Türkiye’nin en önemli platform savunma sanayii üreticisi Türk Havacılık ve Uzay Sanayii AŞ (TUSAŞ), önümüzdeki yıllarda daha fazla üzerine titrememiz gereken bir kurum olacak. Terörle yüzünü gösteren Türkiye düşmanları için savunma sanayimizde kaydettiğimiz başarılar en büyük tehdit olarak kabul ediliyor. İçimizde de savunma sanayi ürünlerimizin başarılarını hazmedemeyen, bir bahane bulup yurtdışına şikâyet edenler var.
Ülke olarak kendi imkânlarımızla geliştirip, özgün olarak ürettiğimiz insansız hava araçlarından (İHA) TBMM çatısı altındaki milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları (STK) bile defalarca rahatsız olduklarını açıkladılar. Ulaşabildikleri yerlere kadar da şikâyet ettiler. İşte bu terör eylemini aslında onları da yönlendirenlerin işi olarak görmek gerekir.
Şayet bugün Türkiye’nin kendi milli ve özgün hava araçları (İHA, SİHA ve TİHA) olmasaydı, Irak, Suriye gibi ülkelerden gelen terör tehditleriyle mücadelede çok farklı noktada olurduk. PKK/YPG’nin en fazla şikâyet ettiği, zamanında onlara helikopterlerden silah, mühimmat atan ve yol haritası çizenlerin rahatsız olduğu unsurların başında da savunma sanayinin hava tarafındaki gelişmeler bulunuyor.
Ancak ülkemiz savunma sanayi şirketlerinin ve güvenlik birimlerinin savunma sanayinde yeni dönem olarak tanımlayacağımız bu süreçte eski alışkanlarını bir kenara bırakıp daha detaylı güvenlik tedbirlerine yönelmeleri gerekiyor. Eski tehditler artık kazandığımız kabiliyetler sebebiyle geride kaldı, ama maalesef bu bilinçle hareket edilmesinde de geç kalınıyor. Savunma sanayi şirketlerimizin bu çerçevede güvenli yapıya kavuşturulması, denetlenmesi için özel birimlere ve özel ilgiye ihtiyaç var. Bu hususta burada ayrıntılarını yazamayacağım sıkıntılarımız bulunuyor.
Dün TUSAŞ’a hainlerin gerçekleştirdiği terör eylemi sırasında İstanbul’da SAHA EXPO Fuarı’ndaydım. Hemen TUSAŞ’ın fuardaki devasa alanına geçtim. Tanıdıklarımla olayın gelişimini oradan takip ettim. Bazı önemli isimlerle konuştum. Dikkatimi çeken notlardan birisi şu oldu:
Yaklaşık 6 ay önce, İçişleri Bakanlığı, TUSAŞ yetkililerini terör tehditlerinin arttığı yönünde bilgilendirerek, ilave tedbirler alınması için uyarıda bulunmuş. Bu uyarı sonrası bakanlıkla diyaloğa geçip, resmi prosedürleri hallederek hemen tedbir alınması konusunda ağır davranılmış, zamana yayılmış. Hatta Ankara dışındaki devasa TUSAŞ alanına yönelik terör tehditlerine fazla ihtimal verilmediği için acele edilmemiş. Şimdi bu melun hadiseden sonra sadece TUSAŞ değil, savunma alanında faaliyet gösteren tüm şirketlerin kamu, özel ayrımı yapılmadan gözden geçirilmesi gerekiyor.
TUSAŞ’ın Kahramankazan yerleşkesine düzenlenen saldırı bilinen yöntemlerle yapılmış klasik bir terör eylemi, ama bundan sonra savunma sanayi şirketlerimizin siber güvenlik başta olmak üzere, iletişim kaynaklarının da gözden geçirilmesi şart. Türkiye’deki en önemli savunma sanayi şirketlerimizde bile bu terör hadisesiyle ilgisi olacak ülkelerin yazılımları, haberleşme teknolojileri, internet üzerinden sözde güvenlik önlemi sağlayan sistemleri kullanılıyor.
Türkiye’de savunma sanayi şirketlerinin tamamına yakınının haberleşme ve iletişimde kullandıkları kor şebekeleri dahi yabancı. Türk şirketlerimizin ürünü maalesef kullanılmamış, bir kamu otoritesi de çıkıp bu duruma müdahil olmamış. Bu olaydan sonra Milli Savunma, İçişleri, Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları başta olmak üzere tüm ilgili makamların mutlaka bir yol haritası çıkarıp, güvenlik işini şirketlere bırakmaması elzem oldu. İçişleri Bakanlığı’nın, 6 ay önce TUSAŞ’ı uyarması gereken durumları tespit ettiğinde, resmi prosedürlere takılmadan önlem alacak adım atacak bir mevzuata kavuşması gerekir. Şirketleri uyararak, onlardan tedbir talebi beklenmemeli.
Medyada maalesef abartılı yorumlar, gereksiz çıkarımlar yapılarak savunma sanayi şirketlerimizin sağlıklı gelişimi için kaliteli bir tartışma ortamı hazırlanmasına imkân verilmiyor. Hâlbuki geçen hafta Türkiye ve TUSAŞ için tarihi bir günü yaşamış, ilk jet motorlu uçağımız HÜRKUŞ’un ses hızının üzerinde uçuşa imza atmasını izlemiştik. Asıl oyun değiştirici olacak milli muharip uçağımız KAAN da TUSAŞ mühendislerinin HÜRKUŞ vesilesiyle elde ettikleri başarılar üzerinden gelişiyor. TUSAŞ üretimi HÜRKUŞ’u uçuran Türkiye’nin KAAN’a ulaşması artık hayal bile değil! Sadece zamana ihtiyaç var.
TUSAŞ, Türkiye savunma sanayinin hem lokomotifi hem de ülkemizi yüksek teknolojiyle tanıştırmada aktif rol oynayan kurum konumunda. TUSAŞ’ta savunma, havacılık ve uzaya yönelik özgün, başarılı çalışmalar yapılıyor. Kısa süre önce uzaya gönderdiğimiz 6A uydusu da bu tesislerin ürünü. Boeing ve Airbus’a parça üreten uçak yapısalları departmanıyla, sabit kanat, döner kanat hava araçlarıyla, insansız sistemleri ve uzay bölümüyle en gelişmiş ülkelerdeki benzerleriyle aynı konumda bir kurum TUSAŞ…
Platform araçlar üretmesi sebebiyle de neredeyse Türkiye’de tüm savunma sanayi şirketleriyle birlikte iş yapıyor. Hatta yapılan işlerin, geliştirilen teknolojilerin de orkestra şefi durumunda. TUSAŞ bir ülkeye bir platform araç sattığında, mesela Atak helikopteri ve Anka İHA sattığında, başta Roketsan, TEI, Aselsan, Havelsan, Aspilsan gibi büyük şirketlerimiz olmak üzere bir çok şirketimizin ürünlerini de ihraç etmiş oluyor. Bu ürünlerin ihraç edildikleri ülkelerle de 15 yıldan az olmamak üzere uzun vadeli iş birlikleri kuruluyor.
Netice itibariyle TUSAŞ önemli. Bu hain terör eylemi de Türkiye’yi yolundan döndürecek değil. Hatta bilakis daha sıkıntılı olaylarla karşılaşmamak için çalışılmasına vesile olacaktır. Ancak bu hain eylemin arka planının da iyi okunması devletimizin ilgililerine kalıyor…