Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Haftanın Kitapları
        1

        MİRAS
        (Nejat İşler)

        Nejat İşler, Gerçek Hesap Bu! ve Hep Senin Yanındaydım’dan sonra kendi yaşamından da izler taşıyan üçüncü kitabı Miras’la okurla buluşuyor. Mundi Kitap etiketiyle çıkan kitap fiziki bir miras haberiyle açılıyor ve deneyimlerle örülü duygusal bir yol hikâyesine dönüşüyor!.. Sene 2000, mevsimlerden bahar. En kıymetli dostu, abisi, evine uğramadan günü bitirmediği Barış Abi ve kızı “Şoför Nebahat” Güler’le, kıvrıla kıvrıla inen Ege yollarında ilerleyen, gencecik bir Nejat İşler. Verilen sözler, kurulan dengeler, el yordamıyla yoklanan hisler… Yakında vadesinin dolacağını bildiği bir dostla gezmek nasıl bir his olsa gerek? Ya şu ileride gözüken, aşkın gölgesi mi sanki? Yola çıktığında başka, menzile vardığında başka birisin artık. Yol hikâyeleri böyledir, bunu herkes bilir. “Bence senden gayet iyi bir baba olur Neco. Sorumluluk sahibi adamsın. Benim gibi değilsin.”

        2

        TEREYAĞI
        (Asako Yuzuki)

        Gerçek hayatta “Konkatsu Katili” diye bilinen dolandırıcı ve seri katilin davasından esinlenen Asako Yuzuki’nin Tereyağı romanı, Japonya’da kadın düşmanlığı, takıntı, aşk ve yemeğin sınır tanımayan hazları üzerine çarpıcı ve sarsıcı bir keşif sunuyor. İthaki Yayınları'ndan çıkan romanda yalnız işadamlarını ev yemekleriyle baştan çıkardığı ve öldürdüğü iddia edilen gurme aşçı Manako Kacii seri cinayet suçlamasıyla hüküm giymiştir. Tüm ülkenin ilgisini üzerine çeken bu dava, Kacii’nin basına konuşmayı reddetmesi ve kimseyi kabul etmemesiyle daha da gizemli bir hâl almıştır.
        Ta ki gazeteci Rika Maçida ona dana yahnisinin tarifini sormak için bir mektup yazana kadar. Kacii bu daveti geri çevirmeyecek ve cevap yazacaktır. Haber merkezindeki tek kadın olan Rika, her akşam geç saatlere kadar çalışan, genellikle ramen dışında yemek pişirmeyen biridir. Onunla soğukkanlı Kacii arasındaki görüşmeler, gazetecilik araştırmasından çok mutfak eğitimine dönüşür. Rika, bu gastronomik alışverişin Kacii’yi yumuşatacağını ummaktadır ama asıl değişenin kendisi olduğunu fark edecektir. Yediği her yemekte bedeninde yeni bir şey uyanmaktadır; belki de Kacii ile düşündüğünden çok daha fazla ortak noktaları vardır.

        3

        FİKRİMİN SANAT YOLCULUĞU
        (Tamer Levent)

        Sadece usta bir oyuncu olmakla kalmayıp aynı zamanda sahneye ruh katan, oyunlar yazan ve yazdığı eserlerle dünya ve insan ilişkilerinin bakış açısını yansıtan, tiyatro sanatına büyük katkıları olan Tamer Levent'in sanat hayatında yaşadığı hayat tecrübelerinin örnek alınmasını istediği anılarını anlatığı kitabı 'Fikrimin Sanat Yolculuğu' Artshop Yayıncılık'tan çıktı. Levent kitabıyla ilgili şunları söylüyor: "Anlatmak istediğim,sadece tiyatroculuk ile ilgili anılarım değil, oyunculuk kavramını hem insanlık mesleği hem de tiyatroculuk mesleği olarak öğrenme sanatı ile gerçekleştirmek tutkumu, sorumluluk ile paylaşmak istedim... Birlikte öğrenmek, anlamak, öğrendikleri ile düşüncelerini karşılaştırmak, analiz yapmak gibi, tanımlar hakkında süreçler ve ürünleri ile değişim gösterdiğim, eksik ve hatalarımın nedenlerini, anlamaya çalıştığım yaşam yolculuğum ile seyahatlerim arasında kurduğum bağları paylaşmak istedim..."

