Mindfulness yöntemiyle farkındalığı daha yüksek mutlu bir yaşama kavuşmak ve duygularda fark yaratmak mümkün
"Alzheimer'dan korkma geç kalmaktan kork!" sloganı çok önemli bir gerçeğe dikkat çekse de bu hastaların beyinlerindeki bozulmalar hastalık ortaya çıkmadan uzun yıllar önce başlıyor. Peki bundan korunmak mümkün mü? Takıntılarımızı, önyargılarımızı, hoşgörü eksikliğimizi ortadan kaldıracak bir yol var mı? Sorun olmadığını düşündüğümüz yaşamımızı daha iyi hale getirebilir miyiz? Kişinin temel nöropsikolojik kapasitesini geliştirmeyi amaçlayan zihinsel eğitim biçimi "Mindfulness" bu sorulara "Evet" yanıtı veriyor ve duygularımızda fark yaratan bir teknik olarak değerlendiriliyor. Habertürk Sağlık Yazarı Ceyda Erenoğlu'nun haberi
Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız bir nöroloji profesörü. On binlerce Alzheimer hastası gördüğünü ve halen görmeye devam ettiğini söylüyor. Alzheimer’ı “İnsanı kendinden alan hastalık” olarak tanımlayan Babacan, bu hastalığın radikal tedavisiyle ilgili çalışmaların olumsuz olması ve hastaların beyinlerindeki bozulmaların aslında hastalık başlamadan neredeyse 20-25 yıl önce ortaya çıkmasının kendisini ümitsizliğe ittiğini söylüyor. Bu nedenle hastalıktan korunma konusuna daha fazla ağırlık vermesi gerektiğini düşünüyor ve “Araştırmalarım sırasında karşıma ‘Mindfulness’ kavramı çıktı. Konuyla ilgili dünya çapında önemli dergilerde yayınlanmış çok sayıda bilimsel çalışma bulunduğunu gördüm, bunları inceledim ve bu yola girmeye karar verdim. Amacım “Alzheimer’den korkma geç kalmaktan kork” sözünün gereğini yapmaya çalışmaktı” diyor. Peki mindfulness ne anlama geliyor?
MINDFULNESS NE YAPIYOR?
Mindfulness kelime anlamıyla “farkındalık” demek. Kişinin bilinçli şekilde duygularının, düşüncelerinin ve zihninden geçenlerin farkına varabilmesi anlamına geliyor. Bu, dikkati geçmişi yargılamadan ve gelecekle ilgili endişeler duymadan bulunulan ana getirmekle mümkün oluyor. Mindfulness bir zihin durumu olarak değerlendirildiği için kişinin temel nöropsikolojik kapasitelerini geliştirmeyi amaçlayan bir zihinsel eğitim biçimi olarak tanımlanıyor. Aynı zamanda bir mindfulness eğitmeni olan Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, “Kişi dikkatini bulunduğu ana getiremeden öz farkındalığını, bedensel farkındalığını ve duygularını düzenleme işlevlerini de yerine getiremiyor” diyor.
MEDİTASYONLA BENZERLİK GÖSTERİR?
Mindfulness deyince akla ilk gelen şeyin meditasyon olduğu belirtilse de meditasyonun yanında kişinin beynindeki otomatik pilotu fark etme, strese verdiği zihinsel ve bedensel tepkiler, beden farkındalığı, yoga, kendisiyle ve başkalarıyla iletişimde farkındalık sağlama gibi pek çok eğitim bulunuyor.
İLK NE ZAMAN VE HANGİ AMAÇLA BAŞLADI?
İlk kez bir biyolog olan Jon Kabat-Zinn tarafından 1979 yılında Harvard Üniversitesi Massachusetts Tıp Fakültesi’nde kanser hastalarının ağrı, acı ve streslerini azaltmak amacıyla kurduğu bir klinik olarak başlayıp, ilerleyen yıllarda gelişerek ilerleyen teknik tüm dünyaya yayılıyor. MBSR (Mindfulness-based stress reduction- Mindfulness temelli stres azaltma) olarak geçen 8 haftalık eğitimleri herkes alabilse de herkes eğitmen olamıyor ve bunun için yaklaşık 1 yıl süren bir eğitimden geçmek gerekiyor. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de da çok sayıda MBSR eğitmeni bulunuyor.
EN TEMEL AMAÇ DUYGULARI FARK ETMEK
MBSR eğitimlerinin en temel amaçlarından birinin duygularımızı fark etmek olduğunu söyleyen Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, “Ben her zaman insanın 3 D’si olduğunu söylüyorum. Düşünceler duyguları, duygular da davranışları getiriyor. Eğer düşünceler takıntılı, önyargılı ve hoşgörüsüz şekilde otomatik pilot gibi tekrar edilirse, bu kişiyi yoran ve kötü psikolojiye sokan duygulara ve hatta duygu seline neden oluyor. Sonu da genellikle kişiye zarar veren bir davranış olarak ortaya çıkıyor. Kontrolsüz yemek, bir sigara daha içmek, sosyal medyaya tekrar tekrar bakma isteğine karşı koyamamak, birilerini eleştirmek gibi davranışlar bu durumun örnekleri arasındadır” diyor.
“YAŞAMIMDA SORUN YOK” DİYENLER DE YARARLANABİLİR
Bu tekniğin, yaşamında sorun olmadığını düşünen kişilere de yararı olduğuna ve bu yolun kişinin hem kendisine hem de dünyaya bakışına farkındalık artışı sağlayarak artı değer kattığına inanan Prof. Dr. Gülsen Babacan Yıldız, bunu kendisiyle ve dünyayla barış içinde yaşamak isteyen bir insanın erişebileceği en kıymetli erdem olarak tanımlıyor.
