Malumunuz, şiddet her yerde kol geziyor.
İnsanlar birbirini dinlemeden, derdini düzgün anlatmadan, kafa-göz dalıyor. Küfür ediyor, kavga çıkarıyor. Çoğunun tartışmalarında artık silahlar konuşuyor.
Önceki akşam da, Halit Ergenç sanki tüm bu kaosa bir ders verircesine; "Nazik bir üslupla nasıl konuşulur, nasıl dert anlatılır, nasıl o derde derman bulunur”un dersini verdi.
Kısa ama çok anlamlı bir andı.
Halit Ergenç, çocukları ve onların arkadaşlarıyla birlikte Guns N’ Roses konserine gidiyor. O esnada, gazeteciler haliyle fotoğraf çekiyor. Ve Halit Ergenç o anda, sadece şunu söylüyor: "Onlar henüz 18 yaşında değiller, böyle bir şeyi kabul edemem” diyor.
Ve çocuklarının, arkadaşlarının fotoğraflarının silinmesini rica ediyor.
Kısa bir an ve Halit Ergenç;
Bağırmıyor.
Kızmıyor.
Küfür etmiyor.
Gazeteciyi aşağılamıyor.
“Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” demiyor.
Sadece nazik bir dil ve üslupla, son derece kontrollü bir ses tonuyla konuşuyor.
Çünkü konuşabilmek ile konuşmayı bilmek arasında fark var. Ve ne yazık ki çoğu insan bu bilmiyor.
Halit Ergenç’in bu tavrı, inşallah çoğu insana ders olur. Çünkü insanlar birbirinden bir şey ister, söylerken bile rica etmiyor. Ya da birini kırdığında bunu fark etmeden üstünde tepiniyor.
Maalesef son yıllarda
- Nezaketi.
- Saygıyı.
- Konuşabilmeyi.
- Dinlemeyi.
- Affedici olmayı.
- Empati kurabilmeyi.
- Hoşgörülü olmayı.
- Anlamaya çabalamayı.
- Sabretmeyi.
- Alçakgönüllü olmayı.
- Paylaşmayı.
- Teşekkür edebilmeyi.
- Özür dileyebilmeyi.
- Samimiyeti.
- Dürüstlüğü.
- Vefayı.
- Sadeliği.
- Sessizliğin gücünü.
- Göz teması kurmayı.
- Kalpten gelen bir “nasılsın?” demeyi…
Unuttuk. Unutuldu...
Bu yüzdendir ki, Halit Ergenç'in üslubu
Son yıllarda yaşanan, saygısız, sevgisiz günlerde ilaç gibi geldi. Gerçekten çok kıymetliydi.
Tabii alabilene…
Tabii anlayabilene…
***
Kırdığınız insanları da fark edin
Bazı dostluklar vardır…
Öyle kolay kolay bitmez sanırsın. Ya da bir taraf öyle sanır. İşte ben hep o bitmeyecek sanan tarafım. Çünkü, bazı dostluklara fazlasıyla kredi tanıyanlardanım.
Alttan aldıkça, bazı hataları görmezden geldikçe nedense bana hep bazı dostlar daha da bir arsızlaştı.
Ve ne yazık ki uzaklaştığımda da, tüm çirkinlikleriyle ortaya çıkıverdiler.
Ve ne yazık ki, defalarca “dost” sandığım insanlardan hayal kırıklığı yaşadım.
Sadece ben değilim keza çok insan var benim gibi.
Ama ben kin tutan biri olmadım hiçbir zaman. Az da olsa bir adım atılsaydı, belki kırgınlığım geçebilirdi.
Fakat son yıllarda insanlar bir tür ego ve kibir salgınına yakalandığı için seni nasıl üzdüklerini görmedikleri gibi, hala gönlünü almadan üzerimde tepinmeye devam ediyorlar.
İşte burada devreye giren şey “konuşmayı bilmek" olması gerek ama nafile… O konuşmayı, o gönül alma nezaketini bilmeyenler, yeni hayal kırıklıklarına davetiye çıkarıyor.
O yüzden diyorum ki; ego ve kibir zehrine kapılanlara Allah akıl, fikir ve vicdan versin. Çünkü en büyük kırgınlık, fark edilmeyen kırgınlıktır.