Cumhurbaşkanı Erdoğan tam beklediğim gibi konuştu.
“Biz AK Parti, MHP ve Dem Parti olarak bu yolu beraber yürümeye karar verdik” cümlesi yeni 3’lü ittifak döneminin beyanı ve bence çok kıymetli.
Cumhur İttifakı değil, Kardeşlik İttifakı.
Bu aşamadan sonra mecliste komisyon kurulacak ve yasal düzenlemeler yapılacak…
Bence Türk kamuoyunun endişelerine daha fazla eğilen bir havada konuşmuş gibi görünse de Kürt kamuoyunun beklentilerini gördüğünün de ipucunu verdi Tayyip Bey.
O konuşmayı ayağımı İstanbul’a basar basmaz dinledim.
Saatler süren otobüs yolculukları ve tarihi kırılma anlarından sonra Türkiye’ye döndüğüm dakikalarda.
Umutluyum…
20 yıl önceki röportaj ve Kürdistan kelimesi yasağı
Herhalde bundan 20 yıl önce ilk kez Habur sınır kapısından girip Erbil ve Süleymaniye’ye doğru yola çıkarken biri bana “Nagehan, 2025’te PKK’nın silah bırakma töreni için tekrar geleceksin. Bu kez Ankara ve Barzani yönetiminin iyi ilişkileri olacak, KDP ve KYB silahların susması için önemli sorumluluklar alacak” dese benimle alay edildiğini düşünürdüm.
Yıl 2005’ti. Irak’ta Kürdistan federe bölgesi henüz kuruluyordu ve Mesud Barzani’nin başkanlığının ilk zamanlarıydı.
Duhok ve Zaho üzerinden Erbil’e vardım. Barzani henüz başkan sıfatıyla kimseye röportaj vermemişti. Amacım bir şekilde ilk röportajı koparmaktı.
İyi kontaklar bulmuştum.
Günlerce o dönem birlikte çalıştığım kameraman arkadaşım ile Erbil’e kamp kurduk.
Sonunda başardık, bir haftanın ardından Mesud Barzani’yi Erbil’e yanlış hatırlamıyorsam bir saat mesafedeki Serebrint tepesindeki karargahında bir röportaja ikna ettik.
Yıl 2004. AK Parti iktidarı henüz iki yıllık.
Türkiye’de bugüne göre bambaşka tabular var.
Potansiyel tehditten kilit müttefike
Hatırlıyorum AKŞAM Gazetesinde Irak Kürdistan yönetimi diyememiştim. Israrla Kuzey Irak diye ‘düzeltiyorlardı’.
Barzani’den bölgenin başkanı diye söz etmek bile çok güçtü. O dönem Erbil merkezli yeni oluşuma Türkiye’de potansiyel tehdit gözüyle bakılıyor, Kürdistan kelimesinin telaffuzu bile bölücülük kabul ediliyordu.
Önceki gün öğlen saatlerinde 45 derece sıcaklıkta Dukan’da tarihi anlamı büyük olan Casene Mağaralarının önünde PKK’lı grubun silah bırakması için tören alanına gelmesini beklerken aklımdan bunlar geçiyordu.
Nereden nereye…
Doğrusuyla, yanlışıyla, bir ileri iki geri adımlarıyla…
Sonunda örgüt silahlarını yakarak bir irade beyanında bulunma noktasına geldi.
Oksijen gibi
Bu barış ve demokrasi isteyen herkesi mutlu etmesi gereken bir tablo.
Bizim hep birlikte kat ettiğimiz çok önemli bir mesafe…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "AK Parti, MHP ve Dem olarak bu yolu birlikte yürümeye karar verdik, sürecin gerektirdiği yasal düzenlemeler yapılacak” demesi bu ülkede yeni bir çağ açılabilme ihtimalini gösteriyor.
Elbette demokrasinin ve hukuk devletinin önünde ciddi engeller var ancak bu süreç herkese ve her şeye iyi gelecek.
Camları açınca odanın her yerine oksijen girer, bir kısmına değil…
Yıllardır bu meseleyi takip eden, çözüm sürecinin tamamen çöktüğü ve tüm kötülüklerin anası kabul edildiği günlerde dahi hep aynı şeye inanmış ve bu konunun etrafındaki tüm çevrelerle temas içinde olmaya gayret etmiş bir gazeteci olarak bundan sonra yapılması gereken gazetecilik anlamında çok şey olduğunu düşünüyorum.
Önümüzdeki yazıda Süleymaniye Casene Mağaralarındaki tören ve geziden ilginç notlar paylaşmaya devam edeceğim…