CHP’de partinin bütün yönetim birimlerinde aynı görüntü hakim…
Ellerde Parti Tüzüğü ve Siyasi Partiler ile Dernekler kanun kitapçıkları veya cep telefonlarından açılmış yargı kararları…
Hepsinin odaklandığı yer İstanbul İl Başkanlığının ötesinde, 15 Eylül’de Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nden çıkacak kararda…
Partide oluşan hava, mevcut yönetimin ortadan kalkıp, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan olduğu yönetime görevin verileceği Mutlak Butlan’ın dışında bir beklenti…
İstanbul İl Başkanlığı’nda yaşanana benzer sürecin Genel Merkez yönetimi için de uygulanacağı, “tedbir…” temelli bir kararın çıkacağı yönünde…
Bu iddiayı dile getiren CHP’li hukukçu milletvekillerine Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nin daha önce tedbir başvurusunu iki kez reddettiğini anımsattım.
Davayı açan tarafın avukatının İstanbul’daki duruma dikkat çekerek böyle bir talebi yineleyebileceğini ileri sürdü.
“TEDBİR KARARI, GERİYE İŞLEMEZ”
Ancak siyasi partiler hukuku üzerinde başarılı çalışmaları ile bilinen İstanbul Üniversitesi’nden Dr. Volkan Arslan bunun olası olmaması gerektiğini belirtti.
Gerekçesini de MHP’li hukukçuların da dile getirdiği şu teze bağladı:
“Olağan Kurultay sonrasında Nisan ayında bir Olağanüstü Kurultay yapıldı. Bu öncekinin bütün işlemlerinin bittiği, yeni bir durumun ortaya çıktığı anlamına gelir. O nedenle hangisine tedbir uygulanacak? Bu tür tedbir durumlarında makable şamil, yani geriye doru işlemin geçersizliği söz konusu olmaz. Geçmişte olanlar geçerli kabul edilir…”
Bu aşamada İstanbul Üst Kurul delegelerinin görevden alınmadığını, sadece tedbiren görevlerinin askıya alındığına da vurgu yaptı.
Dr. Arslan, Büyük Kurultay’ın sadece İstanbul delegelerinden oluşmadığını ve sayıların oylamayı etkileyecek çoğunlukta olmadığını anımsattı.
Dolayısıyla ona dayanarak Büyük Kurultay’ın tedbirli olarak askıya alınıp, kayyum heyeti atanmasını olası görmediğini belirtti.
İstanbul Asliye Hukuk hakiminin tek başına bir partinin kurultayı ve üst kurul delegelerini tedbiren askıya almasının hukuk açısından da sıkıntılı bir durum olduğunu belirtti.
“Bununla birçok parti ve seçimle işbaşına gelen kurumların yöneticileri sıkıntıya girdi” dedi.
Tüzük ve kanunlar konusunda CHP’nin akil isimlerinden eski Genel Başkan Yardımcılarından Hakkı Süha Okay da benzer bir yaklaşım gösterdi.
Okay bu aşamada önemli bir duruma da işaret etti.
Mutlak Butlan kararı çıkması halinde, Mahkeme’nin görevi Kılıçdaroğlu’na bırakması gibi bir zorunluluğunun Tüzük ve yasalarda bulunmadığını vurgulayıp ekledi:
“Ancak, mevcut uygulamadaki mevzuat gereği böyle bir gelenek oluşmuş; Kemal Kılıçdaroğlu kabul etmemesi halinde veya kararını oluştururken bir başka CHP’liyi de görevlendirebilir…”
Bir başka durum da göreve mahkeme ile gelenlerin ne kadar süre kalacağına ilişkin.
Parti Tüzüğü, il ve ilçe başkanları için düzenleme yapıyor; illerde görevden el çektirilmesi halinde 7 kişiden oluşacak çağrı heyetinin en geç 45 günde, ilçelerde ise 5 kişiden heyetin 30 günde olağanüstü kurultaya gitmesi zorunluluğunu getiriyor.
