İçinizdeki babaanneyi uyandırma zamanı! Story atan parmaklar artık örgü için ilmek atıyor
Bir zamanlar şişleri bırakıp klavyeye geçmiştik. Ama yün ve şiş ikilisiyle ilişkimizi yeniden gözden geçirme zamanı geldi. Z kuşağı şişleri eline aldı bile! Örgü modası kapıya dayandı. Yanında da zihinsel sağlık, beyin gelişimi, serotonin artışı ve daha fazlasını getirdi
Örgüyle ilişkim, bir ters-bir düz şeklinde, en fazla atkı örmekle sınırlı kaldı. Kabul edelim; atkı işi de fena değil, ama gönül isterdi ki şöyle gururla giyilebilecek kazaklar da örebileyim... Ama ne yazık ki yıllar önce yünler ve şişlerle aramıza epey bir mesafe girdi, bu ilişkiyi daha fazla sürdüremedik.
Fazla 'babaanne işiydi' de kendime mi yakıştıramadım ya da teknolojiye yenik düşüp parmaklarımı dokunmatik ekranlara mı teslim etmiştim? Galiba artık yeniden içimdeki babaanneyi uyandırma vakti!
Her geçmiş dönem modasının, yıllar sonra modifiye olmuş şekilde yeniden moda olması gibi, örgü işi de yeni kuşağın modası haline gelmiş durumda.
Şişlerin ritmik tıkırtısı... Parmak uçlarında akan ipliğin yumuşaklığı... Ör-tekrarla mantığının tatmin ediciliği... Bu iş gençleri fazlasıyla sarmış görünüyor. Sosyal medyaya bir bakın. Çılgın modellerde kazaklar, çantalar, aksesuarlar; neler neler paylaşılıyor...
Acaba bu 'büyükanne hobisi'ni edindiğim 25 yıl öncesinde de sosyal medyada bu nevi yayma şansım olsaydı, 'Şişlerle geri dönüşü olmayan ayrılığımız söz konusu olmaz mıydı?' diye düşünmeden edemiyorum.
Baksanıza, örgü örme işi, özellikle genç nesiller arasında sahneye yeniden dönüş yapıyor. Hem de muhteşem bir dönüş! Sadece Türkiye'de değil, dünya çapında yükselen bir trend, örgü...
ABD'de Eventbrite adlı araştırma şirketinin verilerine göre, Z kuşağının örgü ve iğne işi atölyeleri gibi buluşmalara olan ilgisi, kısmen dijital tükenmişlikten kurtulma arayışıyla birlikte son dönemde arttı.
Nostalji sevenler için bir mutluluk kaynağı olabilir, ama bu işin faydaları nostaljinin ötesine geçiyor. Son araştırmalar, örgü örmek gibi yavaş ve dokunsal aktivitelerin, hafızayı, dikkati ve motor fonksiyonları harekete geçirirken stresi düzenlemeye yardımcı olmak da dahil, çeşitli yollarla uzun vadeli bilişsel sağlığı desteklediğini gösteriyor.
Örgü örmenin yanına ister ahşap oymacılığı, ister maket yapımını koyun; bilim, uygulamalı ve zihinsel olarak zorlayıcı hobilerle uğraşmayı, beyin sağlığını desteklemenin en basit yollarından biri olarak görüyor.
BEYNİ HAREKETE GEÇİRİYOR
Örmek, ince motor koordinasyonunu, yaratıcı planlamayı ve ritmik iki taraflı hareketi benzersiz bir şekilde bir araya getiriyor. Bunların hepsi aynı anda farklı beyin sistemlerini harekete geçiriyor.
Uzmanlar, iki elin dönüşümlü olarak kullanılmasıyla oluşturulan bu iki taraflı uyarımın, kortizol (vücudun strese verdiği tepkiyi düzenleyen hormon) seviyelerinde düşüş, serotonin (mutluluk hormonu) ve dopamin (motivasyon hormonu) artışı, duygusal durumda iyileşme ile bağlantılı olduğunu söylüyor.
Frontiers in Behavioral Neuroscience dergisinde geçen yıl yayınlanan bir çalışma, yaratıcı çabaların beynin özellikle haz, motivasyon ve ruh haliyle yakından ilgili bölgelerini nasıl harekete geçirdiğini gösterdi. Üstelik şekerli yiyeceklerle tetiklenen dopamin artışlarının aksine, örgü örmek, daha yavaş ve daha istikrarlı bir ödül sağlıyor.
Örgü örme; planlama, sıralama ve problem çözme gerektirdiğinden, motor ve duygusal sistemlerin yanı sıra yönetici işlevleri de harekete geçiriyor. Beynin tamamının katılımı, yaşlandıkça beynin esnekliğini ve direncini korumak için önemli bir araç olan sinirsel bağlantıyı güçlendirmeye yardımcı oluyor. Yani buna beynin yaşlanmasını geciktiriyor da diyebiliriz.
