  İstanbul belgeselinde Ekrem İmamoğlu detayı
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Alman devlet televizyonu ZDF’nin dün akşam saatlerinde youtube’a yüklediği İstanbul belgeselini görünce ‘eyvah’ dedim içimden, ‘kesin siyasi eleştiriler üzerinden İstanbul'u yerden yere vuruyordur, tam yaz öncesi zaten sayıları iyice azalmış Avrupalı turistlere öldürücü darbe geldi!’

        Uzun zamandır Avrupa medyasında hele Alman medyasında Türkiye ile ilgili olumlu bir haber ya da program bulmak imkansıza yakın. Bu belgesel de politik durum üzerinden bizi eleştiriyordur diye düşündüm.

        Batı medyasının Türkiye eleştirileri üzerinden komplo teorileri üretenlerden değilim elbette. ‘Kol kırılır yen içinde kalır’ şiarı ile yurt dışında Türkiye’yi eleştirenlere kızanları da hiçbir zaman haklı bulmadım.

        Her ne kadar giderek daha fazla modası geçse de ben hala global bir dünyada ‘el alem-biz’ ayrımına değil insan hakları ve hukuk devleti gibi evrensel kavramlara inanıyorum.

        Türkiye’de veya dünyada yanlış olduğunu düşündüklerimizi elbette ifade edeceğiz. Batı medyasında tabi ki Türkiye eleştirisi olacak ancak burada Alman medyasına ayrı bir parantez açmak gerekir çünkü çok uzun yıllardır Alman medyasında eleştiriden ziyade bir kızgınlık hatta öfke hakim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’ye yönelik. Açıkçası bunu da doğru bulmuyorum.

        Şaşırtıcı İstanbul reklamı

        Fakat ZDF’nin ‘Megaşehir: İstanbul’da gece olduğunda’ adlı 44 dakikalık belgeseli böyle değil. Hatta güzel bir İstanbul reklamı olduğunu bile söyleyebilirim.

        Şehri bir uçtan bir uca geziyor ve bir gecesini izleyiciye yaşatıyor.

        Sultanahmet’teki akşam ezanıyla başlayan bir gece…

        Camiinin müezzini Aşkın Musa Tunca anlatıyor: “Müezzinlik bu ülkede pek de makbul kabul edilmezdi. Ailem üniversiteyi bırakıp müezzin olmaya karar verince bana baskı yapıp vazgeçirmeye çalıştı ama direndim…”

        Bu belgesel sayesinde İstanbul’da 3000 müezzin olduğunu öğrendim.

        41 bin de taksi şoförü varmış.

        44 dakikada programı yapan televizyoncu Phoebe Gaa ezanın da İstanbul’un simgesi olduğunu anlatıyor, Kadıköy’den Levent’e ve Beyoğlu’na uzanan gece hayatının da .

        Çöp toplayıcıları ile dolaşıp onların birlikte kaldığı terk edilmiş hamama da giriyor, Klein’daki partilere de.

        High heels dans dersleri veren Şükrü Kibar

        Aynı şehri paylaştığımız halde heels dansı fenomeni Şükrü Kibar’ın varlığından haberdar değildim.

        Programı yapan Phoebe Gaa taa Almanya’dan gelip bulmuş.

        Kibar Fişekhane’de bir stüdyoda yüksek topuklarla dans dersleri veriyor.

        Bence Türkiye’nin çok katmanlılığı ve zenginliği müezzin Aşkın Musa Tunç ve dansçı Şükrü Kibar’ı aynı programda buluşturmaktan daha doğru şekilde anlatılamazdı.

        Belgeselde artan ekonomik problemlere ve gençlerin sıkışmışlık duygusuna da yer veriliyor İstanbul’un her geçen gün ilerleyen potansiyeline de.

        CHP açısından korkutucu tablo

        Peki ya Ekrem İmamoğlu?

        İstanbul’u anlatan bir belgeselde bu şehrin cezaevindeki başkanından bahis yok mu?

        Dikkatimi en çok çeken noktalardan biri bu oldu.

        İmamoğlu’nun tutukluluğundan sadece son bir buçuk dakikada bahsediliyor. Hem de ismi anılmadan.

        Deniyor ki son haftalarda tutuklanan belediye başkanı için kitlesel protestolar yapıldı.

        Sonra da “mevcut durumdan memnun değiliz ama burada kalmak istiyoruz” diyen bir gence geçiyor kamera ve belgesel bitiyor.

        Demek ki Avrupa basınında sadece İstanbul’u anlatan bir yapımda dahi sona sıkıştırılan bir parantez İBB operasyonu.

        Bu açıkçası hem İmamoğlu hem de CHP’nin üzerinde düşünmesi gereken onlar açısından son derece korkutucu bir nokta.