Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya "Ya uyarsınız ya da SDG'yi korumayız…"  
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        SURİYE’DE işler tam yoluna girmiş gibi görünürken, İsrail’in devreye girmesiyle yön değiştirmeye başladı…

        Özellikle Süveyda’da Dürzilerin ayaklanması, Arap aşiretlerinin karşı koymak için birleşip saldırıya geçmesiyle başlayan gerilim güçlükle yatıştırılırken dün yine yerel çatışmalara rastlandı.

        Burada da kalmayıp Kuzey Doğu bölgesine, yani SDG alanına da sıçrama emaresi gösterdi, o bölgede de işler ters gitmeye başladı…

        Şam yönetimiyle Mart ayında altına imza koyduğu anlaşmaya uyacağı sözünü veren Suriye Demokratik Güçleri (SDG), bir anda verdiği sözleri tutmayan, birlikte çizilen yol haritasına uymayan tavır takındı.

        Bu hem Şam yönetiminin, hem de anlaşmanın yapılması için çaba gösteren başta Türkiye ve ABD olmak üzere, batılı devletlerin tepkisini çekti.

        Ancak SDG, daha açıkçası içindeki YPG, İsrail ile olan ilişkisine güvenip atılacak adımların önüne geçmeye başladı.

        Batılı medyada yer alan ve bugüne kadar da yalanlanmayan habere göre, bu durum ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack’ın da tepkisine yol açtı…

        Barrack, hem Suriye’de hem de Amman’da yapılan toplantılarda SDG yönetimini uyardı.

        Bu gelişmeler üzerine SDG lideri Mazlum Abdi, Şam’da geçici Cumhurbaşkanı Ahmed el Şara ile altına imza koyduğu anlaşmaya içlerinden bazı grupların itiraz ettiğini belirterek süre istedi...

        SDG’YE TANINAN 30 GÜN SÜRE DOLMAK ÜZERE…

        İngiltere merkezli yayın kuruluşu Middle East Eye’de yer alan habere göre, ABD öncülüğündeki koalisyon, Temmuz’un üçüncü haftasındaki toplantıda “SDG’ye 30 günlük süre tanıdı” ve entegrasyonu sağlamak için gereken adımları atmasını istedi.

        Kürt gruplardan bazılarının Şam Savunma Bakanlığı’na bağlanmak yerine, özerk bir yapı içinde hareket etmeyi istediği, kendilerine de emsal olarak Dürzileri gösterdiği belirtildi.

        ŞAM YPJ’Yİ İSTEMİYOR

        Dürziler, bir süre önce yaptıkları açıklamada İsrail’in desteğiyle özerkliğini ilan ederken, kendi iç güvenliğini de kurduğunu açıklamıştı.

        Kürt gruplar, “Orta Doğu’da silahsız olmanın çıplak gezmek anlamına geldiğini” belirterek, iç güvenliği sağlamak için verilen polis gücü oluşturma hakkının genişletilerek etkin hale getirilmesi arzusunu dile getirdi.

        Ayrıca Şam yönetiminin YPG yapılanmasının önemli bir kolu olan kadın savaşçıların toplandığı YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) ve benzeri yapılara izin vermemesini de tepkisinin gerekçesi yaptı.

        BARRACK: TEK DEVLET, TEK ORDU

        Ancak Şam yönetimi taleplere olumlu bakmazken, benzer şekilde ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack da “Tek devlet, tek ordu…” diyerek tutumunda bir değişim olmadığını ortaya koydu…

        Yine Middle East Eye’de yer alan habere göre ABD, 30 günlük sürenin dolmasını takiben, Şam’ın askeri bir operasyon başlatması halinde uluslararası koalisyonun kendilerini koruyamayabileceği konusunda SDG’yi uyardı…

        Nitekim dün Milli Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında da yer aldığı gibi 10 Mart’ta imzalanan anlaşmadan bu yana SDG’nin hiçbir olumlu adımı atmadığı, bunun Suriye’nin yeniden imarında sorun oluşturduğu belirtildi ve Şam ordusuna gerekli desteğin verileceğinin de altı çizildi.

        ÖCALAN DA DEVREDE

        Ankara, Terörsüz Türkiye projesi kapsamında devam eden çabaları da olumsuz etkilediğine vurgu yaparak, böyle devam etmesi halinde uzun süredir YPG yapılanmasına karşı bölgede devam ettirilen çatışmazlık sürecine son verileceği görüşünü taşıyor.

        Türkiye bu tutumunu ABD ve koalisyon ortaklarına da bizzat iletti.

        Kat edilen yoldan geri dönüş olmayacağına ve Suriye’deki bu durumu hoş karşılamayacağına da vurgu yaptı.

