ANADOLU’da ilk Anayasa’nın 1876’da Kanun-u Esasi adıyla uygulamaya konulmasından bu yana tam 5 Anayasa yapıldı…
Toplum Sözleşmesi olarak da bilinen Anayasalar istikrar belgeleridir…
Ancak, Kanun-u Esasi ve hemen ardından gelen Teşkilat-ı Esasiye’den bu yana Anayasa ile ilgili durum hiç değişmedi…
İstikrar belgesi olması gerektikleri bir kenara bırakılıp, daha çıktıkları ilk günden itibaren değiştirilmesi için uğraş verilen ana kanunlara dönüştü…
Durum böyle olunca, içerikleri de sonrasında değişimi kolaylaştırmak hedefiyle kanun gibi yazıldı…
Beş kez yeniden yapılmaları bir yana, yapılanların içeriklerinde de tam 44 kez değişikliğe gidildi.
İLK ADIMI YANLIŞ ATILDI…
Değişenlerin ortalama ömrü de bir o denli kısa oldu…
Bazıları iki, bazıları üç, bazıları da bugün olduğu gibi 8 yılda yeniden değiştirilmesi için kolların sıvanmasına yol açtı…
Bununla da kalmadı, her defasında neredeyse hayatın normal akışı dışındaki sistem maddelerinin tamamı değiştirildi…
Baştan yanlış iliklenmiş düğme gibi, devamı da yanlış geldi…
İlk Anayasa’da 7 kez değişikliğe gidildi; 35 maddesi değiştirildi…
Teşkilatı Esasiye adıyla 1921’de yapılan ikinci Anayasa’nın ömrü de uzun olmadı, 3 yıl 3 ay sonra yeni bir Anayasa değişikliğine gidildi.
İkinci Anayasa da kısa süre içinde 6 maddelik değişikliğe uğradı.
Ardından üçüncü olarak 1924 Anayasası geldi; o da 5 kez 21 maddesinde değişikliğe uğradı.
Üzerinde bugün de 1921 ile 1924 Anayasası üzerinde yapılan çoğulcu ve hangisinin etkin toplum sözleşmesi olduğu, Lozan sonrası neden bu yola başvurulduğuna dönük tartışma devam ediyor.
Ancak, o gün bu eleştiride bulunanlar sonrasında da benzer tutumunu sürdürdü.
ÖZÜNÜ KAYBETTİ
Sonrasında İkinci Dünya Savaşı’nın getirdiği güçlükler yeni bir Anayasa arayışlarını bir kenarda tuttu.
Savaşın sona ermesinin ardından gelen 1960 darbesi, dördüncü Anayasayı da beraberinde getirdi.
Onun da üzerinde 7 kez, toplam 54 maddesinde değişikliğe gidildi.
Sonra bugün de varlığını devam ettiren, aslında ilk yapıldığıyla bugünkü hali arasında özü kaybolmuş, yamalı bohçaya dönmüş 1982 tarihli beşinci Anayasamız geldi.
Üzerinde tam 24 kez değişiklik yapıldı, toplamda 96 maddesi değişti.
Son değişiklikle, özünde barındırdığı parlamenter sistem de yıkıldı, başkanlık sistemine geçildi.
Örneğin ABD Anayasası 1787 yılında yapılıp süregelirken, bizdeki Anayasalarda değişmeyen tek özellik, daha yapıldığı andan itibaren değiştirilmesi gerektiğine ilişkin tartışmaların başlamasıydı.
Bugün Anayasa metninin bir maddesini dahi okumamış kişiler, yaşadığı her türlü olumsuzluğun nedenini ona bağlıyor.
Anayasa’nın savunanı olmadığı gibi, 43 yıldır her önüne gelenin şamar oğlanına döndüğü, bir parçasının koparılıp üzerine yama yapıldığı belge haline gelmiş bulunuyor.
SEKİZ YILDA SİSTEM DE ESKİDİ
Aynen bugün de 1982 Anayasasında olduğu gibi…
Oysa 8 yıl önce de sistemiyle beraber kapsamlı değişikliğe uğrayan 1982 Anayasasında 24 kez değişikliğe gidildi; bunun 19’u yürürlüğe girebildi.
Biri halk oylamasıyla, biri de Anayasa Mahkemesi tarafından reddedildi…
İkisi de dönemin Cumhurbaşkanı tarafından TBMM’ye geri yollandı, partiler üzerinde değişiklik yapıp bir daha yollamaya cesaret edemedi.
Milletvekillerinin maaşlarını ve özlük haklarını düzenleyen bu maddeyi Cumhurbaşkanı referanduma götürse başlarına ne geleceğini bildikleri için rafa kaldırıldı.
Özetle ilk kabul edildiğinde 177 madde ile başlayan 1982 Anayasası değişiklikler sonucu 154 maddeye düştü; 23 maddesi yürürlükten kaldırıldı.
Toplamda ise 96 maddesinde değişikliğe gidildi; 31 maddesi yeniden yazıldı.
Aslında üzerinde sürekli değişiklik yapılan bazı maddeler açısından ele alındığında da onların da ilk halinden eser kalmadı…
Değişen 96 maddenin 74’ünde esaslı değişikliğe gidildi.
