Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya Siyasetin çatışmalı uzlaşısı…
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        MECLİS Grup toplantılarının gerçekleştiği gün gibi dün de yeni bir “Salı Sendromu”nu yaşadı…

        Bunu diğerlerinden ayıran özelliği ise geçmişte de örneklerine tanıklık ettiğimiz gibi “Politik Salı Füzyonu”nun da gerçekleşmiş olmasıydı.

        Aslında TBMM bir süredir Terörsüz Türkiye projesi başta olmak üzere politik füzyonlar yaşıyor.

        Yani, geçmişte çatışma veya politik mücadele halinde olan farklı siyasi yapıların, bir araya gelip tek güç gibi ortak hareket ettiği dönemden söz ediyorum.

        Özellikle dış politika ve DAEŞ gibi radikal terör hareketlerinin lanetlenmesinde politik füzyonla oldukça fazla karşılaşıldı.

        Farklı ideolojilerin bir program çerçevesinde harmanlanıp, ortak paydada buluşulması durumuna ise ilk kez tanıklık ediliyor.

        AK Parti ve MHP ile DEM’in veya CHP ile MHP’nin kamuoyunda çatışma halinde olan konularda nezaketle buluşma çabası yaşanıyor.

        BAHÇELİ’NİN MESAJI

        Bunun ilk adımı da dün Terörsüz Türkiye adı verilen süreçte de olduğu gibi MHP lideri Devlet Bahçeli’den geldi.

        Politik tarafları bir kenara bırakıldığında, ekonomide de ciddi sıkıntılara neden olan belediye başkanlarına dönük gözaltılar konusunda Bahçeli’nin tutumu baştan beri aynı seviyede kaldı.

        Dün de duruşunu bir kez daha sergiledi…

        CHP’li belediye başkanlarına yönelik gözaltı ve tutuklamalara işaret ederek şöyle dedi:

        “İddianameler süratle hazırlanmalı, kovuşturmalar etkin şekilde, en kısa sürede tamamlanmalıdır. Tavı kaçan yargı süreçlerinin siyasi kutuplaşmayı beslemesi muhtemel akıbettir. Yargı süreçlerinin uzaması sakıncalıdır ve gerek yoktur. Adli yılın başlaması ile bu ağır yükü gündemimizden çekip çıkaralım.”

        Ardından CHP lideri Özgür Özel’in uzun süredir talep ettiği belediye başkanlarının yargılamalarının TRT’den canlı yayınlanmasına ilişkin talebini dile getirip devam etti:

        “Duruşmaların canlı yayınlanmasını talep etmişti muhalefet. Biz de bu beklentinin makul ve meşru şekilde değerlendirilmesini bekliyoruz. Türk milleti gerçeği görsün, gerçekleri bilsin, hükmünü ona göre versin…”

        “KIYMETLENDİRİYORUM…”

        Özgür Özel de MHP liderinin kendisine dönük politik sert sözlerini ayıklayarak konuşmayı okumuş olacak ki şu önemli vurguya yapma gereği duydu:

        “Sayın Bahçeli'nin attığı adımı kıymetlendiriyorum. Bana söylenmiş bundan önceki sözler, yapılmış değerlendirmeler, MHP tarafından birtakım arkadaşlarımız hakkında masumiyet karinesini gözetmeyen nitelendirmelerin hepsinin üzerinde bir söz kurduğunu ve doğru bir yerden yaptığını değerlendiriyorum.”

        Üzerinde uzlaşılan noktanın tutuklamaların bir mahkumiyete dönüşmemesi ve toplumsal kırılmalara neden olmaması…

        Şurası açık ki başta Adıyaman, Adana ve Antalya büyükşehir belediye başkanları olmak üzere yapılan tutuklamalar konusunda AK Parti’de hukuk ve ekonomi bilenlerin yanı sıra, MHP’de de birçok kişi rahatsız…

        Siyasi açıdan farklı kutuplarda ve taraflarda yer alıp çatışma halinde olmakla birlikte, bu konuda ciddi bir uzlaşı yaşanıyor.

        TUTDERE BAŞKANLIK YAPABİLECEK Mİ?

        Peki, siyasette bu konuda sağlanan çatışmalı uzlaşı, yargının aldığı kararlara da yansıyacak mı?

        Deprem döneminde çalışmalarına bizzat tanıklık ettiğim, TBMM kulisinde kimi görse Adıyaman için bir şey yapması konusunda elde edene kadar kene gibi yapışan, mütedeyyin kimliğiyle de bilinen Belediye Başkanı Abdurrahman Tutdere için mahkemenin “ev hapsi şartıyla tahliye” kararı için de bunun oluştuğunu söyleyebilir miyiz?

        Bir açıdan evet.

        Yargı fiili olarak görevini yerine getirmesinin önüne bir engel koymadı.

        Sadece, kaldırılması her an olası ev hapsiyle sınırlı kaldı…

        Bir anlamda yargı pası, icraya attı…

        Bundan sonrası İçişleri Bakanlığı’na kalmış…

        Aslında Belediyeler Kanunu’nun 47. Maddesi de benzer bir hüküm taşıyor, görevleriyle ilgili hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye başkanlarının gececi bir tedbir olarak İçişleri Bakanı tarafından görevinden uzaklaştırabileceğine hükmediyor.

        Ancak Anayasa da yerel yönetimlerin ve başkanlarının demokratik kurumların işlerliği açısından önemine vurgu yapıp, bunlara ilişkin kararlarda görevlerini yerine getirmelerinde bir engelle karşılaşmamaları gerektiğinin altını çiziyor.