        4

        KÖŞECİK İLE KISACIK
        (Miguel de Cervantes)

        Cervantes’in mizahı ve toplumsal hicvi ustalıkla harmanlayarak insan doğasının gölgelerini ve parıltılarını ortaya çıkardığı Köşecik ile Kısacık ekim ayında Can Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Cervantes’in 1613’te yayımlanan Örnek Alınacak Hikâyeler adlı derlemesinde yer alan on iki öyküden biri olan Köşecik ile Kısacık, eserin en dikkat çekici öykülerinden biri. Öykü, kuralların altüst olduğu, suçun bile örgütlendiği bir dünyada geçiyor. İspanya'nın altın çağının gölgesinde, yoksulluk ve sefalet içinde sokakta yaşam mücadelesi veren iki genç Sevilla’da kendilerini tuhaf bir “hırsızlar loncası”nın içinde bulurlar. Biri kâğıt oyunlarıyla, diğeri ufak hırsızlıklarla hayatta kalmaya çalışan bu iki zeki delikanlı asıl sınavlarını erdemlerini korumak ya da sisteme ayak uydurmak arasında kaldıklarında vereceklerdir. Cervantes’in mizah, ironi ve gerçekçiliği harmanlayarak yalnızca “örnek” insanları değil, aksine hayatın sınırlarında yaşayanları kaleme aldığı Örnek Alınacak Hikâyeler’i, Sevilla sokaklarında dostluk ve gençliğin cesaretiyle örülü bir macera...

        5

        STEPHEN KING GİBİ ÖLDÜRMEK
        (Dimitris Mamaloukas)

        Mamaloukas, İletişim Yayınları'ndan çıkan Stephen King Gibi Öldürmek’te korku-gerilim ustası Stephen King’e bir saygı duruşunda bulunuyor. King kitapları koleksiyoncusu Raymond, yine kendisi gibi birer King tutkunu olan Brian, Ian ve Jake’le birlikte günlerini kitap toplamakla geçirirken beklenmedik gelişmeler ve cinayetlerle hayatları sarsılır. Artık isteseler de Stephen King ve kitaplarından kopamayacaklardır... Mamaloukas, King’in kaleminden çıkan kitaplara ve bu kitaplardan uyarlanan film ve dizilere uzanan bir külliyatı okurların önüne serip dolambaçlı yollara sokuyor. King’in, birçoğu kült mertebesine ulaşmış eserlerinin izinden giden bir edebi polisiye.

        6

        RADLEY AİLESİ
        (Matt Haig)

        Peter çok çalışan bir doktor, Helen hafif mesafeli ama sorumlu bir eş, çocukları Rowan ve Clara ise ergenlikle cebelleşiyor. Radley Ailesi’nin sakin İngiliz banliyölerindeki diğer ailelerden pek bir farkı yok... Şey hariç: kendilerini inkâr etme becerileri. Radley Ailesi’nin hayatı altüst olmak üzere. Bir partiden dönerken saldırıya uğrayan Clara, kardeşi Rowan ile birlikte yıllardır uyuyamamalarının, salata yerken boğulacak gibi olmalarının ve dışarıya ancak 60 faktörlü̈ güneş kremi boca ederek çıkabilmelerinin ardındaki gerçeği nihayet keşfedecek. Ailenin başına bela açmaktan sorumlu Will Amcalarının çıkagelmesiyle, onları garip bulan kasaba halkına bu kez polisler de eklenecek. Peki kendini inkârdan kurtulmak seni gerçekten özgürleştirir mi yoksa karakola mı götürür?
        Matt Haig, Domingo Yayınevi'nden çıkan kitapta bu kez mizah ve gerilimi harmanlayarak aile sırları nereye kadar sır olarak kalabilir sorusunu kurcalıyor...

        7

        PRESTİJ 2.0-HİYEROGLİFLERDEN CAPTIONLARA DİJİTALLEŞEN İLETİŞİM
        (Esad Sivri)

        Gelenekten dijitale uzanan iletişim dünyasında, prestij artık dijital ortamda inşa ediliyor. Esad Sivri’nin, Ketebe etiketiyle okurla buluşan kitabı, Prestij 2.0 - Hiyerogliflerden Captionlara Dijitalleşen İletişim ile bireylerin, markaların ve kurumların dijital dünyada nasıl algılandığını, nasıl görünür olduklarını ve bu görünürlüğü nasıl yönetmeleri gerektiğini çarpıcı örneklerle anlatıyor. Kitap, iletişimi en yalın ve çarpıcı hâliyle bizzat işin mutfağından anlatıyor. İletişim psikolojisinden sosyal medya sosyolojisine, pazarlamadan M2M teknolojisine kadar geniş bir perspektif sunan kitap, “takip edilen insan”, “marka olarak birey” ve “duygu trafiği” gibi kavramlarla dijital çağın yeni gerçekliğine ışık tutuyor. Markalar, bireyler ve kurumlar için dijital itibarın ABC’sini sunan kitap, pazarlamadan iletişim psikolojisine, sosyal medya davranışlarından inovasyona kadar geniş bir perspektifle dijital çağın ruhunu çözümlüyor.