YENİ BECERİLERİN GÜCÜ
Örgü gibi aktivitelerin bilişsel ya da zihinsel faydalarına gelince… Fayda kısmı, işin kendisinden ziyade, yeni bir şey öğrenme süreciyle ilgili aslında. Daha önce hiç örgü örmediyseniz, zihinsel gelişim için örgü mükemmel bir seçim. Ama zaten bu işte ustaysanız, o kadar da büyük bir zihinsel fark yaratmıyor. Çünkü burada asıl amaç, beyninizin daha önce hiç yapmadığı bir zorluğu çözmek için çalışmasını sağlamak.
Yenilik önemli! Beyninizi, örgü örmeyi öğrenmek gibi alışılmadık görevlerle zorladığınızda, yeni yollar açıyor ve benzersiz bir nörolojik destek sağlıyor. Zamanla ve tekrarla, aynı eylemler akıcı ve meditatif hale geliyor. Zorlanma sürecinden ustalığa geçiş, sinirsel esnekliğin korunmasına yardımcı oluyor. Ancak işte burada eski zorluklarda ustalaşırken beyniniz için yeni zorluklar keşfetmeye devam etmelisiniz. Nasıl diyelim? Yeni örnekler, yeni modellerle örgüye devam!
HOBİLER SAĞLIKLI YAŞLANMAYI NASIL DESTEKLER?
Hep bir hobi edinmek gerektiği söylenir. Buna kulak vermek galiba sandığımızdan daha önemli. Yaşla birlikte bilişsel gerilemenin, herhangi bir belirtisi ortaya çıkmadan on yıllar önce gelişmeye başladığını aklımızın bir köşesinde tutmamız gerekiyor. Bu nedenle hayat boyu zihinsel olarak uyarıcı hobilerle ilgilenmek önemli. Hayata küçük meydan okumalarla beynimizi zorlamaya devam öyleyse!
BMC Public Health'te yayınlanan bir analiz, uygulamalı ve tekrarlayan hobilerin psikolojik refahı artırabileceğini vurguluyor. Diğer araştırmalar, Parkinson hastalığı olan bireylerde yaratıcı sanat müdahalelerinin hafızayı, el becerisini ve duygusal dayanıklılığı geliştirdiğini, ileri evre sinirsel bozukluklarda bile fayda sağladığını, dolayısıyla bu hobilere başlamak için asla geç olmadığını gösteriyor.
ÖRGÜ ÖRMENİN RUH HALİYLE GÖRÜNMEYEN BAĞI
“Birçoğumuz için örgü örmek, bir kuşağın elinde gördüğümüz sakin bir uğraştır. Sessizce oturup ilmeklerin arasında kaybolan bir anneanne, bir teyze… Ama o sessizliğin içinde aslında büyük bir psikolojik denge pratiği vardır” diyen Klinik Psikolog Aycan Koç, “Çünkü örgü, sadece ipliği değil, zihni de ilmek ilmek düzenler” diye belirtiyor.
“Örgü örerken zihin, geçmişin yükünden ya da geleceğin endişesinden sıyrılıp ‘şimdi’ye gelir. İlmek atmak, saymak, örneği takip etmek… Bunların hepsi dikkati tek bir noktada toplar. Beyin bu sırada ‘flow’ dediğimiz bir akış haline girer” diyen uzman, “Tıpkı meditasyonda olduğu gibi, kişi kendini sakin ama farkında bir dinginlik içinde bulur. Bu hal, stres hormonlarını azaltırken duygusal sistemde düzenleyici bir etki yaratır” diyor.
Aycan Koç’a göre örgü, sadece rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda beynin ön bölgesini de aktif tutar. Her ilmekte dikkat, hafıza, planlama ve motor koordinasyon devreye girer. Yani örgü örmek, aslında zihinsel esnekliği koruyan küçük bir egzersizdir. Özellikle yaş ilerledikçe bu tür tekrarlayan ama odak gerektiren aktiviteler, bilişsel becerilerin keskin kalmasına destek olur.
SESSİZ TERAPİ
Ruhsal açıdan baktığımızda, örgü örmek bir tür öz-şefkat pratiği gibidir. Kişi elleriyle bir şey üretirken, içsel bir sakinlik geliştirir. Duygular yoğunlaştığında, örgü bir ‘duygusal tampon’ görevi görür; el hareketleriyle bedenin ritmi yavaşlar, zihin duygularını sindirecek bir alan bulur. Bu yüzden birçok kişi için örgü, yalnızca bir uğraş değil, bir tür sessiz terapi halidir.
“Her biten parça, kişinin dünyasında küçük ama anlamlı bir kontrol alanı yaratır. Hayat karmaşık olsa da, iplik ve şiş bir düzenin sembolüdür” diyen Aycan Koç, “Bir motifin tamamlanması bile dopamin salgısını artırarak ‘başarabildim’ duygusunu güçlendirir. Bu da ruhsal iyi oluşun en temel bileşenlerinden biridir: Öz-yeterlik hissi” ifadesini kullanıyor.
Koç’a göre, bazen sessizliğin içinde örülen bir atkı, zihnin gürültüsünü susturur. Belki de bu yüzden, örgü örmek yalnızca el becerisi değil, bir yaşam becerisidir.