        Terör, zimmete para geçirme, rüşvet, görev ihmali gibi konularda ise taviz vermiyor.

        Bundan olsa gerek İçişleri Bakanı tarafından farklı tarihlerde, farklı belediyeler için alınmış farklı kararlar var.

        Öncelikle terör, rüşvet, zimmete para geçirme gibi suçlardan yargılanmıyorsa ve mahkum olmadıysa görevden alınması zorunlu değil.

        EV HAPSİ ALDI, ANCAK BAŞKANLIKTA KALDI…

        Yakın geçmişte, ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı getirilmiş olmasına karşın, görevinden el çektirilmeyen belediye başkanları da oldu.

        Buna karşın, haklarında herhangi bir yaptırım ve mahkumiyet kararı olmamasına ve serbestçe dolaşabilmelerine karşın, haklarında “soruşturma ve kovuşturma” açıldığı gerekçesiyle İçişleri Bakanı tarafından görevden alınanlar da var.

        Bunların başında da Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Hakkari Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış ve hakkında mahkumiyet kararı verilmeden önce görevden uzaklaştırılan Van Büyükşehir Belediye Başkanı Abdullah Zeydan…

        İçişleri Bakanı, bu kişiler hakkında herhangi bir hüküm olmadan sadece soruşturulmasını gerekçe göstererek el çektirdi ve yerlerine kayyum atadı…

        ZEYDAN KARALAR KARARI

        Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Zeydan Karalar ile ilgili durum ise bunun ötesinde gerçekleşti...

        Karalar, tam 11 yıl öncesine yönelik, üstelik ilçe belediye başkanlığı döneminde kendisine isnad edilen bir suç nedeniyle tutuklandı...

        Bu kararın AK Parti'nin, Adana siyasetini iyi bilen kesimlerinde de kabul görmediğine dünkü konuşmalarımızda tanıklık ettim...

        Aslında beklenti Karalar için de tutuksuz yargılanması yönünde bir kararın çıkması yönündeydi.

        Ancak diğer büyükşehir belediyelerinde olduğu gibi Adana'da da tutukluluk ile sona erdi.

        Görünen o ki tutukluluğa itirazdan da sonuç gelmez ise Adana için bir Büyükşehir Belediye Başkanvekili seçilecek, Antalya gibi o da CHP içinden bir isim olacak...

        Tam 7 yıl öncesindeki bir duruma dönük olarak bir kişinin ileri sürdüğü iddianın yarattığı etki ise çatışmalı uzlaşının çok ötesinde bir sonuç doğuracağı da açık...

        CHP’NİN 22 VEKİLİ

        Gelelim dün kulislerde tartışılan, aslında iki yıldır üzerinde konuşulan ara seçime zorlama konusuna…

        CHP’li vekillerin istifa ederek ara seçime zorlanması gerektiğine ilk işaret eden eski CHP lideri Kılıçdaroğlu oldu…

        Kılıçdaroğlu, CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer 11 Kasım 2024’te tutuklanıp, yerine de kayyum atanınca, “Bütün CHP milletvekilleri istifa etmeli ve ara seçime gidilmeli” önerisinde bulundu.

        Ancak parti yönetimi sıcak bakmadı.

        Çünkü ara seçim geçmişte de çok başvurulan bir yöntem değil; çok partili hayata geçildiğinden bugüne kadar da 7 kez gerçekleşti.

        Ara seçime gidenlerin geri gelememesi gibi bir durumu da ortaya çıkardı.

        SADECE BİR KEZ SONUÇ VERDİ…

        Ayrıca sadece bir kez sonuç verdi…

        CHP’nin etkin olduğu, Konya, Manisa, Edirne, Muğla ve Aydın’daki 14 Ekim 1979’da yapılan ara seçimi Adalet Partisi kazandı.

        Dönemin AP lideri Demirel’in, meşhur “Beş… Beş… Beş…” sloganı hafızalara kazındı ve beşini birden aldı…

        CHP’li yöneticilerin dün dikkat çektiği bir nokta daha vardı.

        Ara seçim kozunu bir kenarda tuttuklarını inkar etmediler, ancak içinde barındırdığı bir zaafa da işaret ettiler.

        Dikkat çektikleri TBMM’de şu an için 8 boş sandalye var, ara seçime gidilebilmesi için boş sandalye sayısının Meclis’in %5’ine yani 30 milletvekiline ulaşması gerekiyor.

        GENEL KURUL BAZILARININ İSTİFASINI KABUL ETMEZSE!..

        Bu durumda CHP’den en az 22 milletvekilinin istifası gerekiyor.

        Ancak istifanın geçerli olabilmesi için TBMM Genel Kurulu’nda da kabul edilmesi gerekiyor.

        Diyelim ki 22 CHP’li milletvekili istifa etti ve bunun 19’u kabul edildi.

        Bu durumda CHP’li 19 vekil parlamento dışı kalacak, ara seçim için de yeterli sayıya ulaşılmayacak.

        Bütün bunlardan dolayı, bir seçenek de olsa ara seçim CHP’nin öncelikleri arasında yok…

        NOT: Kırşehir Akpınar Belediye Başkanı Şükrü Turgut aradı, arama motorları ve ChatGTP'de yer alan hakkında "ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı verilmesine karşın Bakanlık tarafından görevine devam ettirildiğine ilişkin" bilginin gerçeği yansıtmadığını söyledi. Hakkında verilmiş, görevi kötüye kullandığına ilişkin herhangi bir mahkeme kararının da bulunmadığını aktardı.