Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Partiye "kayyuma" yetki düzenlemesi…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        YAKIN geçmişe kadar sadece biz gazeteciler değil, parti yöneticilerinin de siyasi partiler hukuku konusunda danıştığı en önemli isimdi.

        Kısa süre önce Hak Yoluna uğurladık; şu dönem ne denli ihtiyaç duyduğumuzu bir kez daha anlıyorum.

        Adalet Komisyonu Başkanlığı döneminde Parlamento muhabiri olarak İyimaya’dan çok şey öğrendim.

        Bir öğrenci gibi yanına oturtur, önünde yığılı küçük kanun kitaplarını tek tek açıp, sorunun ne olduğunu gösterir ve çözüm yollarını anlatırdı.

        SİYASİ PARTİ DERNEK DEĞİL…

        Siyasi Partiler Yasası konusu açıldığında ise dönüp aynı maddeye işaret ederdi:

        Bu 21’inci madde herkesin bir gün başını ağrıtacak…”

        Dediği gibi de oldu…

        Bugün CHP Büyük Kurultayı kapsamında tartışılan, Yüksek Seçim Kurulu başta olmak üzere Asliye Hukuk mahkemeleri arasında dahi farklı kararların alınmasına yol açan nedenlerin başında geliyor.

        Çünkü kimin sorumlu olduğu konusunda ciddi bir boşluk bulunuyor.

        Yüksek Seçim Kurulu kendisini yetkili görüyor, kongre veya kurultaylarda divanın oluşumu hariç, önceki ve sonrası iş ve işlemlerden kendisinin sorumlu olduğunu belirtiyor.

        Ancak Asliye Hukuk ve Asliye Ceza Mahkemeleri eğer bir usulsüzlük söz konusu ise, SPK’nın “boşluk bulunması halinde Medeni Hukuk ve Dernekler Yasasının hükümlerinden” yararlanılabileceğine yönelik hükmünden yola çıkıyor.

        Bu maddenin kendisine yetki verdiğini belirtip yoluna devam ediyor.

        Yüksek Seçim Kurulu da kendi alanına girdiği iddiaları karşısında seçim sürecine müdahale edilene kadar bekliyor; o sürece girildiği anda da İstanbul’da CHP olağan ve olağanüstü il kongreleri kararlarında olduğu gibi hükmünü veriyor.

        YSK’nın verdiği hükme karşı da Anayasa gereği itiraz yeri bulunmuyor…

        Ortaya çıkan bu durum bir süredir Yüksek Seçim Kurulu’nun toplantılarında da gündeme gelmiş.

        Siyasi Partilerin, bir dernek gibi işlem göremeyeceği, yasasında ortaya çıkan bu boşluğun doldurulması için yeni hükümlerin eklenmesi gerektiği konusunda uzlaşma sağlanmış…

        AK PARTİ VE CHP’NİN YSK ÜYELERİ ANLAŞTI…

        Aktarıldığına göre AK Parti ve CHP’nin YSK’daki üyeleri Recep Özel ve Mehmet Hadimi Yakupoğlu düzenlemeyi yapmak için kolları sıvamış.

        Düzeltmek istedikleri de Asliye Hukuk ile Seçim Kurullarının kurultay veya kongrelerdeki yetki sınırlarını çizmek…

        Çünkü bir kurultay veya kongre üç aşamadan oluşuyor.

        CHP’de delegelerin talebiyle 21 Eylül’de çağrılan olağanüstü kurultay sürecinde de yaşandığı gibi ilk aşaması Büyük Kurultay delegelerinin en az beşte birinin imzalarının Noter aracılığıyla alınması ve Genel Merkeze teslimi…

        İkinci aşama Genel Merkezin Noter imzalı belgelerin delegelere ait olduğunu tespiti ve Merkez Yürütme Kurulu kararı ile ilçe seçim kuruluna teslimi…

        Üçüncü aşama divanın oluşumu…

        Dördüncü aşama ise ilçe seçim kurulu denetimi ve gözetiminde kurultay veya kongrede seçime geçilmesi, oylamanın tamamlanarak kazanana mazbatasının teslimi…

        Birinci aşama Asliye Cezanın konusunu oluştururken, İlçe Seçim Kurulu’na imzaların teslimi sonrasına ilişkin aşama seçim kurulunu bağlıyor.

        Üçüncü aşamadaki Divanın oluşumu ve kongrenin veya kurultayın göreve başlaması ile ilgili bölüm Asliye Hukuku ilgilendiriyor.

