Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Terör "annelere" yenilir…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ÇOCUK yaştan itibaren insan aynı davranışı sergiler, “anne…” diye ağlar…

        Bir evladın başına olumsuz bir iş geldiğinde de annelerin hissi bütünleşir, nefretle baktığı öteki olsa da evlat olunca aynı hissi paylaşır…

        Annelerin gözyaşları ortaklaşır…

        Türkiye’de ise aileler ve anneler arasında bu ortaklaşma hissiyatta kaldı, mağdur ailelerin ilişkisi politik kutuplaşmalar dolayısıyla samimi buluşmaya dönüşemedi.

        Annelik, evlat acısı, insan hakları gibi evrensel temalar üzerinden aralarında bağ kurulması olası hale gelemedi…

        Oysa anneler, terörün sona erdirilmesi süreçlerinde en önemli zenginlik olarak görüldü.

        BARIŞ İÇİN KADIN HAREKETİ

        Güney Afrika, Kolombiya, Bosna, Peru ve İrlanda’da aktif rol üstlendi.

        Terörün önlenmesi için toplumsal baskı ve sembolik gücün oluşmasında en önemli yapıya dönüştüler.

        Bunun en iyi örneği de İrlanda’da IRA’nın silah bırakıp kendini feshetmesi sürecinde aktif rol üstlenen Barış İçin Kadın (Women for Peace) hareketiydi…

        Çünkü ortak acıda buluşma ve psikolojik temelli yaklaşımı en iyi anneler sergiliyor ve ortak paydada acılarını daha kolay buluşturma olanağına sahip oluyorlardı.

        Son tahlilde çektikleri evlat acısı ve artlarından döktükleri gözyaşları aynıydı…

        “KOLLEKTİF HAFIZADA DONUP KALANLAR…”

        Dünyanın önde gelen barış yapıcılarından, politik psikanalist Vamık Volkan da Divandaki Düşmanlar kitabında aynı noktaya işaret eder…

        Toplumların tarihinde büyük acıların, mağlubiyetlerin, katliamların ve çatışmaların “kolektif hafızada donmuş” halde tutulduklarını belirtir.

        Çatışmaları sonlandırmak için müzakereci olarak görev yaptığı yerlerden örnekler sıralar…

        Kolektif hafızada donmuş halde tutulan anıların, psikolojik mekanizmalarda karşı tarafı sürekli “insan dışı” bir varlık gibi gösterdiğinden, onlardan söz ederken canavar, hain, katil gibi tanımlar eklediğini anımsatır.

        BİRBİRİNİN ACISINI TATMAK…

        Volkan, bu kapsamda şu önemli uyarıda bulunur:

        “Çatışmaları çözmek için sadece siyasi anlaşma değil, psikolojik yüzleşme ve ortak yas tutma da gerekir… Gruplar birbirinin acısını tanımalı, seçilmiş travmalarla yüzleşmelidir…”

        Yüzleşmek için en iyi yolun da her iki tarafın kendisine ait gördüğü mekanlar ile ortak anmalar, politik kesimlerin olmadığı ortamlarda sembolik fidan dikimi gibi ortak faaliyetlerin etkisinden söz eder…

        Bütün bunları yazmamın nedeni, TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi (MDKD) Komisyonu’nun dünkü ve bugün yapılacak toplantısına davet edilen şehit gazi dernekleri ile örgütlü kadın birliklerinden kaynaklı…

        ANNELERİN MÜCADELESİ

        Aslında Türkiye bu konuda oldukça hazır…

        Çünkü Cumartesi Anneleri 1995 yılından bu yana İstiklal Caddesi’ndeki eylemlerini sıcak soğuk demeden Galatasaray Lisesi önünde sürdürüyor; kayıp olan evlatlarının bulunması için didiniyor…

        Diyarbakır Anneleri ise terörün alıp götürdüğü çocuklarının dönmesi için çaba harcıyor…

        Barış Anneleri veya Demokratik Anneler olarak isimlendirilen, başlarına Anadolu tarzı bağladıkları beyaz yemenilerle tanınan PKK ile ilişkili cezaevinde olan veya akıbetlerinden haber alamadıkları evlatlarını arıyorlar; demokratik hak odaklı çağrılarda bulunuyorlar.

