“Senden Geriye Kalan” (Allly baqi mink - All That's Left of You) filmini yazan ve yöneten Cherien Dabis, 1976 yılında ABD’nin orta batısındaki Omaha, Nebraska’da doğdu. Doktor olan babası Filistin kökenliydi, annesi ise Ürdün’ün Es-Salt şehrindendi. Dabis, Filistin’e gittiğinde 8 yaşındaydı. Ailesi ile birlikte İsrail sınırında 12 saat bekletildiğinde ve kız kardeşleriyle birlikte çırılçıplak soyularak arandığında, Filistinli olmanın ne anlama geldiğini ilk kez anladı. 1990 yılında Körfez Savaşı başladığında, bu kez ailesiyle birlikte ABD’de Müslüman Arap olmanın sonuçlarını deneyimledi: Aile olarak ölüm tehditleri aldılar, babası hastalarının çoğunu kaybetti, annesine “Arap fahişe” dendiğini duydu. Hiç erkek kardeşi yoktu ama abisinin Saddam Hüseyin’in ordusunda savaştığına dair çıkan dedikodular yüzünden devlet, haklarında soruşturma başlattı.
İlk gençlik yıllarından itibaren ABD’deki Arapların sinema ve popüler kültürde hep aynı klişelerle anlatıldığını gözlemledi. Tüm bunlar, onu sinemacı olmaya yönlendirdi. Çünkü geniş kitlelere ulaşmak istiyordu. Kendisini “Ortadoğu kökenli bir Orta Batılı” olarak görüyordu ve Columbia Üniversitesi'nde sinema okurken amacı, Arap – Amerikan olma deneyimini anlatan filmler çekmekti. Göçmenlik, kültürel asimilasyon, ırkçılık ve aile gibi temalar ilgisini çekiyordu. İlk uzun konulu filmi “Amreeka” (2009) Amerika’da Arap olmak; ikinci filmi “May in the Summer” (2013) Ortadoğu’da Amerikalı olmak üzerineydi.
2025 yapımı üçüncü filmi “Senden Geriye Kalan” ise Yafa kökenli Filistinli ailenin 1948’den 2022’ye kadar uzanan hikâyesini, üç kuşağın yaşadığı zulüm ve sıkıntılar üzerinden anlatmayı hedefliyor. Film, 1988 yılında İsrail işgali altındaki Filistin topraklarında açılıyor. Lise çağındaki iki Filistinli genç, okulları kapalı olduğundan sokaklarda koştururken tesadüf eseri sokakta gerçekleşen bir eyleme katılıyorlar. Eylemciler silahsız olsa da İsrail askerleri onlara ateşli saldırıyla yanıt veriyor.
Sonra 1948 yılına dönüyoruz. Saldırıda kurşunların hedefi olan ve akıbetini öğrenemediğimiz gencin ailesinin geçmiş hikâyesini izlemeye başlıyoruz. Tüm dünyada kokulu portakallarıyla tanınan Yafa’dayız. Şerif (Adam Bakri), ailesinden kalan portakal bahçelerinin ortasındaki evinde eşi ve çocuklarıyla yaşayan, Filistinli genç bir baba… Küçük oğlu Salim dahil çocuklarını şiirler öğreterek yetiştiriyor. Şiir ile savaş arasındaki uçurumun dehşeti, daha ilk anlardan üzüyor bizi. Arap – Yahudi geriliminin zirveye çıktığı dönemde evini ve toprağını terk etmek istemiyor Şerif. İngilizler yıllarca kontrol ettikleri bölgeden çekilirken Yahudilerin, Yafa’daki Filistin topraklarına tüm güçleriyle saldırdıklarına tanık oluyorlar. Belli ki amaç, Filistinlilerin evlerini ve topraklarını bırakıp başka yerlere göç etmesi… Savaşa hiç karışmayan ve işine gücüne bakan bazı Filistinlilerin iyimserlik içinde İngiltere’ye, Birleşmiş Milletler’e ve komşu Arap ülkelerin ordularına güvendiklerini görüyoruz. Şerif, belki kimseye güvenmiyor; hatta Yahudilerin sadece Yafa’yı değil, izin verilirse ve desteklenirlerse tüm Filistin’i işgal edeceğini öngörüyor ama her şeyini bırakıp gitmeye de karşı çıkıyor. İsrail devletinin kurulacağı topraklarda, silahsız Filistinli bir baba olarak yaşamak, sivil haklarını savunmak, işine gücüne bakmak, çocuklarını büyütmek istiyor. Ama Yahudi askerlerin bahçesine girmesiyle birlikte işgalin ve zulmün ne olduğunu görüyor; beklemediği şekilde sivil değil, düşman yerine konulduğunu anlıyor.
