Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Her zaman çok tartışıldı, içindeki iktidar kavgaları nedeniyle dışarıya çok malzeme verdi ancak CHP hiç bugün olduğu kadar zayıf ve kaygan bir zeminde yürümemişti.

        Yasaklı olduğu dönemde dahi böylesine zor ve kaotik bir tablonun içinde kalmamıştı.

        Peki bundan sonra ne olacak?

        Pazartesi gece yarısı medyaya yansıyan iddianameyi dikkatli bir şekilde okuyup süreci takip eden hukukçularla konuştum.

        Kemal Kılıçdaroğlu cephesinin nabzını yokladım.

        Beklenti ve ruh halini anlamaya çalıştım.

        “Bu iddianame ile kurultay iptal edilir”

        Kılıçdaroğlu’na yakın isimlere sorduğumda özellikle "Yanlış anlamayın temennimiz bu yönde değil" diye vurguluyor sonra da şöyle diyorlar: “Ama bu somut beyanlar ve iddialar ile 10’dan fazla delegenin iradesinin manipüle edildiği ortada, kurultay iptal edilir.”

        Peki Kemal Kılıçdaroğlu’nun beklentisi ve ruh hali ne yönde?

        Mahkemeden o yönde karar çıkarsa yeniden genel başkan olma hayalleri kuruyor mu yoksa bu senaryoda dahi partiyi en kısa sürede kurultaya mı götürmeyi hedefliyor?

        En yakınındakilere bile ser veriyor sır vermiyor. Zaten bildiğim kadarıyla çok ketum bir isim, kritik konularla ilgili pek konuşmaz, etrafı ile düşüncelerini paylaşmaz.

        Kemal Bey izliyor ve bekliyor

        Ancak aldığım izlenim şu:

        Kemal Bey izliyor ve bekliyor. Nabız yokluyor.

        Etrafındaki bazı isimlerin “Bu saatten sonra genel başkanlık koltuğuna otursanız da taban kabul etmez, Özgür Özel rüzgarı arkasına aldı, derdimizi anlatamayız” dediklerini duyuyorum.

        İkbalini Kemal Bey’in yeniden genel başkan olmasına bağlamış bazıları ise gaz vermeye çalışıyor.

        Meslektaşım İsmail Küçükkaya dün iyi bir gazetecilik yapıp Kılıçdaroğlu’nu ziyarete gitti. Kılıçdaroğlu, İsmail’e “Partimi, Cumhuriyeti kuran partiyi adliye koridorlarında konuşmam, partimi adliyede tartıştırmam” dedi.

        Bir süredir Kemal Bey “Ben bu davanın tarafı değilim, tanık da olmam, mahkemeye de gitmem” diyor, yani “Beni bu işe karıştırmayın” demek istiyor.

        Fakat parti adliye koridorlarında epey bir süredir zaten tartışılıyor. Kemal Bey’in mahkemeye gidip gitmemesinin bu gerçek üzerinde bir etkisi olmadığı gibi tartışmanın dışında kalma çabası CHP’yi daha da karıştırıyor.

        Görev verilirse reddetmez

        Öte yandan mahkeme kurultayı iptal etme kararı alırsa Kılıçdaroğlu partisinin başına geçme seçeneğini reddetmeyecek.

        İstese “Karar ne olursa olsun Özgür Başkan bu partinin Genel Başkanı’dır, şayet mahkemeden aksi yönde karar çıkarsa derhal kurultay toplar, gereğini yaparız” diyebilir ama demiyor. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu hem şaibe iddialarının doğru olduğunu düşünüyor hem de yeniden partisinin başına geçerek süreci yönetebileceğine inanıyor.

        Özgür Özel farklı davransa bu noktaya gelir miydi?

        Bence partinin içinde böylesine bir çalkalanma yaşanmasında Özgür Özel yönetiminin de payı var.

        Süreci yönetemedi Sayın Özel. Kemal Kılıçdaroğlu ile iletişim kurma çabasına girmedi.

        Geçen pazartesi randevu talebinde bulunmuş ancak bu saatten sonra sağlıklı bir ilişki kurma olasılığı Türkiye’nin sürprizsiz bir ülke olma olasılığı kadar düşük.

        Halbuki Özgür Bey öngörüleri kuvvetli ve Türkiye’yi doğru okuyabilen bir siyasetçi olsa Kemal Bey’i başından beri onore eder, 2024 yerel seçimlerinin başarısını onunla paylaşır, kurultayla ilgili soruşturma başladığı haberlerini alınca kulağının üzerine yatmaz ve eski genel başkanı kendi cephesine çekerdi.

        Böyle yapmak yerine meydan okudu ve yakın çevresinin Kemal Bey’e saldırmasına müsaade etti.

        Bugün geldiğimiz noktada Eren Erdem’in Burhanettin Bulut’a yönelik ortaya attığı 400 kişilik trol ordusu iddiasına dahi sahip çıkıyor Kemal Bey’in yakın çevresi. Aradaki köprüler çoktan atom bombaları ile imha edilmiş.

        Mahkeme süreci uzasa bile-ki 30 Haziran’da karar çıkmaması ve sürecin zamana yayılması olasılığını yüksek görüyorum-CHP kendi iç tartışmaları ile kendini yıpratmaya devam edecek.

        ***

        24 saat kesintisiz Gazze yayını

        Geçtiğimiz hafta sonu Türkiye Basın Federasyonu çok anlamlı bir iş yaptı.

        Sultanahmet Meydanı’na bir sahne kurdular ve 24 saat kesintisiz şekilde “Filistin için Sessiz Kalma’ başlığıyla yayın yaptılar.

        İletişim Başkanı Prof. Dr. Fahrettin Altun’dan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Faruk Acar’a, Federasyon Başkanı Sinan Burhan’dan bir çok gazeteciye kadar onlarca isim iki gün boyunca Gazze’de yaşanan katliamı konuştu, İsrail’in vahşetine dikkat çekti.

        Yayına katılan isimler arasında ben de vardım. Pazar sabahı Sultanahmet’e doğru yola çıkarken gözümün önünden buraya koyduğum fotoğraf gitmiyordu.

        Çocuğunun ölüsüne sımsıkı sarılan bir anne…

        Bırakın sözü hayatın çoktan bittiği, yokluğun bile hiçlik sınırını aştığı bir noktadayız Gazze’de.

        Dünyanın ne büyük acısını, çocuklarını kucaklarında kaybetme faciasını yaşıyor, elleriyle küçücük bedenlerini toprağa veriyor anneler.

        Bu vahşete halklar duyarsız değil ama maalesef hala Batı yönetimleri kör ve sağır.

        İstanbul’un merkezinden bir gün kesintisiz yapılan çağrıların bu duyarsızlığı delip geçeceği günlerin yakın olacağına inanıyorum.

        Bu soykırımı dünya tarihi elbet yazacak. Bir damla su ve bir avuç buğday için ölen çocuklar elbet bir gün zulmün simgesi olacak.

        Hem Doğu hem de Batı ile konuşabilen Türkiye’den yükselen çığlıklar muhakkak duyulacak.