Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Kasırgaya kim ne kadar hazır?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Üçüncü Dünya Savaşı konusundaki tartışmalar hangi boyutta olursa olsun, peş peşe fırlatılan “gümrük tarifeleri”nin füzeden beter olduğu ortada. Bu tarife meselesinin inişli çıkışlı hali elbette meselenin tamamını yansıtmıyor. Ancak gayet berrak olan tarafı şu: Yeni bir dünya düzeni ortaya çıkıyor ve karşılıklı hamlelerin her biri bu düzenin kodlarını ve mimarisini belirleyecek.

        Bu durum, daha şimdiden ortaya çıktığı gibi pek çok bakış açısını, yaklaşımı ve hatta dünya görüşünü etkileyip dönüştüreceği gibi; bunlar etrafında oluşan statükoları da alt-üst edecek.

        Mevcut düzenin eskidiği, işe yaramaz hale geldiği gibi eleştiriler, küresel aktörler eliyle dile getirilmeden önce yeterli etkiyi ve dönüşümü başlatmadı bugüne kadar. Ancak şu an küresel gücün karargahı, üstelik öngörülmesi hayli güç adımlarla bu eleştiriyi söylemden eyleme döküyor.

        YAKLAŞAN KASIRGA

        Türkiye’nin bu yeni döneme dair hazırlıklarının ne düzeyde olduğunu, mevcut iç siyasi gerilim üzerinden anlatmanın, hele de bu tartışmaları dünyanın merkezi gibi görenlere anlatabilmenin imkanı yok.

        Bu nedenle dün AK Parti grup toplantısında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu konudaki değerlendirmesini aktarmak istiyorum. Cumhurbaşkanı, “İkinci Cihan Harbi sonrasında inşa edilen, soğuk savaşın bitimiyle adeta kökleşen küresel sistem açıkçası temelden çatırdıyor." değerlendirmesini yaptıktan sonra şunları söyledi:

        "Neoliberal ekonomik ve siyasal düzenin yerine daha korumacı bir yapının yükselmekte olduğunu görüyoruz. Sadece Asya'da, Avrupa'da, Amerika'da değil, hemen her yerde devletler, toplumu ve ekonomiyi güçlendirmeyi amaçlayan politikalar üretiyor. Ticaretten güvenliğe, savunmadan nüfus oranına çok geniş bir yelpazede yeni mücadele dönemine hazırlık yapılıyor. Uluslararası siyasetin neredeyse tüm aktörleri yeni arayışlara girdi. Gümrük tarifeleri üzerinden alevlenen ticaret savaşlarının küresel ölçekte bir etki uyandıracağı anlaşılıyor. Büyük küçük demeden herkesi etkileyecek şiddetli bir kasırganın geldiğini söylemek, abartılı bir yaklaşım olmayacaktır.”

        GÜNDELİK SİYASETİN KISKACI

        Bu değerlendirmenin sadece bir siyasi söylem değil, devlet katında yoğrulmuş bir tedbir, ön alma ve yol haritası olduğunu vurgulamak yerinde olur. Bir partinin söylemi gibi ortaya koymanın getirdiği en büyük sakınca, siyasetin diğer unsurlarının bu uyarıları gündelik tartışmaların girdabına sokması. Bu kıskacın içinde Türkiye’nin yaklaşan kasırgaya karşı dirençli olması zorlaşıyor.

        Türkiye’nin küresel değişim karşısında iç cephesinin tahkim edilmesinin önemi ne kadar vurgulansa da mevcut tartışmaların geldiği nokta ortada. Üstelik burada sahip olduğumuz stratejik avantajları bile yok saymayı hedefleyen yaklaşımlarla karşı karşıyayız.

        TRUMP NE DEDİ, BİZ NE ANLADIK

        Bunun en açık örneği, hafta başında ABD Başkanı Trump’in Netanyahu ile yaptığı görüşmede ortaya koyduğu çerçeve üzerine yapılan değerlendirmeler. Özetle Trump, Türkiye’yi, özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı gerek sahip olduğu güç, gerekse ittifak anlamında öne çıkaran değerlendirmeler yaptı. Kendisinden Türkiye ile ilişkiler konusunda yardım talep eden İsrail tarafına da "makul olursan, bu meseleyi çözeriz" mesajı verdi.

        Küresel ölçekte ilgiyle takip edilen, Ankara’nın yükselen gücüne ve kritik rolüne işaret eden bu tablonun, ülkemizde özellikle ana muhalefet tarafındaki değerlendirmesi, bırakınız eleştiriyi, alternatif söylemi; bir öfkenin ve iç gündemi bu sürece deyim yerindeyse karıştırmanın ötesine geçemedi.

        CHP DIŞINDAKİ MUHALEFET

        Bu meselenin ele alınma biçimi, muhalefetin diğer unsurlarında aynı düzeyde ve yaklaşımla olmayabilir. Nitekim bunun ilk ciddi sinyallerini DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan verdi. Babacan’ın değerlendirmelerini bir sonraki yazıda ele almak istiyorum.

        Bugün itibarıyla karşımızdaki gerçek şu. Dış politikanın önemi ve belirleyici etkisi artıyor. Ayrıca bu etkinin ekonomileri dönüştürme gücü de her zamankinden çok daha fazla. Böyle bir tabloda Türkiye’nin dış politikasının, bölgedeki dengeler başta olmak üzere başarılı olması sadece iktidarı ilgilendirmiyor.

        Buradaki başarı, siyaseti, ekonomiyi ve toplamda geleceğimizi etkileyecek. Öfkenin yerini söylemin, tepkinin yerini eleştirinin alması herkes için en doğrusu olabilir.