30 yıl sonrasına 1978’e gittiğimizde, Yafa’daki evlerine, topraklarına el konularak sürülen diğer Filistinliler gibi Şerif’in (Muhammed Bakri) de çocukları ve torunlarıyla yaşamaya, ayakta kalmaya çalıştığını görüyoruz. Öte yandan, İsrail’in tüm Filistin’i hedefleyen yayılmacı ve agresif işgal süreci, sınır tanımadan devam ediyor. Şerif’in küçük oğlu Salim (Salih Bakri), babasının aksine politik anlamda daha ılımlı bir profil çiziyor; çocuklarını nefretle büyütmek istemiyor. Ama aile, İsrail ordusunun çoluk çocuk tanımayan zalimliğiyle bir kez daha karşılaşıyor. Salim’in, 6-7 yaşındaki oğlu, hayatını belirleyen travmatik bir olay yaşıyor. Aynı çocuğun, 1988’deki sokak eyleminde slogan atmaktan başka hiçbir şey yapmadığı halde vurulması, trajediyi başka bir boyuta taşıyor.
Salim’in eşi Hanan’ı canlandıran Cherien Dabis, ailenin hikayesini 2022 yılına kadar sürdürüyor. Finale doğru, İsrail topraklarındaki Tel Aviv şehrinin turistik bölgesi haline gelen Yafa’ya tekrar götürüyor bizi. Salim, babasıyla oyun oynadığı, portakal ağaçları altında koşturarak büyüdüğü, çocuklarına şiirler okuduğu evi ararken, onun ve tüm ailesinin elinden zorla alınmış geçmişiyle, hayatıyla bir kez daha yüzleşiyor. Gerçekten çok duygusal ve hüzünlü sahneler bunlar…
İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşanan İsrail zulmünü anlatan filmleri seyrederken genelde hep aynı şeyleri düşünüyorum: İkinci Dünya Savaşı’nda Avrupa’da yaşanan Yahudi soykırımının insanlık tarihinin en büyük utançlarından biri olduğunu herkes biliyor. Japonya’ya atılan iki atom bombasıyla birlikte baktığımızda, Aydınlanma Çağı ve Rönesans’la başlayan akıl çağının vardığı en korkunç noktalardan biri bu soykırım… Hıristiyan Avrupa’da kökeni çok çok eskiye giden Yahudi düşmanlığının kuşkusuz en trajik sonucu… Irkçılığın ve ayrımcılığın tarihteki en ağır sonuçlarından birini yaşamış bir halk Yahudiler… Peki, tüm bunların daha acısı bile dinmeden Filistin’de yaşananlara ne demeliyiz? Soykırıma uğrayan Yahudi halkının, Hıristiyan Batı’nın desteği altında Filistin halkına yaptıklarını nasıl yorumlamalıyız?
