Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Manifest grubu, KüçükÇiftlik Park’ta bir konser verdi ama ne konser!

        Çünkü konserin ardından grup üyeleri hakkında gece yarısı apar topar soruşturma başlatıldı.

        Ardından yurt dışı yasağı kondu ve “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması” gerekçesiyle erişim engeli getirildiği ortaya çıktı.

        Tüm bunların küçük Narin’in ölüm yıldönümünde yaşanması ise ayrıca trajik ve ironikti. Üstelik "Katil kim?" hala belli değil!!!

        Öncelikle şunu söylemek gerek; bu grubun hayran kitlesi ağırlıklı olarak 5-6 yaş ve 15-16 yaş grubu. Grup üyelerine yöneltilen suçlamalar ise “teşhircilik” ve “hayasızca hareketler”.

        Haliyle sosyal medya ahalisi de bu konuyu aldı, çevirip çevirip konuştu. Ama ben hiç o gazlara gelmeden, kendi düşüncemi açıkça yazayım;

        -Ben teşhirci değil, pırıl pırıl, başarılı gençler görüyorum.

        -Kıyafetlerini çok beğendiğim söylenemez ama dünyadaki benzer grupları düşününce, sahne tarzlarıyla uyumlu görünüyor.

        -Herhangi bir teşhircilik ya da kışkırtıcı bir tavır göremiyorum.

        -Konser boyunca buram buram seks de kokmuyor.

        Benim gördüğüm; gençlerin eğlendiği, çılgınca dans ettiği bir gece. Bunun ardından apar topar soruşturma açılması, adliye yollarına düşülmesi çok ağır geliyor.

        Kaldı ki bu ülkede gerçekten acil ve önemli başka konular yok mudur? Keza “Edep, haya, kıyafet” tartışmalarına girersek çıkamayız. Çünkü aynı mantıkla hareket edersek, gizliden gizliye hayasızlık yapan hatta birçok genç kadını taciz eden, rahatsız eden birçok kişi memlekette yaşıyor. Oralara girersek çok daha fazla kişiye yurt dışı yasağı, erişim engeli getirilmesi gerekir.

        Hatırlayalım; daha geçenlerde Konya’da bir doktor, genç bir kıza “teşhirci” diyerek muayene etmemişti. Ve kendisinin kadınların bacak aralarına kadar dile getirdiği cümleleri vardı. Bakın kıyafet konusunda ben de “yerine göre uygun” tercihler yapılması gerektiğini düşünüyorum.

        Ama konu sahne olunca, konu şov olunca işler değişiyor.

        Kıyafeti beğen ya da beğenme.

        Şovu beğen ya da beğenme.

        Sesi beğen ya da beğenme.

        Ama sahneye çıkmış birine “Senin kıyafetin edepsiz” demek, bu çağda bana son derece yersiz geliyor.

        Sonuçta, Jennifer Lopez’e “Dur, sen sahneye çıkamazsın, konser veremezsin, kıyafetin uygun değil” diyebiliyor muyuz? Daha çok yeni bu memleketten bir Jennifer Lopez geçti.

        O halde memlekette sahneye çıkanların kıyafetinden çok daha acil ilgilenmemiz gereken meseleler var.

        Hem de ivedilikle…

        ***

        Gençleri küstürmeyelim

        Öte yandan unutmamamız gereken çok önemli bir şey var: Gençler.

        Gençler bu ülke için gerekli, hatta vazgeçilmez.

        Manifest konserinde sahneye çıkan o gençler kadar, izleyici olarak orada bulunan yüzlerce, binlerce genç de vardı. Emin olun, çoğu şimdi kendi kendine şunu soruyordur: “Teşhircilik ne demek?”

        İşte bence asıl mesele burada. Çünkü gençlerin zihnine böyle kavramları sokmak, onların dikkatini bambaşka yerlere çekmek çok daha tehlikeli.

        Normalde hiç düşünmeyecekleri şeyleri düşünmeye başlıyor, görmedikleri bir şeyi görür hale geliyorlar.

        Kirletilmeyen bir bakış açısı, bir anda gölgeleniyor.

        Oysa o çocuklar sadece eğlenmeye gitmişti. Dans etmeye, şarkı söylemeye, sevdiği grubun heyecanını yaşamaktı en çok istedikleri.

        Şimdi bu olaylardan sonra çoğu genç korkuyor ve evet, ne yazık ki akıllarına ilk gelen şey şu oluyor: “Ben bu ülkede özgürce yaşayamıyorsam, giderim..."

        İşte asıl kayıp bu olur.

        Bu ülkenin en büyük zenginliği olan gençlerini küstürmek, onlara “Senin varlığın, senin hayalin, senin eğlencen sorun” mesajı vermek de ciddi bir sorun.

        Unutmayalım; gençler bizim geleceğimiz.

        Onları bu tarz düşünceler ile kaybetmek en fenası olmaz mı? Benim çoğu arkadaşımın çocukları "Gitmek" istiyor.

        ***

        Kendi gençlik yıllarım

        Tüm bunlar olurken, kendi gençliğimi ve o yaşlarımı düşünüyorum.

        Malumunuz Tutti Furitti'lerin olduğu, gece yarısı şovların yayınlandığı yıllar. Bakın o programları tasvip etmiyorum ama kendi jenerasyonumu düşündüğümüzde ne teşhircilik, ne edepsizlik konuşulmazdı.

        Hatta bu kelimeleri duymazdık bile.

        Ve bizim jenerasyona baktığım zaman kimseyi edepsiz ve teşhirci olarak adlandıramam. Bilakis o yıllarda bu kadar sapkınlık konuşmuyor ve izlemiyorduk.

        Bu yüzdendir ki, son yıllarda kaybedilen "Aile" kavramımın içi dolarsa biz bunlardan korkmamaya da başlarız...