UKRAYNA Devlet Başkanı Zelenskiy’nin, Rusya Devlet Başkanı Putin ile buluşacağına ilişkin söylemler artınca aklıma geldi…
Fransız edebiyatçı Samuel Beckett’in 20.yy’ın en iyi yapıtlarından biri olan “Godot’yu Beklerken” eserini anımsadım…
Kitabın iki kahramanı, ilk adı Zelenskiy olmayan Vladimir ile Esragon’un, Godot adında birini beklerken aralarında geçen o muhteşem diyaloglar hafızamda canlandı…
Son iki yıldır Zelenskiy’nin, Putin ile görüşmeyi beklemesi de eserdeki gibi gittikçe absürd tiyatro akımına benzer hal aldı…
Hep bir araya gelip görüşecekleri dile getiriliyor…
Hatta dün Zelenskiy’nin de dile getirdiği gibi aralarında İstanbul’un da yer aldığı mekanlara atıf yapılıyor; ama gittikçe Godot’yu bekler hal alıyor...
MOSKOVA TAKTİĞİ: ESNEMEDEN ALMAK…
Umarım buluşurlar ama bundan öncekilerin varoluşsal bir çaresizlik ile sonuçlandığını anımsayıp, temkinlilik içinde olmakta fayda var…
Çünkü Moskova’dan esen hava, Zelenskiy ve NATO Genel Sekreteri ile Avrupa liderlerinin bir bölümü ile Beyaz Saray’da zirve yapan ABD Başkanı Trump’ın ekibinden yansıdığı gibi değil…
Daha önce de bu köşede vurguladım, Rusya’nın bir özelliği vardır, olduğu noktadan kesinlikle esneme yapmaz.
Bir anlaşmazlık durumunda karşısındaki yeni pozisyonu ile tekrar gelirken, Moskova, onun kendisine daha fazla gelmesi için milim kıpırdamaz.
Burada da öyle olacağı açık…
“PUTİN BARIŞLA İLGİLENMİYOR…”
Nitekim görüşme haberleri hafta başında dile getirilmeye başlandıktan itibaren Moskova’dan gelen açıklamalar da bunu teyit edici yönde…
Bu konuda en gerçekçi yaklaşım da görüşmenin olacağı açıklamasının hemen ardından eski NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’den geldi.
Rusya’ya karşı savunma pozisyonunun yenilenmesinde önemli rol üstelenen Rasmussen, BBC’ye verdiği demeçte “Putin barışla ilgilenmiyor. Putin’in çıkarı bu süreci olabildiğince uzatmak” dedi.
Trump’ın, “Putin ateşkesi değil barışı istiyor” açıklamasına da atıf yaparak şu noktaya işaret etti:
“O yüzden Trump'ı ateşkes için ısrarcı olmaya ve doğrudan barış görüşmelerine geçmeye ikna etti…”
Burada da kalmadı, Moskova ile barış anlaşması görüşmelerinden önce, güvenlik garantilerinin belirlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Konuya yaklaşımında ne denli haklı olduğu da dün Putin’in en güvendiği isimler arasında sayılan iki isimden ardı sıra geldi.
“UKRAYNA’YI TÜRKİYE DAHİL 4 ÜLKE KORUSUN”
Beyaz Saray, “Putin’in, Zelenskiy ile görüşmeyi kabul ettiğini açıklarken” Fransa Cumhurbaşkanı Macron da NATO üyesi yapılmayacağını ancak 5’inci maddesi kapsamındaki koruma kalkanına Ukrayna’nın da alınacağını açıklamıştı.
Macron, daha da ileri gitti ve dün de şu açıklamayı yaptı:
“Türkiye dahil 4 ülke; İngilizler, Fransızlar, Almanlar, Türkler ve diğer Avrupa ülkeleri Ukrayna’da operasyonlar yapmaya hazır olmalı; bu operasyonlar cephe hattında olmayacak, provokatif olmayacak, ancak hava, deniz ve kara unsurlarında güvence sağlayacak operasyonlar olacak…”
ABD ile Avrupa’nın bu konudaki güvenlik garantilerini de 15 gün çalışacaklarını bildirdi.
“BEYİNSİZ GALYALI HOROZ…”
Fransa Cumhurbaşkanı’na en sert tepki eski Rusya Devlet Başkanı, Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvadev’den , “Beyinsiz Galyalı horoz…” diye başlayan, hakaret boyutunda cümleyle geldi…
Medvadev, devamını da getirdi:
“(Beyinsiz Galyalı Horoz) Ukrayna'ya asker gönderme fikrinden vazgeçemiyor… Açıkça belirtildi: Barış gücü olarak NATO birlikleri YOK. Rusya böyle bir 'güvenlik garantisini' kabul etmeyecek. Ama o boğuk, zavallı kuş, kümesin kralı olduğunu kanıtlamak için ötmeye devam ediyor…”
LAVROV: KİEV’İN KORUMASINDA BİZİM VETO HAKKIMIZ OLMALI…
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da Trump’ın açıklamasına önemli bir ket vurdu ve Ukrayna Cumhurbaşkanı ile ikili görüşme yapılacağına ilişkin açıklamaları küçümserken, güvenlik garantileri konusunda bir anlaşmaya varılacağına ilişkin beklentilerin de önünü kesti…
Lavrov, gelen önerileri ancak, “Rusya’nın Kiev’i savunmaya yönelik gelecekteki çabalar üzerinde etkili bir veto yetkisine sahip olması durumunda kabul edeceğini” söyledi.
Aslında bu açıklamalar, ya Trump ve ekibinin Rusya’nın işgalden bu yana üç yıldır sürdürdüğü stratejisini, çok yeni olmaları dolayısıyla henüz kavrayamadığı gösteriyor.
