Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Türkiye'nin güven sandığı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BAZI zamanlar olumsuz durumlarla karşılaşmış olmasına karşın, kendi içinde bu mahzurları gidermeyi başaran ender kurumlarımızdan biridir.

        Hatta en demokrat kuruluşudur dense yeridir.

        Çünkü 11 kişilik yüksek hakimlerden oluşan kurul üyelerinin yanında, bir kararı siyasi partilerin temsilcileriyle birlikte tartışır.

        Onların da görüşünü aynı masa etrafında dinledikten sonra vicdanıyla kararını verir…

        Geçmişte birkaç olayda sorun yaşanmış olsa da ülkenin vicdanının güvenine mazhardır.

        Çünkü bu toprağın en eski, kuruluşundan bugüne özelliğini yitirmemiş ender kuruluşlarından biridir…

        Toplumun ortak paydasıdır; Cumhuriyetin temel organıdır…

        GÜVEN KAPISI…

        Çünkü Cumhurbaşkanından milletvekillerine, belediye başkanlarından muhtarlara kadar, ülke yönetimine geleceklerin hepsinin geçtiği tek güven kapısıdır…

        Sözünün üzerine söz söylenmeyecek, bağımsız yargı organıdır…

        Ülkenin güven sandığıdır…

        Ülkenin diğer köklü kuruluşları Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ile yaşdaş sayılır; birbirini takip eden tarihlerde kurulur…

        Yüksek Seçim Kurulu’ndan söz ediyorum…

        Seçim Kanunu’nun tarihsel gelişimi içinde kökü, 1877’deki ilk Meclis seçiminin çerçevesini belirleyen 1876’da çıkarılan Meclis-i Umuminin Suret-i İntihabına ve Tayinine Dair Talimat-ı Muvakkale dayanır…

        Milletvekili Seçim Kanunu’nun temelini oluşturur…

        Nitekim buna uygun şekilde 1908 düzenlemesinde de adı İntihab-ı Mebusan Kanunu konulur…

        PARTİLERİN HUKUKUNU DA PARTİLER KORUR…

        Cumhuriyetin kuruluşu sonrası da kanun geçerliliğini korur, sadece adı Türkçeleştirilip, 1942 yılında Mebus Seçimi Kanunu olarak değiştirilir.

        Ardından 1946 düzenlemesinde de tam Türkçe adını, Milletvekili Seçimi Kanunu olarak konulur.

        Bu kanuna uygun kurumsal yapı da 16 Şubat 1950’de oluşturulur, bugünkü adıyla Yüksek Seçim Kurulu oluşturulur.

        Yapısında da en küçük değişiklik olmaz.

        Yani kökü 149 yıl önce atılmış, kurumsal yapısı da 75 yıl önce oluşturulmuş bir köklü kuruldan söz ediyorum…

        Kim ne derse desin, toplumun geniş kesiminin de kabulünde yer tuttuğu gibi, Türkiye’de seçim kurumu sağlıklı bir zemine oturmuştur…

        Bazen eleştirilen, yol çizgisinden çıktığı noktalar olsa da temel yolda kalmayı başarmış, bugüne kadar da kendisine halel getirmemiş köklü yapıdır…

        Ona gelecek bir zarar, sadece bir tüzel kişiliği değil, bütün yapıları etkiler…

        Yani, tek başına bir partinin sorunu olmaktan çıkıp, bütün partilerin ileride karşılaşması olası sorunu haline gelir.

        O nedenle herkesin bu yapıya sıkı sıkıya sahip olup, koruması gerekir…

        Bunun başında da yargı kurumu gelir…

        AK Partili, hukuk bilen hukukçunun da altını çizdiği gibi, “siyasi patilerin hukukunu koruması gereken yer de siyasi partilerdir; koruması gereken en önemli yapı da Yüksek Seçim Kurulu’dur…”

        ANAYASAL KORUMA

        Ülkenin en çekişmeli, en tartışmalı konusunda karar verici olması dolasıyla, yüksek hâkimlerden oluşan 11 asil üyesinin kararlarını sağlıklı şekilde özgür iradesi ile vermesi için de Anayasal (79) güvenceye alınmıştır.

        Tüm seçim işleri konusunda karar vermeye tek yetkili kurum haline getirilmekle kalmamış, “başka bir mercie başvurulamayacağı” kayda geçirilerek, yetkisinin altı Anayasa’nın aynı maddesinde bir daha çizilmiştir.

        Günlerdir tartışması süren, 8 Eylül tarihine ötelenen CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’na ilişkin dava da bu kapsamda ele alınmalıdır.

        Çünkü, MHP lideri Devlet Bahçeli’den, YSK’daki bütün parti temsilcilerine, siyasi partiler kanunu üzerinde yetkin hukukçu akademisyenlere, yargı mensuplarına kadar herkesin üzerinde mutabık kaldığı gibi, siyasi partilerin gerçekleşen kurultaylarına ve diğer tanımıyla kongrelerine ilişkin sorun varsa, bakması gereken yer YSK’dır…

        Eğer Asliye Hukuk mahkemeleri aracılığıyla siyasi parti kongreleri veya kurultayları hakkında iptal veya mutlak butlan kararı verilmeye kalkılırsa bunun önü alınmaz.

        Geçmişte yapılmış bütün kurultaylar veya kongreler için dava açılması süreci başlanır ki, siyaset kurumu bunu taşıyamaz…

        Siyaseti iş yapamaz halde bırakmak bir yana, partileri de askıda bırakır…

        Ankara 42. Asile Hukuk Mahkemesi, girmemesi gerektiği halde esastan davaya girdi.

        Bundan geri dönmesi zor değil…

        AĞIR CEZADAN ALINDI

        Öncelikle, 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin, CHP’deki 12 kişi hakkında açılan ceza davasına ilişkin itiraz sürecinin beklenmesi yönündeki beklentisi gerçekleşti.

        Asliye Ceza Mahkemesi, suçlanan kişiler arasında adı geçen eski milletvekili, Bursa Orhangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın’ın kurultay günü milletvekilliğinin devam ettiğini düşünerek Ağır Ceza’nın bu davaya bakması gerektiğine işaret etmişti.

        Ancak Erkan Aydın’ın milletvekilliği 14 Mayıs 2023 günü bitti, belediye başkanlığını düşündüğü için tekrar aday olmadı…

        Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da bu durumu tespit edip, davanın Ağır Ceza’dan alınıp, Asliye Ceza’da görüşülmesi için itirazda bulundu; kabul edildi.

        Görünen o ki adli tatilin ardından bu konu bir noktaya varacak.

        Eğer kurultayda delegenin iradesini fesada uğratma suçu varsa, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkındaki Kanun gereği bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılır.

        Ancak bir partinin kaderini etkileyen karara dönüştürülemez.

        Burada bir olumsuzluk varsa, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak bu durum tespit altına alınır ve YSK’ya bildirilir.

        Bunun dışında atılacak her adım da siyaseti sıkıntıya sokar…

        Yakın geçmişte bunun örneklerini MHP’de daha kurultaya gidilmediği için yaşadık; içinden İYİ Parti’nin çıktığına tanıklık ettik…

        Bunun bir de kurultay sürecinde yaşanması başka bir aşamaya götürür, diğer partiler için de emsal oluşturur…

        Daha önemlisi Türkiye’nin en köklü kurumlarından güven sandığı YSK’yı da zedeler…

        NOT: İnsanlığın yüreğinde 32 yıldır sönmeyen Sivas katliamında hunharca katledilen canları, hasretle anıyorum; Hak yolları açık, ruhları revan, devirleri daim olsun…