Bundan 8 yıl önce yapılan düzenlemelerin en az 25-30 yıl Türkiye’nin yönetimini taşıyacağından söz ediliyordu.
ANAYASA’YI KONUŞAN YOK
Bugün ise yeniden değişiklik için yoğun çaba var…
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün il başkanları toplantısında da dile getirdiği gibi en ağırlıklı hazırlık da AK Parti’de bulunuyor; 10 hukukçu bu konuda çalışıyor.
Çabanın ağırlıklı bölümü de iktidar tarafında, DEM dışındaki muhalefet bir Anayasa değişikliğine hiç hazır değil.
DEM ise kendi arzuları yerine gelirse değişeme yanaşmaya niyetli.
Ancak DEM’in bugünkü talepleriyle MHP ve AK Parti’nin ağırlıklı bölümünün Anayasa’dan beklentilerinin aynı olduğunu söylemek de olanaksız.
Nitekim dün TBMM kulisinde DEM dahil, partilerin önde gelenleriyle sohbetimden çıkardığım sonuç şu ki Anayasa konusunda bir girişim şu an itibarıyla yok; olması için çaba var…
Üzerinde yoğunluk kazanan ise daha çok PKK’nın kendini feshedip, silah bırakması ile ilgili sürecin tamamlanması için yasal olarak da atılması gereken adımlara yönelik.
DEM Parti dün MHP’yi ziyaret etti, bugün de AK Parti’yi ziyaret edecek.
MHP ile yapılan görüşmeye katılan DEM Parti Grup Başkanvekili Gülizar Kılız Koçyiğit dünkü sohbetimizde MHP ile görüşmede Anayasa hazırlığının ele alınmadığını, süreç ve oluşturulması planlanan komisyon üzerinde konuştuklarını belirtti.
MHP’den yansıyan haberler de bu yöndeydi...
Nitekim TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un bugün MHP’den başlayarak gerçekleştirmeyi planladığı TBMM’deki partiler turunda da Terörsüz Türkiye sürecine yönelik kurulması planlanan komisyon üzerinde durması bekleniyor.
NEDEN 100 SANDALYELİ OLACAK?
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin TBMM’de temsil edilen ve grubu olmayan partilerden de birer üyenin katılımı ve grupların diğer komisyonlar gibi sandalye ağırlığı nispetinde katılmasını tavsiye ettiği komisyonun üye sayısı için önerisi de 100 milletvekili…
TBMM’de şu an 16 parti var ve bunun 6’sı gruba sahip…
İktidar açısından bakıldığında AK Parti ve MHP dışındaki diğer 4 grup muhalefeti oluşturuyor; grubu olmayan 10 partinin ağırlıklı bölümü de her konuda iktidar ile aynı görüşü taşımıyor.
Kurulması önerilen komisyon sayısının 100 olarak önerilmesinin gerisinde de bu hesap yatıyor.
Grubu olmayan 10 parti düşüldüğünde, geriye kalan 90 üyeliğin oransal bölüşümünde AK Parti’ye 44, MHP’ye ise 7 sandalye düşüyor; 51 üyeye sahip oluyor.
Bu da karar alma sürecinde iktidarın elini rahatlatıyor.
Sayının düşmesi ise grubu olmayanlardan gelecek 10 üyeliğin oransal ağırlığını arttıracağı için iktidar tarafı komisyonda çoğunluğu kaçırıyor.
HANGİ ORANLA KARAR ALACAK
Komisyonun kurulmasına şu aşamada kategorik karşı çıkan yok.
Gruplardan sadece İYİ Parti üye vermeyi tartışıyor, diğerlerinin hepsi komisyona olumlu bakıyor.
Ancak geçmişte de yaşandığı gibi komisyonun kararlarını ½ yani salt çoğunlukla mı, yoksa nitelikli 2/3 veya 3/5 çoğunlukla mı alacağı konusunda tartışma var…
CHP kararların en azından 3/5 oranıyla alınmasını öneriyor, bunun dışında bir öneriye kapısını kapatıyor.
CHP daha önce de benzer bir tutum sergilemiş ve sonunda komisyona üye vermeme yoluna gitmişti.
O tarihte MHP de komisyonu baştan ret etmiş; hiçbir aşamasında bulunmamıştı…
Görünen o ki bir noktada uzlaşma sağlanıp, TBMM tatile girmeden önce oluşturulması ve tatil sürecinde de hazırlıklarını bitirmesi hedefleniyor.
Ancak bu konuda AK Parti’nin şartı da göz ardı edilmemeli, kararların alınabilmesi için PKK’nın silahlarını tamamen teslim etmesi şartını koşuyor.
Hem Anayasa, hem de yeni sürece yönelik sürecin nasıl işleyeceği, bir ötekinin rızasına bağlı ilerliyor.
Çünkü biri olmadan diğerleri bir araya da gelse arzu edilen şekilde maddelerin geçmesi için 400 sayısı yetmiyor…
Siyasetin gerildiği, sürekli seçimin talep edildiği dönemde Anayasa yapmanın kolay olmadığı da görülüyor…
Özellikle iktidar kesimi böyle dönemde referanduma gitmeyi göze almak istemiyor…
Gitmeleri halinde geçmişte de olduğu gibi sandığın “iktidar gitsin mi, kalsın mı?” oylamasına döndürüleceğini görüyor...