ANKARA 42. Asliye Hukuk mahkemesinde 30 Haziran Pazartesi görülecek davanın CHP içindeki tartışmanın nedeni sanmayın…
Yani gerilimin arkasındaki neden CHP davası değil, CHP’lilerin davası…
Yıllardır süregelen ve her kurultay sonrasında muhakkak hortlayan genetik bir sorun…
CHP 53 YIL ÖNCE DE BENZERİNİ YAŞADI…
Geçmişi de CHP’nin kurultayının ilk kez mahkeme ile tanıştığı 1972’deki 6. Olağanüstü Kurultay’a uzanıyor.
Dönemin Genel Başkanı İsmet İnönü, önceki, yani 5. Olağanüstü Kurultay’da Parti Meclisi’ne güvenoyu alamayınca görevinden istifa edip partinin kurultaya götürülmesini istemişti.
Bülent Ecevit’in aday olduğu bu olağanüstü bu kurultaya partiyi o zaman oluşturulan 3 kişilik “Geçici Kurul” götürdü.
Kurultay’a gidişin yöntemine Kurultay Delegesi Kemal Satır itiraz etti ve tedbir kararı koydurmak için mahkemeye gitti…
Ancak mahkeme yetkisinde olmadığını belirterek başvuruyu reddetti…
Ecevit de girdiği seçimle kazandığı Genel Başkanlık görevini 1980 darbesine kadar sürdürdü; yasakların kalkması sonrasında DSP’yi kurdu.
Dolayısıyla CHP’de sıklıkla görülen dejavu burada da yaşanıyor…
PM’NİN, FERİ MÜDAHİLLİĞİ
30’UNDA KARAR ÇIKARMAZ…
Sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim Pazartesi günü Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi’nden karar çıkacağını beklenmesin, çıkmaz.
Nedeni de Mahkeme’nin, Parti Meclisi üyelerinin Feri Müdahil olmak için yaptıkları başvuruyu kabul etmiş olması.
Feri Müdahillik, görülmekte olan bir davada, üçüncü kişilerin taraflardan birinin yanında ona yardımcı olarak yer alması anlamına geliyor.
Yani PM üyeleri, Genel Merkez yönetiminin yanında kendisinin de dava sonucundan etkileneceğini, kazanılması halinde fayda elde edeceğini belirterek davya katılma hakkını elde edilmesi.
CHP PM üyelerine dün itibarıyla Feri Müdahil olma hakkı tanındı.
Dolayısıyla onların da ifadelerinin ve sunacakları belgelerin alınması gerektiğinden 30 Haziran Pazartesi günü karar çıkması olası değil…
Bu CHP'de rahatlama sağlar mı?
Son günlerde yaşananlardan yola çıkılırsa, bir rahatlama yerine, tartışmayı daha uzun vadeye yayar, bu da gerilimin daha da katılaşmasına, çatlağın genişlemesine neden olur.
Ancak partideki akil kişilerin de dile getirdiği gibi bunun düzeltilmesi Özel ve Kılıçdaroğlu'nun bir araya gelip soruna nokta koymasıyla olasıdır...
NEDEN MUTLAK BUTLAN?
Gelelim bugüne…
CHP kurultayı hakkında açılmış 3 dava var, biri İstanbul İl Kurultayı, ikincisi üzerinde çok tartışılan, Mutlak Butlan kelimesinin çokça harcandığı CHP Büyük Kurultayı bir de rüşvet, irtikap, irade zedelenmesine yol açtığı gerekçesiyle Ankara Ağır Cezada devam eden dava…
Bunların en popüler olanı da pazartesi günü nasıl sonuçlanacağı konusunda kanun maddelerinin ne dediğinden çok, fikirlerinin ne beklediği üzerinde durulan Asliye Hukuk’taki dava…
Bir tarafın iddiasına göre pazartesi günü mahkeme davayı sonuçlandıracak, Kurultay hakkında “Mutlak Butlan” yani yok hükmünde kararı verecek ve önceki yönetimin, yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun görevin başına dönmesini sağlayacak.
Bunu savunanların dayandığı gerekçe Medeni Kanun’un dernek genel kurulları hakkındaki hükmüne dayanıyor.
Dernekler Kanun’dan yola çıkarak da Siyasi Partiler, dolayısıyla Kurultaya ulaşıyor…
MUTLAK BUTLANCILAR NE DİYOR?
İddiaları şöyle…
Günlerdir, iktidar, muhalefet, hem de konuyu çok iyi bilen akademisyenlerle konuşuyorum…
Bugüne kadar hukukçular içinde, kongre/kurultaylar ve seçim hukuku konusunda yetkin olan iktidarda bulunan hukukçular da dahil, içlerinden birinin “mutlak butlan” kararı çıkar dediğine tanık olmadım.
Tam tersine böyle bir kararın çıkmasının hukuksuzluk olacağını ve seçim, sandık süreçlerine ciddi zarar vereceğine işaret etti.
Geçmiş bütün kongrelerin de bu kararla zedelenebilir hale gelmesi bir yana, Asliye Hukuk mahkemesinin Yüksek Seçim Kurulu’nun yetkisini gasp etmesi anlamına geleceğini vurguladı.
