Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Alaska havası Putin'e yaradı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        RUSYA Devlet Başkanı Putin, göreve geldiği 2000 yılından bu yana 5 ABD Başkanı ile 18 zirve yaptı…

        ABD Başkanı Trump ile önceki gün Alaska’da yaptığı 4’üncü zirvesiydi; ilk Başkanlığı döneminde de yüz yüze üç zirve gerçekleştirmişti…

        Soğuk savaşın bitimiyle birlikte Sovyetlerden kalma strateji ile oluşturduğu “ülke tamponlarını”, 1990 sonrası Doğu Berlin ile başlayıp, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya ile adım adım kaybeden Rusya, NATO dalgası sınırında Ukrayna’ya dayanınca hareketlendi…

        KAZANAN PUTİN OLDU

        Yıllarca Sovyet istihbarat teşkilatlarında önemli görevler üstlenmiş Putin’in de göreve gelmesiyle birlikte karşı atağa geçti.

        Gürcistan’da Abhazya ve Güney Osetya’nın Rusya kontrolüne geçmesiyle başlayan adımlar, beklendiği gibi önce Kırım’a ardından da Ukrayna’nın doğu ve kuzeyine dayandı…

        Son 3,5 yıldır binlerce insanın ölümüne yol açan Ukrayna savaşının durdurulması, Rusya’nın işgal ettiği topraklardan geri çekilmesi için batılı ülkelerin devam ettirdiği karşı atakta ise sona gelindi.

        Alaska’da gerçekleşen Trump- Putin zirvesinde de artık bir sonuca ulaşılacağı kanısı hakimdi; bunun gerisinde iki liderin telefon görüşmelerinde vardıkları iyi niyetin yattığına vurgu yapılıyordu.

        Belki de bundan olsa gerek Trump, Çarşamba günü Avrupa liderleri ile yaptığı görüşmede Rusya konusunda yeni ve sert bir tutum takınacağı mesajını vermiş ve aynen şöyle demişti:

        “Ateşkes olmazsa, çok ağır sonuçları olur…”

        Şunu belirtmeliyim ki bu yaklaşımın yansıması, savaşı rejiminin politik ve siyasi merkezi haline getirmiş Putin’de hiçbir etki yaratmadığı, Alaska’ya uçağı indiği anda gördüğü muhabbete izleniyordu.

        Alaska’da 3 saat süren zirvenin sonunda yüzü gülen Putin iken, Trump içine girdiği açmazın hüznünü bütün bedenine yansıtıyordu…

        EKONOMİK YAPTIRIMLA OLMADI

        Nasıl yansımasın?

        ABD’nin önceki Başkanı Biden, döneminde Putin ile müzakereci bir zeminde olmamaya özen gösterip, Avrupa ile birlikte Moskova’ya yaptırımları uygulama kararlılığını sürdürürken, Trump farklı bir stratejiye geçti.

        Ukrayna’nın işgaliyle başlayan ekonomik baskıyı, Rusya’nın petrol sattığı veya ticaret yaptığı ülkelere de yaygınlaştırırken, aslında bunun bir sonuç getirmediğini, kendine zarar vermeye başladığını da geç fark etti.

        Bu aşamada, propagandasının ana aksı yaptığı parıltılı genellemeler ile bezediği sözlerinden de geri adım attı.

        “Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile görüşmeden Putin ile görüşmem…” dedi; sonunda geri adım attı.

        Kendinden önceki başkanların da karşılaştığı gibi ekonomik yaptırımları da fayda etmediğini gördü, sonunda Alaska’da kendi toprağında buluştu.

        “ÜÇ YILIN SONUNDA, PUTİN’İN DURDUĞU NOKTAYA GİTTİ…”

        Rusya üzerine yıllardır çalışan, arkadaşım Prof. Dr. Mitat Çelikpala ile dün zirve üzerinde sohbet eterken, uluslararası ilişkilerde oldukça önemli olan bir noktaya dikkat çekti:

        “O kadar yaptırım gerçekleştirdi bir adım geri attıramadı. Çünkü ABD ile Rusya’nın pozisyon algısı farklı. ABD getirdiği önerileri revize edebiliyor, ama Rusya oluğu noktadan esnemiyor. Nitekim 3 yıldır geri adım atmadı; aynı taleplerini yineledi. Muhatap kabul edilmesini, müzakerenin de kendisiyle yapılmasını istedi ve başardı. Üç yılın sonunda Putin’in durduğu noktaya gitti…”

        Bütün bunlara karşın Trump’ın sonuç alınmaması halinde Ukrayna’nın NATO’ya alınması da dahil daha radikal adımlar atıp atamayacağını sordum, yanıtı netti:

        “Ukrayna’yı NATO’ya alıyoruz da diyemez, çünkü başta Macaristan olmak üzere İspanya, Polonya izin vermez... Putin de bundan böyle Avrupa’da hiçbir lideri muhatap kabul etmez…”

        Başta da belirttiğim gibi bu işten Putin kazançlı çıktı.