        Sonraki seçim bölümü ise tekrar seçim kurulunun yetkisi alanına giriyor.

        DELEGE TALEBİNİ DURDURURSA

        Örnek vermek gerekirse…

        Eğer yeterli imza toplandığı halde Genel Merkez, geçmişte Saadet Partisi’nde de yaşandığı gibi kurultaya gitmeme eğilimi göstermiş olsaydı, Asliye Hukuk mahkemesi bir çağrı heyeti oluşturup onun götürmesini sağlayabilirdi…

        Seçim Kurullarının bu aşamaya müdahalesi söz konusu olamazdı...

        CHP’nin İstanbul İl Olağan ve Olağanüstü Kurultay süreçlerinde de görüldüğü gibi, Asliye Mahkemesi’nin başlayan kongre sürecini durduran kararını YSK iptal etti.

        GENEL BAŞKAN BÜYÜK KURULTAYA GELMEZSE!..

        Var sayalım ki belirlenen tarihte, örneğin 21 Eylül’de salona yeterli delege geldi, yine var sayalım ki Mutlak Butlan ile görevi yeniden almış Genel Başkan gelip başlatmadı.

        Bu durumda ne yapılacağına ilişkin bir hüküm ne Tüzük’te ne de SPK’da mevcut.

        Sadece geçmiş uygulamalardan yola çıkılarak, delegelerin kendi içinden en yaşlı üyeye oy çokluğu ile görevi verip, kurultayı başlatabileceğine hükmediyor.

        Bu uygulamaya ilişkin bir itiraz varsa, henüz seçime geçilmediği için başvurulacak yer Asliye Hukuk mahkemeleri oluyor.

        Seçim sonrasındaki tüm iş ve işlerden ise kanunlara göre seçim kurulu sorumlu tutuluyor.

        Ancak kurultayda divanın oluşumu ile seçime geçilmesi arasında meydana gelen kanaat değiştirmek için para teklifi gibi işlemlerden Asliye Ceza kendisini sorumlu tutuyor.

        ANKARA MAHKEMESİ KARARI

        Ankara 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dün aldığı kararda da görüldüğü gibi bunun istisnaları da yok değil.

        Mahkeme İstanbul il kongresinin iptaline ilişkin olarak Ankara’da da açılan davaya baktı ve İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesinden farklı bir karara imza attı.

        Ankara mahkemesi, “davanın mahiyeti, davadaki talep ve iddiaların kanundan kaynaklanıp tanıkla ispat edilemeyecek vakalardan olması, diğer tüm delillerin de toplanmış olması sebebiyle reddine” karar verdi.

        Yani, oy verme kulübesine girip yalnız başına oy veren kişinin, kendi vicdanı ile baş başa olduğunu ve tanıkla ispat edilemeyecek durumda bulunduğunu belirterek davayı ret etti…

        Bu karar İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki tedbir kararını etkilemez, ancak bir kanaat oluşturulmasında emsal teşkil eder.

        Burada da görüldüğü gibi mahkemelerin tutumları da birbirinden farklı olabiliyor.

        Neden de yasada kullanılan bazı kavramların, İyimaya’nın da zamanında dikkat çektiği gibi “odağa odak olma”, “benimseme” gibi yorum farklılıklarından kaynaklanıyor.

        Bunun SPK’nın 21’inci maddesinde çok geniş olmayan bir maddesinde düzenlemesi ile giderilmesi mümkün…

        15 EYLÜL’Ü ETKİLER Mİ?

        Nitekim AK Parti ve CHP de bunun için TBMM’ye öneri götürmek üzere bir ortak metin çıkarma konusunda görüş birliğine varmış…

        Ancak mevcut süreçlerde değişikliğin anında yapılıp yürürlüğe girmesi CHP’nin hafta başında kaderini etkileyecek Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davaya yetişmesi olanaksız.

        Ancak CHP’deki hukukçular bu yönde bir adımın atıldığının yargı camiasının da bilgisinde olduğunu belirterek, 15 Eylül’deki mahkemeden davayı ileri tarihe öteleme bekliyor.

        Beklentileri nasıl sonuçlanır kestirmek olası değil, ama en azından bundan sonrası için rahatlama getirir.

        Neredeyse 20 yıldır herkesin dile getirdiği aksaklık da giderilmiş olur.

        İyimaya da mekanında rahat uyur…