SAĞLIK otoriteleri, on yıllardır Nişasta Bazlı olarak isimlendirilen şekerin kullanılmaması konusunda uyarıyor.
Karaciğer sorunlarına yol açtığı, kansere neden olduğu ve obeziteyi arttırdığına ilişkin bilimsel verilerle ortaya koyuyor.
Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda yayınlanmış bir de bilimsel raporu bulunuyor.
Ancak, içtiğimiz koladan, yediğimiz baklavaya, çocukların hayran olduğu çikolata kaplı gofretlerden, sütlü tatlılara kadar hayatımızın her alanında yer alıyor.
Her ne kadar toplam kotası, pancardan üretilen şekerin %2,5’unu geçemeyeceği kararı bulunsa da sonuçta piyasada bulunan NBŞ miktarının tanınan kotanın çok üzerinde olduğunu resmi kurumların raporları doğruluyor.
Bu raporlardan biri de son toplantısını 8 Temmuz günü gerçekleştiren Ulusal Beslenme Konseyi’nde ele alınmış…
ULUSAL BESLENME KONSEYİ UYGULAMADA BU KEZ KARARLI…
Önce Ulusal Beslenme Konseyi’nden söz edeyim; içinde 9 bakanlığın ve sivil toplumun temsilcileri yer alıyor.
Ağırlıklı olarak da Sağlık Bakanlığı’nın ilaç ve tıbbi cihaz kurumunun yanında, halk sağlığı, kamu hastaneleri, sağılık hizmetleri gibi birimleriyle, Tarım Bakanlığı’nın gıda kontrol, bitkisel üretim, Çevre Bakanlığı’nın halk sağlığı ile ilgili birimlerinin yanında, Milli Eğitim, Hazine ve Maliye, Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Kültür ve Turizm bakanlıkları temsilcileri bulunuyor…
Ayrıca RTÜK, YÖK de Konsey’de temsilci bulundururken, sivil toplumdan da Türkiye Lokantacılar, Kebapçılar, Pastacılar ve Tatlıcılar, Fırıncılar, Esnaf ve Sanatkârlar konfederasyonlarıyla, Diyetisyenler ve Ziraat Odaları da temsilci bulunduruyor.
Sağlık Bakan Yardımcısı Dr. Şuayip Birinci’nin başkanlığındaki son toplantısına kurumların temsilcileri katılmış...
Ağırlıklı olarak toplumdaki obezite ve ağır sonuçları masaya yatırılmış…
Sağlık Bakanlığı’nın verilerinden yola çıkılarak, özellikle gelişme çağındaki gençlerde obezitenin büyük artış gösterdiğine vurgu yapılmış…
ŞEKER HASTASI SAYISINDA MEKSİKA’DAN SONRA İKİNCİ…
Her 5 obezden birinin kanser hastası olduğuna dikkat çekilmiş, şeker hastası oranındaki artıştaki yüksekliğe dikkat çekilmiş...
Yetişkinlerde durumun çok daha vahim olduğuna işaret edilerek, dünya örnekleri sunulmuş.
Herkesi hayrete düşüren şu veri ise ülkenin durumunu anlamak için yeterli:
Meksika’dan sonra, nüfusunun en çok şeker hastalığına sahip olduğu ikinci ülke… Bu hızla devam ederse Meksika’yı da yakında geçecek…
Gençlere ilişkin veriler de ürkütücü.
Örneğin 15 yaş üstü her üç bireyden biri obez, 15 yaş üstü kadınlarda ise bu oran her 2 kadından biri oranına kadar yükseliyor…
OBEZ HER 5 ÇOCUKTAN BİRİ KANSERE YAKALANDI
Çocuk yaşta obez olan bireylerin yarısı, ergen çağda da her üç gençten ikisi, erişkin döneminde de obez oluyor…
Daha önemli veriler de var…
Her 3 çocuktan birinde şeker hastalığının yanında, her 5 çocuktan birinde kalp, yine her 5 çocuktan biri de kemik hastalığına rastlanıyor…
Daha önemlisi de her 5 çocuktan biri de kesinlikle kansere yakalanıyor…
Sağlık harcamalarının 4’te üçünü de bu kronik hastalar oluşturuyor…
Sonra obeziteye neden olanlar masaya yatırılmış…
İlk sıraya da NBŞ ve halk arasında beyaz ekmek olarak isimlendirilen, içindeki vitaminlerden arınmış undan mamuller yerleştirilmiş…
Aktarıldığına göre sağlıklı bir insanın, günlük kalorisinin ancak %5’i şekerden oluşması gerekirken, bu oranın Türkiye’de toplam kalorinin yarısına ulaştığı tespit edilmiş.
KANSER VE KALPTEN ÖLÜMÜ ARTTIRIYOR
Yani tüketmesi gerekenden 10 kat fazla tüketir hale gelmiş…
Bırakın 10 katını, günlük kalori ihtiyacının dörtte birini şekerden karşılayanlar üzerinde yapılan inceleme de önemli bir veriyi gözler önüne sermiş:
Normal kalori ihtiyacının onda birini şekerden karşılayanlarda kalp damar hastalığı sebebiyle ölüm riskleri üçte bir oranında artıyor. Eğer kalorisini şekerden karşılama oranları 5 katına bire çıkarsa, normal bireye göre ölüm riskleri de 3 kat artışa yol açıyor.
Şeker içeren bir bardak meşrubat içenlerle, birden fazla içenler arasında obeziteye yakalanma oranı ise dörtte bir oranında artış gösteriyor.
Bütün bunların temel nedeni de dünyanın 1960’lı yıllarda, özellikle mısır, patatesten elde ettiği nişasta bazlı şeker…
Türkiye’de de bu şekerin kullanımı 2003’ten sonra yükselişe geçiyor.