        8

        SEVGİLİ OĞLUM NAZİF...
        (Rıza Tevfik Bölükbaşı)

        VakıfBank Kültür Yayınları, Abdullah Uçman’ın hazırladığı “Sevgili Oğlum Nazif…” adlı eseri okurlarla buluşturuyor. Kitap, Rıza Tevfik’in küçük oğlu Nazif Bölükbaşı’ya 1920’den 1943’e kadar Cünye (Lübnan), Amman, Kudüs, Lefkoşa, Oxford ve Londra’dan gönderdiği mektuplardan oluşuyor. “Sevgili Oğlum Nazif…”, Türkiye’nin ve Türk milletinin bir nevi idam fermanı sayılan Sevr Antlaşması’na imza attığı için 150’likler listesinde yer alan bir babanın oğlu olmanın ağırlığını gözler önüne seriyor. İstanbul’da çaldığı hemen her kapının yüzüne kapandığı Nazif’in, yıllarca süren bu sıkıntılı ve tatsız dönemi tüm ayrıntılarıyla okura aktarılıyor. Mektuplarda, Sevr Antlaşması nedeniyle maruz kaldığı eleştirilere verdiği yanıtlar, 150’liklerin affı, şiirlerini topladığı Serâb-ı Ömrüm’ün Kıbrıs’ta basılması, Oxford’a gidişi ve doğup büyüdüğü topraklara bir turist gibi dönme arzusu gibi yıllardır merak edilen konulara da ışık tutuluyor.

        9

        BAHÇIVAN VE ÖLÜM
        (Georgi Gospodinov)

        Hayatının uzun yıllarını bahçesine vakfetmiş olan babasının, "omuzlarında tonlarca geçmiş taşıyan bir Atlas" gibi gördüğü ve idealize ettiği kişinin ölümünü anlattığı, Metis Yayınları'ndan çıkan bu kitabında Georgi Gospodinov, yeri doldurulamaz bir kayıp karşısında hissettiklerini içten ve etkileyici bir dille aktarırken, aynı zamanda hayat ve ölüm üzerine, sevgi ve yas üzerine, varoluşumuzu anlamlandıran ve yola devam etmemizi sağlayan şeyler üzerine derin bir tefekküre dalıyor: "Onun bugüne kadarki varlığı, benim kendi varlığımı, çocukluğumun varlığını doğruluyordu. Öte yandan yokluğu hafızanın tüm mekanizmasını harekete geçiriyor. Uzun zamandır aklıma gelmeyen şeyler şimdi uyanıyor, onları ben uyandırıyorum - tüm bunların gerçekten olup bittiğinden emin olabilmek için. İstemli ve istemsiz bellek birlikte çalışıyor ve anıların paslanmış çarkını harekete geçiriyor, net görülmeyen yerleri temizliyor veya uyduruyor. Kabul etmeliyiz ki bu, vefat edene yönelik bir bellek çalışması olduğu kadar, kendimize de yöneliktir, benmerkezci, bir anlamda kendimizi kurtarmaya, birinin gidişinden sonra hayatta kalışımızı anlamlandırmaya yönelik bir uğraştır. − Bizi çocuk olarak hatırlayan son kişi de gittiğinde hala var olduğumuz söylenebilir mi?"

        10

        MASKELER VE AYNALAR
        (Yasemin Meriç Kazdal)

        Klinik Psikolog Yasemin Meriç Kazdal’’ın yıllara varan profesyonel deneyimlerinin aktarıldığı Maskeler ve Aynalar, Nemesis Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. Kazdal kitapta insan ruhunun en savunmasız ve en güçlü yanlarını keşfe çağırıyor. Terapi odasında yıllarca gözlemlediği savunma mekanizmalarını “duygusal kalkanlar” olarak tanımlıyor ve bu kalkanların bizi hem koruyan hem de gelişimimizi engelleyen taraflarını hikâyelerle anlatıyor. Her bir bölümü hem psikolojik derinlik hem de edebi anlatım barındıran Maskeler ve Aynalar, savunma mekanizmalarının nasıl çalıştığını, ilişkilerimizi ve seçimlerimizi nasıl yönlendirdiğini açıklıyor. Yazar, “Hiç kimse tamamen savunmasız değildir” diyerek okuru kendi bilinçdışına doğru dürüst, samimi bir yolculuğa çıkarıyor. Kitapta her biri gerçek yaşantılardan ilham alan öyküler aracılığıyla inkâr, bastırma, yansıtma, mizah, düş kurma gibi mekanizmalar sade bir dille örnekleniyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