Yahudi soykırımını konu alan sayısız filmin yanında “Senden Geriye Kalan” sudaki zerreden farksız aslında. Zengin Kuzey ve Batı ülkelerinde belki hiçbir zaman Yahudi soykırımı filmleri kadar çok seyredilmeyecek, önemli ödüllere aday gösterilmeyecek, üzerine yazılıp çizilmeyecek ama izleyen herkesin kalbinde derin bir iz bırakacağına eminim. Çünkü “Senden Geriye Kalan”, sadece Batılı Hıristiyan ve Yahudi seyircilerin değil, tüm dünyanın Filistin halkıyla empati kurabileceği bir film…
ABD’de yaşarken Müslüman Arap olarak stereotip haline getirilmenin ne olduğunu çok iyi bilen Cherien Dabis, film boyunca Yahudileri tek bakış açısıyla ele almıyor. Onları cani haline getirmiyor. Irkçılıktan uzak duruyor. Ama silah altına alınan gençlerin ırkçı fikirlerle yetiştirildiğinde neler yapabileceğini göstermekten geri durmuyor. Bir devleti acımasız ve vicdansız kılan, resmi üniforması ile bayrağını taşıyanların eylemleri değil midir? Cherien Dabis, bunu gerçekten çok güzel anlatıyor. Salim ve eşi, bir İsrail hastanesinde kötü muamele görmüyorlar mesela. Ama Hanan’ın tanıştığı tüm İsrailli Yahudilerle arasına giren en önemli şeyin ne olduğunu hissediyorsunuz. Çünkü çoğunun asker olduğunu ve Filistin halkına neler yaptığını biliyor.
Sonuçta, Yahudiler, Avrupa’da kökenleri yüzlerce yıl öncesine giden ırkçılığı nasıl yüzlerce yıl boyunca unutmayacaksa, Filistinliler de Yahudi askerlerinin zulmünü asla unutmayacak ve kuşaktan kuşağa aktarmaya devam edecekler.
Yafa’da Filistinlilerden kalan evlere Avrupa’dan gelen Yahudi bir ailenin yerleştiği sahne, filmin zirve anlarından biri… 1948 itibarıyla dünyayı yöneten emperyal güçlerin kurduğu yeni düzeni o kadar iyi anlatıyor ki, kelimeler yetersiz kalıyor. Avrupa’da barışı ve güveni tesis et, petrol yatağı olan Ortadoğu’da yüzlerce yıl boyunca yanacak düşmanlık ateşlerini körükle, ezilen halkları birbirine düşürerek ve silah satarak para kazanmaya devam et…
Elindeki hikâyenin hassasiyetine rağmen Cherien Dabis, duygu istismarından uzak duruyor. Üç kuşak boyu hikayesini anlattığı ailenin derdi hep aynı aslında. Savaşmak değil, sadece çocuklarını yetiştirmek ve hayata tutunmak istiyorlar. 1948’de Şerif, Yafa’da yaşarken Araplar ve Yahudiler arasındaki savaşı içinde değil. 30 yıl sonra Salim ve Hanan’ın çocuklarını yetiştirmekten başka hiçbir amaçları yok yine. Salim, babasının öfkesinin çocuklarına geçmesini istemiyor mesela. Hanan’ın, çocuklarının eylemlere katılmasını yasakladığını görüyoruz. Yafa’da olduğu gibi İsrail ordusuyla savaşmak değil, sadece hayatlarını sürdürmek istiyorlar ama bu, bir türlü mümkün olmuyor.
2022 yılında Tel Aviv’de konuştuğu bir Yahudi, yaşlı gözleriyle halk olarak çektikleri çilelerden söz ettiğinde; Hanan “Evet, biliyoruz çünkü hepsinin acısını bizden çıkarıyorsunuz” anlamına gelen bir cümle kuruyor ve o cümle filmi mükemmel şekilde özetliyor.
Dünya prömiyerini geçtiğimiz ocak ayında Sundance Film Festivali’nde yapan “Senden Geriye Kalan”, Ürdün’ün Oscar adayı… Şansını kestirmek kolay değil. Kesin olan, Akademi’nin içinde güçlü bir Filistin lobisi olmadığı… İşgal nedeniyle Filistin’de değil Kıbrıs Rum Kesimi, Yunanistan ve Ürdün’de çekilen filmin, yönetici yapımcıları arasında Mark Ruffalo ve Javier Bardem gibi isimlerin olduğunu not edelim.
Son olarak, filmde Filistin sinemasının önde gelen aktörü Muhammed Bakri ile baba mesleğini seçen iki oğlu Adem ve Salih Bakri’nin rol aldığını ve üçünün de etkili performanslar ortaya koyduklarını belirtelim. Yönetmen Cherien Dabis de Hanan’ın farklı yaşlarını başarıyla canlandırıyor.