Geçen gün sahilde yürüyordum derken bir hanım yaklaştı yanıma; "Esin Hanım,” dedi, “Sizi çok eskiden beri takip ederim. Hatta sizi okumadan yaz planı bile yapmazdım. Ama son yıllarda siz de yazmıyorsunuz eskisi gibi. Tatil rotası, gidilecek yerleri bile yazmıyorsunuz. Ne oldu? Bari siz yapmayın! Zaten zor bir kış geçirdik, tatsız haberler derken en azından biz sizin yazılarınızla neşeleniyorduk” diye biraz hayıflandı...
Haklı mıydı? Çok haklıydı.
Hem de fazlasıyla…
Keza bazı yazarların neşelendirmek gibi bir misyonu var. Ben de biraz olsun bu açığı kapatıyordum.
Ancak bizler de bu memlekette, bu topraklarda yaşadığımız için bizler de etkileniyoruz olan bitenden.
Evet bir zamanlar karpuz kabuğu daha denize düşmeden, havalar yavaş yavaş "Ben geliyorum" demeye başladığında, ben bavulu kapar Ege’ye inerdim. Gündoğan’dan Gümüşlük’e, Alaçatı’nın arka sokaklarından Cunda’nın sabah kahvesine kadar… Yeni açılan beach’ler, kapılarını aralayan restoranlar, kim kiminle nerede tatil yapıyor, neler yeniliyor, nerede müzik susmuyor… Hep yazar, hep anlatırdım.
“Ne, Nerede, Ne Zaman, Kiminle, Neden, Nasıl?” Diye diye haberciliğin altın kurallarıyla satırlara dökerdim. Ve ben bunu da "Tadında" yapmayı severdim. Şimdi de yapmaya çalışıyorum ama eskisi gibi olmuyor haliyle.
Hatta bayram gelince sizler tatile giderken ben İstanbul'a döner, "Şehirde tatil" yapmanın inceliklerini yazar, güzel İstanbul'umda tatil yapardım.
Fakat yıllar geçti, öncelikler değişti. Haberin kendisi değişti belki de…
Ve biz de değiştik.
Biraz daha yavaşladık. Biraz daha yorulduk. Evet yılın en güzel ayı Haziran geldi, takvim yaz diyor, ama ruhumuz hala Mart sonunda bir yerde sıkışmış gibi. Kafalar kalabalık, kalpler yorgun.
Ama bu; hayat durdu demek değil.
Bu; bir parça soluklanma isteği sadece… Ama tabii yaz geliyor değil geldi bile. Ve önümüz yaz ve güzel bir bayram tatili de bizleri bekliyor.
O zaman soralım kendimize: Bu yaz nereye gidilir? Ne yapılır? Kiminle, nasıl?
Haliyle listenin en başında yine ve yeniden Bodrum-Alaçatı hattı var.
Alaçatı eskisi gibi kalabalık ama artık "İlk keşfeden" heyecanı yok. Daha çok bir törensel uğrak yeri gibi oldu. "Gitmeden olmaz" tadında. Ya da Cuma-Pazar küçük bir tatil kaçamağı yeri gibi. Öyle bilindiği gibi eskisi gibi salaş da değil, ama hala güzel mi güzel. Yeni yer mi? Tabii ki, var. Alaçatı'nın meşhurları da kapılarını açtı, sezona başladı bile.
Alaçatı öyle "Sandaletini giy" durumundan da çıktı. Topuklu ayakkabılar kaldırım taşlarına karıştı. Ne yazık ki, Bodrum'u aratmayacak türden oldu. Ama hala popüler. Yani Ege mutfağı, tabaklarda lavanta… Story’lik çok şey var. Tabii ruh arıyorsanız arka sokaklardaki üç masalı meyhaneye bakın derim.
Ve Bodrum mu? Olmazsa olmaz.
Bodrum'da yok yok. Her şey var.
Hatta fazlası var. Say say bitmez. Yeni nesil için keşfedilecek çok şey var. Ama bizler için eskiden yanınıza en çılgın arkadaşınızı alıp çıktığımız, şimdi ruh halini anlayan, sessizliğe saygı duyan birini tercih ettiğimiz bir tatil anlayışı var. Bodrum'da haliyle gerek trafiği, gerek mekanların kalabalıklığı ile insanı zaten yoruyor. Memlekete dönünce de tatil yapma ihtiyacı hissettiriyor. Şahsen ben artık Bodrum'un daha başka güzelliklerini yaşamayı sevenlerdenim. Size de tavsiye ederim.
Ve tabii bu ay tatil için, deniz için, güneş içinde en güzel zaman. Kesenize uygun, sizi yormayacak, mutsuz etmeyecek tatil yapmanızı dilerim. Güzel bir yaz olsun elbet.
Evet eskisi gibi değiliz, ama hala biziz. Memleketimizin her yeri çok güzel, her yeri cennet. Yaz demek, illa deniz, güneş, kum demekte değil. Memleketin cennet köşelerinde de kendinizi çok iyi hissedeceğiniz yerler var. Oraları da zaman zaman gidip, deneyimlenip yazıyorum.
Oraları da tatil rotanıza alın derim.
***
Aman dikkat
Tabii tatil demek uzun yaz akşamları, yaz meyveleri demek. Şezlonglarda uzanıp şımarıklık yapmak demek.
Ancak malumunuz Sağlık Bakanlığı kilo avında.
Aman diyeyim. Bakın yapılan son kontrollerdeki sonuçları açıklamış Sağlık Bakanlığı.
Ve verilere göre kadınlarda memleketin yüzde 30'undan fazlası kilolu, yüzde 32'sinden fazlası obezmiş. Erkeklerde bu oran daha şöyle; yüzde 41'den fazlası kilolu, yüzde 23'ünden fazlası obezmiş.
Aman diyeyim...
Sahil kesimlerinden elinde tartı sağlık görevlilerini görürseniz elinizdeki dondurmaları saklayın derim.