        Buna kadınların çok aktif olduğu insan hakları derneklerini de ekleyebiliriz…

        Dolayısıyla Türkiye’de Kuzey İrlanda’da oluşan Barış İçin Kadın Hareketinden (Women For Peace) çok daha dinamik ve bir o denli de etkin anneler ve kadın örgütlenmesi var…

        “SADECE BARIŞ DEĞİL, ADALET DE İSTER…”

        TBMM MDKD Komisyonu iki gün boyunca onları dinleyecek…

        Aslında Vamık Volkan ile birlikte İRA terörünün sona erdirilmesi konusunda aktif rol alan ve bunu “Teröristlerle Konuşmak” adıyla kitaplaştıran İngiltere’nin önemli teknokratlarından Jonathan Powell da benzer bir öneri getiriyor.

        Bu buluşmaların politikacıların olduğu mekanların dışında da gerçekleşmesi gerektiğine vurgu yapıyor.

        Volkan, şu önemli noktaya vurguda bulunuyor:

        “Mağdur aileler sadece barış olsun (terör sonlansın) değil, aynı zamanda adalet yerini bulsun ister… Bu noktada geçiş dönemi adaleti mekanizmaları devreye girer…”

        MHP’NİN ETKİN YAPICI ROLÜ…

        Sözünü ettiği, bu sürecin başlamasında önemli bir rol üstlenen MHP lideri Devlet Bahçeli’den de gelen adalet duygusunun yer bulması için adımlar atılmasına dönük çalışmalar.

        Yine benzer şekilde MHP’nin Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız’ın hukukun uygulama şeklinin yazılmasından daha önemli olduğunu ve adaletsizlik ile imanın aynı sinede bulunamayacağını belirten açıklamaları da önemli.

        Özellikle de Covid-19 dönemindeki infaz uygulamalarının herkesi kapsaması gerektiğinin altını çizdi ve bir süredir de TBMM açıldığında bunun ilk iş olması gerektiğine vurgu yapıyor.

        GEÇİŞ DÖNEMİ ADALETİ

        Doğru bir yere işaret ediyor.

        Konu üzerine yıllarını vermiş, dünyada da terörsüz süreçlerin nasıl inşa edilmesi gerektiği konusundaki görüşleri yer bulmuş iki önemli ismin tavsiyeleriyle de örtüşüyor.

        Bu kapsamda infaz yasası düzenlemesi “geçiş dönemi adaletinin” sağlanması açısından önemli…

        Bu adaletin sağlandığına yönelik inanç İrlanda’da IRA’yı sonlandırdı, İspanya’da ETA’nın eylemlerini bitirdi, Kolombiya’da sadece çatışan iki tarafları, farklı kesimlerden mağdur olmuşları da sürece dahil etti.

        Ailelerin ilişkisi, “geçmişin acısı” yerine, “geleceğin nasıl daha iyi kurulabileceği” üzerinde yükseldi…

        TBMM’de MDKD Komisyonu’nda söz alan şehit gazi dernekleri ve kadın örgütlerinin hepsinin dünkü buluştuğu nokta ortaktı.

        Terörsüz bir Türkiye’yi birlikte inşa etmek…

        Niyette ortaklaşınca, gerisi kolay gelir…

        SABOTAJA YER YOK

        Hem sahada, hem de TBMM’de sürecin ilerlemesinde alınan yol da bunun göstergesi.

        Geçmişte olduğu gibi bu dönemde de süreci sabote etmek isteyenler olacaktır.

        Suç dosyası kabarık bir meczubun, dün TBMM önünde beyaz Toros yakmasına benzer örneklerle karşılaşılacaktır…

        Olaya dün gelen toplumsal tepki aslında sürecin bu kez ne denli sağlıklı bir zeminde ilerlediğinin de kanıtıdır.

        Evlatlarını şehit veren veya öldürülen annelerin Komisyon’daki sözleri de gözyaşları gibi, gelecek umutlarının da bir olduğunun ispatıdır…