Veya Putin’in, Rusya’nın ünlü ressamlarından birine yaptırdığı portresini Trump’a, bölge özel danışmanı, eski emlakçı Steve Witkoff aracılığıyla yollamasının yarattığı duygusal etkiye kapıldığı izlenimini yaratıyor…
EN UZUN SÜRELİ DİPLOMASİ HEYETİ
Şurası açık ki üç yıldır Putin’de dolayısıyla Moskova’da Ukrayna konusunda en küçük esneme yok.
Moskova Nisan 2022’de İstanbul’da masaya ne koyduysa Alaska Zirvesinde getirdikleri de ne bir eksik, ne bir fazlası…
Dolayısıyla ne NATO güçlerinin ağırlıkta olduğu, sınırın silahsızlandırılmış bölgesine yerleştirilecek Barış Gücüne olumlu bakıyor, ne de Zelenskiy’i muhatap almak istiyor…
Teslim olduğunu, Moskova’nın tüm şartlarını kabul ettiğini açıklayana kadar da Zelenskiy ile görüşmeyeceğini defalarca dile getirmiş bulunuyor.
Ez cümle, Beyaz Saray’daki danışmanlar eğer Moskova’nın taviz vereceğine ilişkin bir bakışa sahipse, Rusya’dan gelen haberler onları teyit etmiyor, tam tersine anlamadıkları veya yanıldıklarını gösteriyor.
Sanırım karşılarında olanın, 21 yıldır Dışişleri Bakanlığı yapan Lavrov gibi diplomasiye yıllarını vermiş ekip olduğunun farkında değil…
Moskova’daki ekip, New York emlakçılarına benzemiyor…
Kişisel ilişkilerin, daha fazla görüşme yapmış olmanın Moskova için hiçbir anlam ifade etmediğini anlamaları da sanırım epey zaman alacak…
NATO’NUN 5. MADDESİ?
Anlaşılan o ki NATO’nun 5. Maddesi konusunda da Witkoff’un yanlış bilgisi var…
Alaska Zirvesi sonrası Ukrayna’ya sağlanacak garantinin NATO’nun 5. Maddesine göre modelleneceğini, ancak ABD’nin herhangi bir müdahalesinin olmayacağını belirtti…
Bu da tepkilerin gelmesine yetti; New York Times’te dün yer alan Barış Vakfı Analisti Eric Ciaramelle’nın şu cümlesi ise durumun özeti:
“Witkoff, ‘Rusların Alaska'da güvenlik garantileri konusunda ne teklif ettiğini açıkça yanlış anlamamış… Witkoff, garantinin NATO'nun 5. Maddesi'ne göre modelleneceğini, ancak ABD'nin Ukrayna'nın savunmasına müdahale etme taahhüdünde bulunmayacağını söyleyerek herkesi daha da şaşırttı. 5. Madde'nin özü bu, o zaman ne hakkında konuşuyoruz?”
NATO’nun 5. Maddesinin özü, üye bir ülkeye saldırı anında topluca ona destek verileceği taahhüdüne dayanıyor…
YENİ GÜVENLİK VE SAVUNMA PLANI NE?
Tam anlamıyla bir kafa karışıklığına açıklamalarıyla yol açmalarına karşılık, Macron’un sözlerinden de yola çıkıldığında görülen o ki, uluslararası bir güç Rusya ile Ukrayna arasında şu an mevcut olan sahada bölgeyi denetlemek için bulunacak.
Bu güç daha çok Rusya’dan, Ukrayna savunmasına yönelik bir saldırı gelmesinin önüne geçmeyi hedefleyecek.
ABD hava kuvvetlerinin desteğiyle de ilk savunma hattı oluşturulacak…
DOSTLAR ALIŞVERİŞTE GÖRSÜN
Anlaşılan o ki ABD Trump ile başlayan, her şeyin bir maliyeti olduğu ve bunun alınması gerektiğine yönelik “tüccar” yaklaşımını burada da sergilemiş.
Avrupa ülkeleri görüşmede, Ukrayna’nın savunma ihtiyacını karşılamak üzere ABD’den 90 milyar dolarlık silah satın alımını finansa etmeyi kabul etmiş…
Bunu gören Zelenskiy de boş durmamış, Rusya’nın derinliklerine kadar uzanan ve stratejik bombardıman filosunun çoğunu yok eden insansız hava araçlarından ABD’ye de satmayı teklif etmiş…
Görüşmelerin bu hali bir sonuca ulaşmak için çok erken olduğunu, Rusya’nın da esnemeye niyetli olmadığını açıkça gösteriyor.
Ayrıca, barış veya çatışmazlık da bu çağda hemen deyince sağlanamıyor…
“YEDİ TANE VAR AMA ASLINDA HİÇ YOK…”
Savunma alanında kaleme aldığı görüşleriyle bilinen Bay Gassen’in geçenlerde yeni bir makalesine rastladım…
Beyaz Saray’ın girişimiyle sonuçlandığını iddia ettiği anlaşmazlıklar, çatışmalarla ilgili iyi bir toparlama yapmış…
Trump’ın çözüldüğünü ileri sürdüğü Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda çatışmasının bittiğine ilişkin çok az kanıt var, donmuş bekliyor.
Yine Mısır ve Etiyopya; Hindistan ve Pakistan; Kosova ve Sırbistan, Ermenistan ve Azerbaycan; Kamboçya ve Tayland…
Bu yedisinde de ABD destekli olarak bir çözüme ulaşıldığı ileri sürüldü; hatta bazılarını Trump bizzat Beyaz Saray’a davet edip el sıkıştırdı.
Peki, bitti mi?
Gassen sonunu iyi bağlamış: