Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Türkiye Washington'daki masada neden yok?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pazartesi günkü Washington zirvesinden barış çıkıp çıkmayacağını henüz bilmiyoruz ama o zirveden şimdiden net olarak bir sonuç çıktı:

        Trump, Avrupalı liderleri yeniden ve kuvvetli bir şekilde birbirine bağladı ve can çekişmekte olan Avrupa Birliğine hayat öpücüğü verdi.

        İronik ve tuhaf ama gerçek.

        Küstahlığı, yüzeyselliği, nobran ve kaba tarzı tahammül sınırlarının çok ötesinde fakat tüm bunlar ve fütursuz inatçılığı ile ABD Başkanı Trump hem Avrupa liderlerini hem de AB ve NATO’yu ABD’den istediklerini almak için yeniden bir araya gelmeye mecbur etti.

        Ve bence bu çok iyi oldu.

        Trump AB’yi komadan çıkardı

        AB, Trump’ın önünde diz çöktü, NATO ABD’nin patronluğuna boyun eğdi gibi analizlere hiç katılmıyorum.

        Beyaz Saray’da Zelenskiy ve Avrupalı liderlerin Trump ile yaptığı toplantı şu aşamada hem AB hem de ABD açısından kazan-kazan bir sonuç üretti.

        Ukrayna’nın NATO üyeliği ufuk çizgisi gibi

        Ukrayna açısından ne üretecek henüz belli değil fakat İngiltere, Almanya ve Fransa liderleri Trump’ın ‘dilini konuşmak’ ve ona karşı strateji geliştirmek için önce kendi aralarında toplandılar sonra da Washington’da hepsi beraber Ukrayna Büyükelçiliğinde bir araya gelerek strateji belirlediler.

        Bu sayede Trump’ın karşısında herkes tek ses oldu. Esas olarak somut bir hedefleri vardı:

        Ukrayna için güvenlik garantisi almak.

        5. Madde benzeri koruma kalkanı

        NATO üyeliği meselesi sadece barışı başka bahara erteleyecek bir bahane olarak kullanılacak bir kırmızı çizgi olduğu için son drece doğru bir şekilde Ukrayna’nın NATO üyeliği meselesini hiç gündeme getirmediler.

        Bunun yerine NATO üyesi olmamakla birlikte NATO’nun koruma kalkanı olarak adlandırılan 5. Madde benzeri bir formül üzerinde çalışmayı teklif ettiler.

        5. Madde NATO üyelerinin bir üye ülke saldırıya uğradığı takdirde harekete geçmelerini öngörür. Gerçi çok net tanımlanmadığı için ucu açıktır ve şimdiye kadar yalnızca 11 Eylül saldırılarının ardından ABD için kullanılmıştır fakat yine de NATO şemsiyesinin en net garantisidir.

        Şimdi Ukrayna için benzer bir koruma kalkanını NATO üyesi olmadan hayata geçirecek bir metin üzerinde çalışmak konusunda uzlaştılar.

        Budapeşte Anlaşmasından farkı ne olacak?

        Ancak 1994’te Budapeşte Anlaşması olarak anılan bir düzenleme yapılmıştı ve bu Rusya’yı durdurmadı. Hem Kırım’ı hem Donbas’ı aldı ve topyekûn savaş ilan etti. Dolayısıyla bu kez ne farklı olacak?

        Henüz bilmiyoruz.

        Ancak Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron zirveden sonra Amerikan NBC kanalına bir röportaj verdi, o röportajda dinlediğime göre “Bu kez Budapeşte anlaşmasındaki gibi kağıt üzerinde kalmayacak, net bir şekilde 30 ülkeyi kapsayacak bir ortak gücün Ukrayna’yı savunmaya geçeceği, Ukrayna Ordusunu her açıdan güçlendirecek bir model oluşturulacak”.

        Türkiye 30 ülkenin içinde mi?

        Peki kimler var bu 30’un içinde? Macron ve NATO Genel Sekreteri Rutte Avustralya ve Japonya’nın da içinde olacağı 30 ülke dedi. Macron Türkiye’nin de ismini zikretti. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Rutte ile yaptığı telefon görüşmesinde Türkiye’nin çabaları ve barış konusundaki hassasiyetini dile getirdi.

        Açıkçası Washington’da gözlerim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı aradı. Türkiye o masada olmalıydı. O masada olmayı en çok hak eden ülkeydi.

        Ukrayna barışı için en akılcı ve doğru stratejiyi başından beri Türkiye gösterdi. İki tarafla da konuşan ve köprü olan Türkiye oldu, bunu herkesten daha iyi Zelenskiy biliyor. Bence Zelenskiy Erdoğan’ın da o masada olması için bastırmalıydı.

        Belli ki Trump kimseye rol kaptırmak istemiyor.

        Her barışın tek mimarı o. Her çatışmanın tek kilidi o.

        Herkes onunla konuşmalı, onun için sorunları çözmeli…

        Bu nedenle Azerbaycan-Ermenistan barışında da, Ukrayna-Rusya barışında da Türkiye’yi o masada göremedik.

        Elbette tutup da Trump’la ego savaşına girmenin anlamı yok fakat Ankara bu masada muhakkak olmalı.

        Görüşmeler saldırgan Rusya topraklarında olamaz.

        İstanbul seçeneği yeniden devreye sokulmalı.

        Bunun için Zelenskiy ve Macron üzerinden gitmenin en etkili yol olacağı kanaatindeyim. İki lider de son derece olgun ve yapıcı bir tavırla savaşın bitmesi için çabalıyorlar.

        Barış olmazsa tek kanal yine Türkiye kalacak

        Açıkçası bugünden yarına barış anlaşması imzalanma olasılığı Rusya’nın demokratik bir ülke olma olasılığı kadar zayıf, hatta büyük olasılıkla iş yeniden Batı’nın Rusya’ya yaptırımları sıkılaştırmasına gidecek. Türkiye yine iki tarafla tek konuşan ülke konumuna geri dönecek.

        Gidişin böyle olma ihtimalini hem Macron hem Almanya Şansölyesi Merz hem de İngiltere Başbakanı Starmer söylüyor.

        O nedenle bu diplomasiyi tutarlı şekilde yürütmek için Türkiye’ye ihtiyaç var. Türkiye’nin bunu yüksek sesle hatırlatması gerekir diye düşünüyorum.