        Üstelik, Alaska’nın Rus toprağı olduğu, satmalarının yanlış olduğu gibi iç kamuoyuna da şirin gelecek mesajlar verirken, savaş konusunda içerden gelen tepkilere karşı da zemin kazandı…

        Eğer bundan sonraki süreçte Trump, bu işten beklediği sonucu elde edecek stratejiyi geliştiremezse, kendi iç kamuoyunda Putin’in aksine itibar kaybeder.

        “TRUMP TAVRI, ULUSLARARASI POLİTİKA’DA YENİ ÖLÇEK…”

        Ancak bir başka konuda elde edeceği kazanımla bu durumu tersine döndürebilir ki buna yönelik de şu an için elinde bir gerekçe yok.

        Türkiye’nin eski Moskova Büyükelçisi Aydın Sezgin de dünkü sohbetimizde zirve sonrası bir gerçeğin daha net teyit edildiğine dikkat çekti:

        “Uluslararası politikada, Trump’ın iniş çıkışlarının da bir iç faktör olarak göz önünde tutulma zorunluluğu var artık…”

        Sezgin oldukça haklı çünkü bugüne kadar sergilediği tutumlara bakıldığında sadece müttefiklerinin değil, ABD’nin de ulusal Ortodoks tutumlarının dışında davranış sergileme yetisini sıklıkla tekrar ediyor…

        “TRUMP’IN ÖNÜNDE BİR PENCERE VAR…”

        Sezgin, bu nedenle Trump’ın Beyaz Saray’da Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky ile sergilemeye başladığı yanlış tutumun sonucunu Alaska’da gördüğünü belirtip ekledi:

        “Alaska’da Putin kazandı; bu yaklaşım doğru… Trump ise beklediğini alamadı; kaybetti diyemeyiz, hala bir çıkış penceresi var. Putin’e kendi iç kamuoyunda savaşı sürdürmek için meşruiyet de kazandırmış olabilir. Ama Trump, devlet adamı gibi tutum sergilemeye başlarsa, Putin’i ısrarlı tutumuyla karşı karşıya bırakabilir. Moskova’ya bu nedenle gitmeyeceğini söyleyebilir. Dolayısıyla zarlar henüz atılmadı, kartlar da Trump’ın elinde…”

        TERSİNE KİSSENGER YÖNTEMİ

        Beyaz Saray’ın yeni sakinlerini yanlış zemine çeken nedenin ne olabileceğini sorduğumda ise Büyükelçi Aydın Sezgin’in yanıtı şöyle oldu:

        “Trump ve ekibi burada, ‘Tersine Kissinger’ teorisine yönelmiş olabilir. Yani Çin ile arasına mesafe koydurabilmek için Rusya ile müzakere edebilme olanağını tanıma yoluna gidebilir…”

        ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın doktrini büyük güçler arası denge ve onlara adım adım yakınlaşma, ülke çıkarları söz konusu olduğunda da net tavır alma üzerineydi.

        Uluslararası ilişkiler teorilerinde dile getirilen “Tersine Kissinger” yaklaşımı ise bir karşı detant, yumuşama hamlesine dayanıyor.

        Negatif bir denge politikasıyla iki ülke ilişkilerini etkileyecek adımlar atıp, aralarının soğumasına yol açabilecek politikalara yönelmeyi hedefliyor.

        Yani diğerinin getireceği zararı öngörüp, aynı oranda yatırımla düşman gördüğü ülkenin dostunu yanına çekme politikası olarak görülüyor.

        Bu Rusya Çin ilişkisi için geçerli bir yöntem olabilir mi?

        Hiç sanmıyorum, çünkü her ikisi de bir asrı aşkın süredir kurdukları ilişki ile birbirlerine merhem oldu…

        Alaska havasının kendisine sağladığı ek güçle Putin’in buna yanaşması da pek olası görünmüyor…