Nitekim, benim de arasında bulunduğum, o günkü medya grubumuzda bu konuda çok mücadele verdik.
Sonunda NBŞ’nin toplam şeker üretiminin %10’unu geçemeyeceği kararının alınmasında katkımız oldu, sonra da bu oran %5’e indirildi;
BAŞKA İSİM ALTINDA SATILIYOR
Cumhurbaşkanı’na da yarıya kadar indirme hakkı tanındı.
Cumhurbaşkanı da 2018 tarihinden bu yana kotalar belirlenirken yarıya indirme hakkını kullanıyor ve toplam şeker üretiminin %2,5’unu geçmemesi gerekiyor…
Ancak pancardan veya şeker kamışından üretilenden çok daha ucuz olması, diğerine göre 2,5 kat daha fazla tat vermesi nedeniyle, piyasaya “nişasta, glikoz şurubu…” gibi isimler altında daha fazla sürülüyor.
Pancar veya kamıştan elde edilen şekerin, beşte biri karaciğer, geri kalan beşte dördü kaslarda yakılırken, NBŞ’nin tamamı karaciğerde metobolize oluyor ve hızla yağlanmaya yol açıyor.
Ulusal Beslenme Konseyi’ne sunulan raporun dikkat çeken bir noktası da Türkiye’de tüketilen NBŞ oranının Avrupa’nın en yükseği olması…
Örneğin İngiltere, 100 ml bir gazlı içecek içindeki şekerin 4,9 gramı geçmemesi gerektiğini hüküm altına almışken, Türkiye’de bu oran 11,6 gram…
TRUMP’IN DA TALEBİYDİ
Hatırlanırsa, kısa süre önce ABD Başkanı Trump da dünyanın en büyük gazlı içecek markalarından Coca Cola yöneticileri ile yaptığı görüşme sonrası, “Eğer şeker kamışından üretilmiş şekeri kullanırsanız ürününüzü içerim…” demişti.
Coca Cola yöneticileri de satış yaptığı diğer ülkelerde meşrubatının içeriğinde NBŞ kullanmaya devam ederken, ABD içinde şeker kamışından üretilen şekeri kullanacağını açıklamıştı…
MEKSİKA’NIN KARARI…
Meksika da bunun üzerine Coca Cola’nın 100 ml’de 10,6 gr olan şeker oranını 7,5 gr düşürdü…
Konsey, bu verileri gördükten sonra, zaten toplam üretimin %2,5’u ile sınırlandırılan NBŞ kullanımının tamamen yasaklanmasına karar vermiş ve karara bütün üyeler katılmış.
Bu kapsamda varılan karara göre NBŞ üreten fabrikalar yine çalışacak, ancak sadece ithalata yönelecek ve yurt içine bir gram dahi satamayacak…
YEMEĞİN İÇİNDEKİ KALORİ, PROTEİN MİKTARI YAZILACAK
Konsey bununla da kalmamış, Türkiye’de ilk kez uygulanacak yeni bir kararın altına imza koymuş.
Bu kapsamda tüm lokanta ve yeme içme mekanlarında, yemeğin içindeki karbonhidrat, protein ve kalori miktarı yazılacak.
TBMM lokantası uzun süre önce bu uygulamayı başlatmış, bazı lokantalar da kendisini takip etmişti.
UN VE SÜTE VİTAMİN KATMA ZORUNLULUĞU
Birçok ülkede bulunan Türkiye’de ise 2019’da oluşturulan Ulusal Beslenme Konseyi, aslında bugüne kadar birçok karar almış olmasına karşın, uygulamada bazı sorunlarla karşılaşılmıştı.
Bu kez çok daha güçlü bir şekilde uygulamanın hayata geçirilmesi de karara bağlanmış.
NBŞ dışında iki alana daha el atılması konusunda da uzlaşma olmuş.
Bunların başında da daha çok belediyelerin fırınlarında üretilen içeriğinden arındırılmış ekmekler ile hazır pasta sanayinde kullanılan unlar geliyor.
Avrupa’da birçok ülke buğday ununa demir vitamininin yanında, kanda yer alan yağ seviyesini iyileştiren ve B3 vitamini sayesinde iyi kolesterolü attıran Niasin eklenmesi kararı alınmış.
Benzer şekilde karbonhidratın enerjiye dönüşmesini ve bu sayede beyin, sinir sistemi, kalp, mide ve bağırsaktaki fonksiyonların artışında rol oynayan Tiamin katılması da zorunlu kılınmış…
Un ihracatında önemli yere sahip Türkiye, başka ülkelere gönderdiği unların içeriğinde bu maddelerin zenginliğe dikkat ederken, içeriye verdiği unda da aynı hassasiyeti göstermesi gerektiğine dikkat çekilmiş…
HASTALIĞI ÖNLÜYOR
Benzer durum kutu sütlerde de görülmüş; içerisine vitamin D’nin yanında, folik asitin eklenmesi halinde birçok hastalığın baştan önlenmesine katkı vereceği sonucuna varılmış…
Yapılan çalışma sonucu, bütün bu katkıların toplam üretim maliyetinin %1’ini geçmeyeceği de Konsey kararında vurgulanmış…
Türkiye, çeyrek asırdır yaşadığı sorun için önemli bir adım atma kararı almış, arkasında da güçlü bir siyasi desteğinin olduğu görülüyor.
Umarım, NBŞ üretenler, o ürünleri kendi aile bireylerinin de tükettiğinin, sağlıklı bir toplumun önünde engel teşkil ettiğinin farkına varır ve bir an önce kararların uygulanmasına katkı verir...
Yoksa sağlıksız, bir o kadar da obez genç hastası bulunan toplumla karşılaşır...