Ancak Genel Merkez yönetimi için böyle bir şart yok.
Genel Merkez yönetimine gelecek olan eski PM’de de ciddi eksiklikler yer alıyor; onların yedeklerinde de sorun bulunuyor.
Dolayısıyla Mutlak Butlan veya tedbir durumunda da sorun bitmiyor…
OLAĞANÜSTÜ KURULTAY
Peki yeni göreve gelen yönetim Olağanüstü Kurultay sürecini dondurabilir mi?
Buna ilişkin de farklı görüşler var.
Ağırlıklı görüş, 21 Eylül’deki Olağanüstü Kurultay çağrısı geçmişin aksine delegeler tarafından yapıldığı ve ilçe seçim kurulunun da kabul edip gün verdiği için geriye dönüşün veya askıya alınmanın söz konusu olmayacağı noktasında.
Nitekim, delegelerin imzaları toplanırken, Ankara Asliye Hukuk ve Asliye Ceza mahkemelerinde devam eden davalarda yer alan İstanbul’un yanında Bitlis ve Erzurum delegelerinden de imza alınmamış; bir sakatlanmaya neden olmak istenmemiş…
Dolayısıyla, Mahkeme’nin tedbir konusunda bir gerekçe oluşturmasının önündeki olasılıkların hepsi yok edilmiş.
Haklarında herhangi bir iddiada bulunulmayan delege sayısı da salt çoğunluk olan 600’ün çok üzerinde kaldığı için olağan kurultaya götürülmenin önünde bir engel olmadığı görüşü öne çıkmış…
Bütün bunlar hukuk kitaplarına ve Tüzüğe bakılarak varılan olasılıklar; ancak son dönemde yaşananlara bakıldığında hukuksal öngörünün ne denli geçerli olduğu tartışılır…
Belki de bundan kaynaklı olarak yeni yönetim geldiği anda, başlayan 21 Eylül’deki Olağanüstü Kurultay sürecini 2023 Kasım’ına geri dönüldüğüne işaret ederek dondurulacağı iddiası.
Ancak Dr. Arslan’ın da vurguladığı gibi, mahkemeye konu olan illerin delegeleri dışında kalanlar hakkında herhangi bir iddia yok; onların üst kurul delegeliğine dönük bir sakatlanma söz konusu değil.
Onların imzasını olumsuzlaştıracak bir durum yok; dolayısıyla kurultay süreçlerini etkileyebilecek bir kararın çıkma olasılığı bulunmuyor…
Tabii hukuki olarak…
YSK'NIN KARARI
Bunun en belirgin örneğini de dün öğleden sonra CHP'nin başvurusunu değerlendiren Yüksek Seçim Kurulu gösterdi.
CHP, 24 Eylül'de yapılacak İstanbul İl Olağanüstü Kongresinin yapılıp yapılamayacağını YSK'ya sordu.
CHP bunun yanı sıra, Olağanüstü Kongreye onay verilmesi halinde, İl Binasının yeni adrese taşınması dolayısıyla, daha önce Kongre'ye ilişkin iş ve işlemlerin yürüdüğü Sarıyer 1. İlçe Seçim Kurulu'nda süreci devam ettirip, ettiremeyeceğini sorusunu da yöneltti.
YSK aldığı kararda İstanbul Olağanüstü İl Kongresinin yapılmasına onay verirken, Sarıyer İlçe Seçim Kurulu'nda iş ve işlemlerin yürütülmesinde de sakınca bulmayıp, talebi onayladı.
''TEKİN'iN GÖREVİ 24'ÜNDE BİTER''
Dolayısıyla yeni bir durum ortaya çıkmaz ise Gürsel Tekin açısından görevin 24 Eylül'de Kongre Divanı oluşunca sona ermesi gerekiyor.
