Bir dönem el ele, kol kola, can ciğer kuzu sarmasıydılar. Galalara birlikte gidip, aynı kıyafetleri giyip, "Biz eşitiz, biz kardeşiz" pozları veriyordu Hadise ve Seda Bakan.
Hani şu, “Biz esas oğlan değil, esas dostuz” diyen ikili. Ve olan oldu.
İkilinin arasına kara kedi değil, kara Instagram girdi?
Hadise, oyunculuk sevdası seyirci tarafından beğenilmedi. Seyirci; "Yok oyunculuk olmadı?" deyince de dostluk gerçek mi, yalan mı ortaya çıktı. Çünkü EGO'lar bunu kaldıramayacak kadar büyüktü.
"Esas Oğlan" yayınlandıktan sonra yapılan bir yorumun altına Seda Bakan'ın like basması deprem etkisi yarattı. Tabii hemen yangın söndürme çalışmaları başladı ve Seda Bakan, “Ay ben elim çarpmıştır. Seri beğenmişimdir" dese de kabul görmedi.
Kılıçlar çekildi.
Hadise, son yılların modasına uydu ve klasik “Bak sen yoksun” taktiğini devreye soktu ve yakın dostlarla bir araya gelinen bir buluşma ayarladı ve Seda'yı devre dışı pardon pardon 'story' dışı bıraktığını cümle aleme göstermiş oldu.
Ortam bir güzel kurulmuş, eksik parça sadece Seda Bakan'dı... Klasik artık olmazsa olmaz hareket malum!!! Sen birine kırılıyorsun hemen etrafını da örgütlüyorsun. Ve hooop hemen bir fotoğraf paylaş ve herkesi de buna alet et. Neyse neyse tabii Seda da boş durmadı.
Tolstoy’dan bir alıntı yapıp; "Kötüler, kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar" dedi. Ardından da "Yusuf Suresi şunu anlatır: Bugün ağlayan, yarın mutlaka gülecektir. Allah’a güven" dedi. Belli ki kalp kırılmış, ama laf da sokuşturulmuş.
Yani sevgili dostlar, klasik sosyal medya paylaşımları tamamlandı. Olmazsa olmazlar yapıldı. Görevler yerine getirildi. Yani;
-Taraflar story attı mı? Attı.
-Göndermeler yapıldı mı? Yapıldı.
-Ayet, alıntı, edebi dokunuş? O da tamam.
-Eksik olan sadece, samimiyetti...
***
Artık böyle olaylara şaşırmıyorum
Çünkü bir dönem "Kardeşim, ailem, canımın içi" diye paylaşılan insanlar, bir sabah 'like' ile gözden düşebiliyor. Bu maalesef çağımızın dostluk kavramı.
Bir story ile dışlanıyor, bir emojiyle hiçe sayılıyor. Ama kusura bakmayın, bu “dostluk” değil. Unutmayın o story'lerle bu işe çanak tutan da yarın dışlanan kişinin yerinde olabilir. Ayrıca kim kimi dışlıyor, kim kime nispet yapıyor o da tartışılır.
Çünkü bu dostluk değil bildiğiniz sosyal medya performansı. Bu bildiğiniz sosyal dünya yalanları.
Sizce gerçekten gerçekliğe ihtiyacımız yok mu? Kendinizi bu yalan dünyada ne kadar mutlu hissedebilirsiniz?
Bakın tüm bunlar tamamen kocaman bir ilizyon.
Ve eninde sonunda derinlerde kocaman bir yalnızlık getirir.
Ne yazık ki, bu tarz tacizler bana da yapıldı. Ve dönüp geriye baktığımda da, "İyi ki" diyorum. İyi ki onların tabiri ile dışlanmışım. Ya da dışladıklarını zannetmişler. Çünkü zaten gerçek değilmiş!!!
Ve Seda Bakan ve Hadise olayına baktığımda sadece sahte bir dostluk görüyorum.
Kimden mi? Hadise'den... Kimden mi Seda Bakan'dan... Ve o masada oturan diğer arkadaşlarından.
Bakın o ortamda gerçek bir dostluk olsaydı ne mi olurdu? Ya da ne mi olması gerekirdi?
