Dünyanın akın ettiği, özellikle Japonların neredeyse vazgeçemediği büyülü diyarımız Kapadokya…
Anlat anlat bitmez; kelimelerle tarif edilmez, cümlelere sığmaz.
Sizi bilmem ama ben çok şanslıyım. Çünkü memleketimizin en kıymetli bölgelerinden biri olan Kapadokya’ya çok kez yolum düştü. Ürgüp’ten Avanos’a kadar bu büyülü diyarı sayısız kez içime çekme ve yaşama fırsatım oldu. Balonla gökyüzüne yükselip peri bacalarının arasında süzüldüm, taşlara sinmiş sırların arasında büyülü anlar yaşadım.
Ama bu kez çok farklıydı…
Japonya ve Türkiye ilişkilerinin 101. yılında, yeryüzünün en büyüleyici ortamlarından birinde unutulmaz bir geceye tanıklık ettik. Japonya’nın geleneksel halk tiyatro türü Kabuki’nin usta sanatçılarından Nakamura Hayato ile ülkemizin gururu, dünyaca ünlü piyanist Fazıl Say aynı sahnede buluştu.
Kapadokya’nın taşlarına sinmiş asırlık sırların arasında, dolunayın büyülü ışığında sağ tarafta Hayato, sol tarafta Fazıl Say… Belki de bir daha izleyemeyeceğimiz bu özel sentezi izleme şansını elde ettik.
***
Japonya ile Türkiye arasında bir köprü
Bu özel gecenin mimarları yıllardır Türkiye-Japonya arasında köprü kuran, ülkemize en fazla Japon turisti getiren Ahmet Serdar Körükçü, Ahmet Kaplan Tan ve Mustafa Pilav’ın kurduğu bir şirket. Kapadokya Paşabağ Örenyeri’nde misafirlere unutulmaz bir deneyim yaşattı.
Japon konukların çoğunlukta olduğu gecede, Nakamura Hayato sahneye çıkmadan önce geleneksel Kabuki makyajını yaptı, kostümünü giydi. Bu hazırlık sürecine Fazıl Say piyanosuyla eşlik etti. Sonrasında ise sahnede bir aslana dönüşen Hayato’nun performansı ve Say’ın eşsiz müziği birleşerek adeta zamanın ruhunu aşan bir sanat şölenine dönüştü.
Fazıl Say, bu teklif kendisine ilk geldiğinde tereddüt etse de daha sonra çok keyif aldığını, üstelik bugüne kadar Japonya’da 250’den fazla konser verdiğini dile getirdi. Kapadokya’daki büyülü atmosferde ilk kez konser vermesi ise ayrı bir sürprizdi.
Onun dizelerinin peri bacaları arasında yankılanması hepimiz için tarifsiz bir deneyimdi.
Zaten kendisi de, "Bu büyülü ortam ve dolunay eşliğinde enteresan bir geceye şahit oluyorsunuz. Birbirine çok farklı uzak ama bir yandan da yakın iki kültürün uyuşabileceği bir gece olacak" sözleriyle dile getirdi.
Elbet Kapadokya denince; peri bacaları, balon turları, yeraltı şehirleri, taş otellerin büyülü atmosferi, Ürgüp ve Göreme’nin mistik dokusu akla geliyor.
Ve mutlaka Kapadokya’da;
-Gün doğumunda sıcak hava balonuna binmek
-Göreme Açık Hava Müzesi’ni gezmek
-Derinkuyu ve Kaymaklı yeraltı şehirlerini keşfetmek
-Uçhisar Kalesi’nden gün batımını izlemek
-Avanos’ta çömlek atölyelerinde el emeğini denemek
-Paşabağ ve Zelve Vadisi’nde peri bacaları arasında yürüyüş yapmak
-Taş otellerde konaklayarak Kapadokya’nın ruhunu hissetmek gerekiyor.
Ve kendini tamamen bu büyülü atmosfere teslim etmek gerekiyor.
Ülkemiz cennet.
Gitmediyseniz mutlaka listenize Kapadokya'yı ekleyin derim.
Pişman olmayacaksınız...