Ne zaman Ayvalık-Cunda’ya gitsem, kalbimi orada bırakıyorum.
Ne zaman bu cennet köşelere yolum düşse, “Ne kadar şanslıyız” diye düşünüyorum.
Bu kez Cunda’ya gitme sebebim ise; bir dönemin TÜSİAD başkanı, iş insanı Ümit Boyner ve 27 yıldır devam eden Ayvalık Uluslararası Müzik Akademisi (AIMA) konserleriydi.
1998’de Filiz Ali’nin hayali ile 20 öğrenciyle başlayan AIMA, bugün yüzlerce genç sanatçının yolunu açan uluslararası bir kurum haline geldi. Bu yolculuğun en büyük mimarlarından biri ise kuşkusuz Ümit Boyner. Konsere gitmeden önce bizleri evinde kapıda karşılaması bile bu hikâyeyi çok daha anlamlı kıldı.
Zeytinlikler arasından geçerek ulaştığımız Boyner’in Ayvalık’taki evi, tam bir huzur yuvasıydı. Mavi pencereleri, yüksek tavanı, geniş verandasıyla içimize Ayvalık ruhunu çektiğimiz bir beş çayı hazırlamıştı. Kızı Emine Boyner Kürşat’ın kendi elleriyle yaptığı çiçek desenli tabaklarında, Ümit Hanım’ın kendi elleriyle servis ettiği kekleri, poğaçaları yedik. Şatafattan uzak, yaşanmışlık dolu, bizi çocukluğumuzun evlerine ışınlayan bir andı. Tek fark, ev sahibimizin Ümit Boyner oluşuydu…
O beş çayında; AIMA’daki genç sanatçıları da, Emine Boyner Kürşat’ın Atölye Patika’daki el sanatlarını da, yeni nesli ve genç kadınları da konuştuk.
Ümit Boyner özellikle Türkiye’de kadınların toplumsal eşitlik mücadelesi üzerine çarpıcı veriler paylaştı. Kadınların iş gücüne katılım oranının yüzde 35,5 olduğunu; dünya ortalamasının ise yüzde 46,4 olduğunu söyledi. Üniversite mezunu kadınların yüzde 36,6’sının iş bulamadığını ya da iş hayatında kalamadığını özellikle vurguladı. Ki bu oran, bana göre oldukça düşündürücü.
En büyük yaralarımızdan biri olan şiddet konusuna da değindi elbet ve 2025’in ilk altı ayında Ev İçi Şiddet Acil Yardım Hattı’na 1.736 çağrı yapıldığını, bu çağrıların yüzde 94,3’ünün kadınlardan geldiğini paylaştı. Şiddetin en yaygın türünün yüzde 37,78 ile psikolojik, ikinci sırada ise yüzde 36,20 ile fiziksel şiddet olduğunu belirtti. Bu verileri bir iş insanının dile getirmesi, konuyu sahiplenmesi çok kıymetli. Çünkü bu, hepimizin ortak sorunu ve hepimizin yapabileceği bir şey var.
Bir diğer önemli başlık gençlerdi elbet. Ümit Hanım, gençlere olan güvenini defalarca vurguladı. Kadınlara ve gençlere iş alanında her zaman öncelik tanıdıklarını, yeni fırsatlar yaratmaya özen gösterdiklerini de rakamlarla anlattı. O evden çıkarken içime umut doldu. Çünkü ayakları yere sağlam basan, bilinçli ve güçlü kadınların varlığı çok kıymetli.
Unutmayın, bir gence bile ulaşmak önemlidir. “Bana ne, ben mi değiştireceğim?” demeyin. Bir genç bir gençtir… İşte bu yüzden Ümit Boyner ve yaptıkları çok değerli.
Geceyi ise AIMA sahnesinde, Emine Serdaoğru ve Dilbağ Tokay gibi iki başarılı sanatçının konseriyle tamamladık. Bekir Coşkun Kütüphanesi’nde sayfamıza harika bir anı daha eklendi. Yıllar önce hocaların kalacağı yer olmadığı için Ümit Boyner'in evinde başlayan festival 27 senedir aralıksız sürüyor.
Ve o gece Ümit Boyner'in "Burası benim memleketim. Başka bir memlekette yaşamak istemiyorum. Biz memlekete küsüp köşemize çekilemeyiz. Ne yaparsak devam etmeliyiz. Birbirimize destek olmalı, düştüğümüzde kaldırmalıyız" sözü de daha çok anlam kazandı.
Evet!
Burası bizim memleketimiz.
Biz bu memleketin evlatları, insanıyız. Ve ne yapıyorsak yapalım bu memlekete sahip çıkmalıyız...