        Bu kapsamda PKK lideri Abdullah Öcalan da SDG yönetimine gönderdiği mesajında altına imza konulan anlaşmaya uymaları ve Türkiye’de kendi çabasıyla başlatılan sürece de zarar vermemelerini istedi.

        SDG, Öcalan ve Ankara’dan gelen taleplere sıcak yaklaşırken, bir yandan da ABD aracılığıyla Türkiye’ye 30 günlük sürecin uzatılması talebini iletti.

        Barrack’ın da çok uzun olmamak kaydıyla süre uzatımı konusunda Ankara’da temaslarda bulunduğu ileri sürüldü…

        Ankara’nın da tavrını sert koyduğu ve SDG'nin ikna edilmemesi halinde gereken neyse yapılmasından geri durulmayacağını açık şekilde iletti.

        Hatta önceki gün Şam ile altına imza konulan anlaşma kapsamında Suriye ordusunun YPG’ye dönük operasyonuna da destek vermeye uluslararası kurallar gereği hazır olduğu bilgisini iletti.

        “SDG KONTROLÜNDE TUGAY VEYA TÜMENE İZİN VERMEYİZ…”

        Konunun uzmanına TBMM’de oluşan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi (MDKD) Komisyonu’nda devlet yetkilerinin Suriye’deki gerilime değinip değinmediğini sordum.

        Aktardıklarına göre, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın dile getirdiği sertlikte bir yaklaşımları olmamış…

        Ancak Suriye’deki sürecin biraz çetrefil olduğu, toplamda 300 kadar Türk uyruklu örgüt elemanının bulunduğu ve bunlarla ilgili görüşmelerin de sürdüğüne vurgu yapılmış.

        Suriye’deki gelişmeleri takip eden etkin isim, SDG’nin sorunu sürece yayarak çözüm aradığına dikkat çekerek, “Biz orada SDG kontrolünde bir tugay veya tümene izin veremeyiz” dedi.

        Üzerinde durulan ise Suriye’de bulunan güçler açısından SMO’nun ardından, hem askeri donanım, hem de sayı açısından en güçlü yapı olan YPG güçlerinin tasfiye sürecinde bir nebze yumuşama yapılıp yapılamayacağı.

        Gerekçeleri de yukarıda da sözünü ettiğim gibi Orta Doğu’da silah bırakmanın zor olduğu konusundaki bakış…

        ARAP AŞİRETLER DE TEPKİLİ

        Ancak Ankara tutumunu koruyor ve gerekirse Şam’ın müdahalesine destek vermeye hazır olduğunu gizlemiyor.

        Nitekim ORSAM’dan Suriye üzerine çalışan Oytun Orhan, dün sohbet ederken bölgede bir askeri hareketlilik olduğuna dikkat çekip ekledi:

        “Arap ülkelerinden ilk aşamada 4 milyar, sonrasında ise çok daha yüksek bir yatırım gelmek üzereyken, ortaya çıkan bu tutumdan SDG içinde yer alan Arap aşiretlerinden de tepkili. Kimse YPG’nin nazına katlanmaz…”

        VİLAYETLERDE AĞIRLIĞI YOK

        SDG’nin kent yapılanması içinde YPG güçlerinin ağırlığının yüksek olmadığını da belirten Orhan, şu örnekleri verdi:

        “Bölgedeki 51 vilayette ağırlıkları yok. Örneğin Kobani’de Kürt güçlerinin ağırlığı yüksek ama, Kobani Halep’e bağlı, il bütününde azınlıktalar. Yine Kamışlı’da sayıları yüksek ama Haseke’ye bağlı ve orada da il toplamında azınlık durumdalar… Ağırlığı Araplardan oluşan güçle belirli bir etkinliğe ulaşıyorlar…”

        Buna karşın bölgenin en etkili gücü olduğu gerçeğinin de reddedilemeyeceğini vurgulayan Oytun Orhan, “Bölgede 60-70 bin silahlı kişiyle en düzenli ve modern silahlara sahip askeri yapı durumundalar” dedi.

        Buna karşın ABD’nin ve son dönem İngiltere ve Fransa’nın da gerekli desteği vermeyeceğini belirtmesi sonrası SDG’nin İsrail desteğinde bir umut peşinde olduğuna da vurgu yaptı.

        Bu tutumunu devam ettirmesi halinde Şam yönetiminin SMO ve Türkiye’nin de desteğiyle gerekeni yapmakta kararlı olduğunu belirtti.

        Anlaşılan o ki bu tutumunu devam ettirirse, sonbahara girilip, havanın serinlemeye başlamasıyla birlikte bölgede yeni bir hareketin başlaması bekleniyor.

        Bölgede herkes Eylül’de neyin geleceğini gözlüyor…