-Hadise, Seda Bakan'ı arayıp ne kadar üzüldüğünü söylemesi gerekirdi. Ve Seda Bakan'a kızması gerekirdi. Evet evet kızması gerekirdi. Belki de düşüncelerini filtresiz söyleyip tartışmalıydı. Ve "Beni çok kırdın biraz görüşmeyelim. Dostluğumuza ara verelim. İçimdeki bu kırgınlık soğusun tekrar dostluğumuzu gözden geçiririz" diye samimi bir konuşma yapıp bu konuyu böyle sosyal alem çirkinliğine döndürmemeliydi. Gerçek dostluk ve arkadaşlık bunu gerektirir. Daha doğrusu benim büyüklerimden gördüğüm, öğrendiğim budur.
-Tabii ki mevzuda Seda Bakan'ın da hatası var. Yok değil. Onun da Hadise'nin kapısına gidip, "Beni dinle, evet ben hata yaptım. Ama kalbini yeniden kazanacağım" demesi gerekirdi. Yani dostluklar bunu gerektirir. Gerçek dostluk EGO'lara, kibirlere yer vermeyecek kadar gerçekse tabii.
-Ve diğer arkadaşlar. Eğer gerçek bir dostluk olsaydı arkadaşlar devreye girer ve aralarının düzelmesi için elinden geleni yapardı. İki tarafa da adil olurdu. Olmalıydı...
Bir gün can ciğer olduğun insanın, ertesi gün seni story’sine bile sığdıramadığı bir dünya gerçek değildir. Çünkü bu sadece sosyal medya tiyatrosundan başka da bir şey değil.
O yüzden bir tavsiye:
Gerçek dostluk, like’la kurulmaz.
Story’yle de bozulmaz.
***
Story’ler arasında kayıp olan dostluklar
Eskiden dostluklar mahalle köşelerinde kurulurdu. Birlikte ağlanır, birlikte gülünür, sırrın sırrım olurdu.
Ama şimdi?
Şimdi dostluklar filtreli, like'lı, story’li bir formatta. "Candan öte can", "Dostum dostum", "Dostla kahve anı" tadında komik ötesi göstere göstere paylaşılan paylaşımlar dijital samimiyetsizlik devrini gösteriyor.
Üzgünüm ama like'lar arttıkça ve "Görsünler" düşüncesi dostlukları yok etti.
Bir story’de yoksan, kalpte de yoksun artık!
Sosyal medya çağında her şeyin görünür olması şart.
Artık biriyle yakın mısın? Paylaş!
Biri seni kırdı mı? İma et!
Bir dostluğun bitiyor mu? Pasif agresif bir alıntıyla veda et!
Her şey bir senaryo.
Herkes bir yönetmen.
Herkesin story’si de hayatının fragmanı. Eskisi gibi kırılınca yüz yüze konuşma devri tarihe karıştı.
Şimdi imalı tivitler, ağlamalı TikTok’lar, ayetli story’ler havada uçuşuyor.
Küs müsünüz, dargın mısınız, yoksa sadece tripte misiniz belli değil.
***
Üzgünüm ama
Seda Bakan ve Hadise sadece bir örnek. İçten samimiyet yerini görsel samimiyete bıraktı. Kiminle kahve içiyorsun, kimin doğum gününde story atıyorsun, kimle brunch yapıp üstüne "Canım dostum" yazıyorsun. Artık dostluk kriterleri bunlar.
Ve işin kötüsü ne biliyor musunuz?
Bunu herkes kabul etti. Kimse çıkıp da "Durun, biz gerçekten seviyor muyuz birbirimizi?" demiyor. Çünkü önemli olan hissettiklerin değil, paylaştıkları. Yani dışarıdan "Yakın" görünüyorsan, gerçekten yakınsın sanılıyor. Ama gerçek dostluk story’de değil, zor günde belli olur. Yanında story atmadan duran bir insanın kıymetini bilin.
Çünkü öyle insanlar artık çok az.
Dostluk, "Elim çarpmıştır" diyerek geçiştirilecek kadar basit değil.
Ve dostluk, story dışı kalanları yok saymak da değildir.
Bence herkesin biraz oturup düşünmesi gerekir. Sizin hayatınızda kim sadece story’lik dost? Ya da gerçekten hiç konuşmadan sadece yüzüne bakarak ne kadar kötü olduğunu hissedecek ya da mutluluğunu paylaşacak kaç dostun var!!!
Kim gerçekten sizinle aynı sofrada, aynı duyguda, story atmadan da var olabiliyor?
Bence biraz düşünün...