Nitekim CHP'nin hukukçu da olan Grup Başkanvekili Murat Emir şu noktaya dikkat çekti:
''Olağanüstü kongrenin yapılmasına karar vermek, sonucunun da hukuki ve meşru olacağı anlamına gelir. 24 Eylül’de Kongre Divanı oluştuğu anda çağrı heyetinin görevi sona erer. Delegelerin seçme hakkı askıda ama seçilme hakları ile ilgili hiçbir tereddüt yok.''
Bu karar 21 Eylül'deki Olağanüstü Kurultay açısından da önem arz ediyor; YSK sürecin devamında bir sakınca görmediğine ilişkin tutumunu da yansıtmış oluyor.
YSK daha önce de İstanbul Olağan Kongresi ile ilgili Mahkeme'nin durdurma kararını iptal etmişti.
CHP böylece önüne çıkması olası bir engeli daha stratejik atakla kaldırmış oldu...
AĞBABA: LOBİ İŞİ…
CHP’nin karar alma süreçlerindeki ağırlığı bilinen Malatya Milletvekili Veli Ağbaba da 15 Eylül veya öncesinde nasıl bir durumla karşılaşacaklarını bilmediklerini belirtti.
“Hukuk devletinde neyin karşılığının ne olduğu öngörülür ama hukuk olmayınca belirsizlik baş gösterir” deyip ekledi:
“Bu olanlar Gürsel Tekin işi değil; bir lobi var ve onlar CHP’nin parçalanmasını istiyor; yükselişinin önüne geçmeyi amaçlıyor. Planlanmış, konuşulmuş, şimdi adım adım uygulamaya konuluyor. Direneceğiz; böldürmeyeceğiz…”
MHP İLE TEMASIN SONUCU…
Bu aşamada CHP ile diğer muhalefet partileri arasında da yoğun bir temas devam ediyor.
Bunların arasında MHP de yer alıyor.
Eski Genel Başkanlardan Hikmet Çetin dün MHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ile görüştü.
CHP yönetimi, Çetin’in sorumlu bir partili duyarlılığı ile hareket ettiğini, kendilerinin bir görevlendirmesi olmadığını belirtti.
Ancak CHP ve MHP’nin önde gelen farklı isimlerinin de gelişmeler hakkında telefon trafiği işletmiş; nitekim görüşen iki tarafın isimleri sorum üzerine bunu teyit etti.
MHP’nin Genel Başkan Bahçeli’nin bir süre önce dile getirdiği, “kayyum hem doğru değil, hem de mümkün değil” noktasında durmaya devam ettiğine vurgu yapıldı…
CHP’DEKİ SESSİZ YIĞINLAR
CHP’de bütün bunlar olurken ve ekranlar neredeyse gün boyu İl Başkanlığında yaşananları aktarırken, partinde milletvekillerinin ağırlıklı bölümünün sessizliği…
Bazıları bunu CHP’nin dün kutlanan 102’inci kuruluş yıl dönümü olarak bir haftadır yapılan etkinliklerde görev üstlenmiş olmalarına bağlıyor.
Ancak sadece milletvekilleri de değil; belediye başkanlarının ağırlıklı bölümünün sessizliği de dikkat çekiyor.
Partinin etkin isimlerinden birinin şu sözleri de dikkat çekici:
“Milletvekilleri ve belediye başkanları sütre gerisine çekildi. Belirsizlik onları tedirgin ediyor. Belediye başkanları da kendi başlarına da bir olumsuzluğun gelebileceği tedirginliğini yaşıyor, neyle karşılaşacaklarını bilmiyor...”
Özetle siyasetin en önemli aracı olan riski üstlenmek de CHP’deki bazı isimler için riskli hale gelmiş bulunuyor…
Partinin her bir katında, TBMM’deki odalarda tek konu konuşuluyor: Mutlak Butlan mı? Tedbir mi? Kayyım mı? Çağrı Heyeti mi çıkar?
Yoksa ötelenir mi?