MUTLAK BUTLAN, SİYASİ PARTİDE GEÇERLİ DEĞİL
Bu görüşü savunanlardan biri de bütün kurultay veya kongrelerde karşılaşılan sorunlar konusunda mütalaasına başvurulan, hocaların hocası, Borçlar ve Medeni Hukuk alanında kitapları bulunan Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu…
Prof. Dr. Kılıçoğlu ile dün konuştum…
Kanunun temelini aldığımız İsviçre’de mutlak butlan halinin bulunmadığını, geçmiş (743) Medeni Kanunda yer almadığını, 2001 düzenlemesinde 83. Maddeye girdiğini belirterek başladı.
Yani mutlak butlanın Medeni Kanunumuzdaki geçmişi 24 yıl…
Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu, kanuna medde konulurken üzerinde iyi araştırma yapılmadığını, tartışılmadığını belirtti.
Özellikle 83. Maddenin ikinci bendinde yer alan hükme dikkat çekti.
Madde, derneklere ilişkin durumu düzenliyor, kanuna veya tüzüğe aykırı “genel kurul kararı” alınması halinde, her üyenin bir ay içinde, toplantıya katılamayan üyelerin de en geç 3 ay içinde itirazda bulunması gerektiğine hükmediyor.
Ancak ikinci bendinde, “Diğer organların kararlarına karşı, dernek içi denetim yolları tüketilmedikçe iptal davası açılamaz” deniliyor.
Genel Kurul kararlarının yok veya mutlak butlanla hükümsüz sayıldığı hallerde bu durumun saklı olduğunu vurguluyor.
Yani dernek genel kuruluna aykırı bir durum varsa ve mutlak butlan söz konusuysa o zaman zaman sınırı veya organların kararlarına dönük engeller ortadan kalkıyor.
“HANGİ DURUMDA GEÇERLİ OLACAK O BİLE BELLİ DEĞİL”
Prof. Dr. Kılıçoğlu da tam da bu noktaya dikkat çekti, mutlak butlanın hangi zaman ve hallerde uygulanacağının belirlenmesi gerektiğini anımsattı.
Borçlar Kanunu 12, 19, 27’inci maddelerindeki hükümsüzlük, yani mutlak butlan hallerinin de hangi durumlarda ve zamanda geçerli olacağının sıralandığını anımsattı.
Siyasi partilerin kendi kanunu olan “özel tüzel kişi” olduğuna da işaret eden Prof. Dr. Ahmet Kılıçoğlu, Yüksek Seçim Kurulu’nun yetkisinde olan bir durumun, Asliye Hukuk Mahkemesi eliyle kaldırılamayacağını belirtip noktayı koydu:
“TMK’nın 83/3’e eklenen ‘dernek genel kurulunda yokluk ve mutlak butlan’ nedeniyle iptal edilmesi hali, Eski TMK’da yoktu. TBMM’de kabul edilen yeni TMK’ya eklendi, Ancak, gerekçesinde bile sebeplerine yer verilmeyen belirsiz içi boş kavramlar olup, siyasi partiler kurultaylarının iptal gerekçesi olamaz…”
Bu görüş sadece Prof. Dr. Kılıçoğlu’nun değil, bu alanda eserleri bulunan akademisyenlerden Prof. Dr. Metin Günday, Prof. Dr. Bahri Bakırcı, Dr. Abbas Kılıç ve Dr. Timuçin Köprülü’nün de görüşü…
KURULTAYI KİM YAPAR?
Konunun bir diğer yönü de partilerin kurultayının kimin tarafından yapıldığı.
Anayasa ve Siyasi Partiler Yasası çok açık, kurultay veya kongreler Yüksek Seçim Kurulu’nun uhdesinde ilçe seçim kurulları tarafından gerçekleştirilir.
CHP Kurultaydaki başlangıcından seçimin sonucunun açıklanmasına kadar tüm iş ve işlemler Çankaya İlçe Seçim Kurulu tarafından gerçekleştirilir.
Hem Çankaya İlçe Seçim Kurulu’na, hem de YSK’ya defalarca yapılan başvurulara verilen yanıt da net oldu…
YKS: BÜTÜN YOLSUZLUK, ŞİKAYET VE İTİRAZLARI İNCELEME YETKİSİ BİZDE…
Kurultaya ilişkin bütün “yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama yetkisinin kendilerinde olduğunu” belirten YSK, herhangi bir olumsuzluğun bulunmadığının, kurultayın, dolayısıyla seçimin geçerli olduğunun altını çizdi…
Ayrıca unutulmamalı ki Derneklerin Genel Kurulları İçişleri Bakanlığı Dernekler Masasının görevlendirdiği bir kişi tarafından denetlenir.
Kurultaylar ise İlçe Seçim Kurulu heyetiyle izlenir, yönetilir ve karara bağlanır.
Bütün bunlar ortada iken, Genel Başkan’ın kazandığına ilişkin fezlekesini veren YSK’nın kararını Asliye Hukuk Mahkemesi mi yok hükmünde ilan edecek?
Veya SPK’da kurultaylara ilişkin hükümler yer alırken, gerekçesinde bile sebeplerine yer verilmeyen bir mutlak butlan nasıl bir başka kanundan alınıp montajlanacak?
Daha ilerisi SPK’da açıkça, başkanın veya yönetiminin ortadan kalkması durumunda 7 kişilik Çağrı Kurulu tarafından en geç 45 günde kurultaya götürüleceği hükme bağlanmışken, Kurultay Divanının oluşmasıyla görevi sona eren eski yönetim nasıl geri dönecek?
Anayasa’nın 79’uncu maddesinde, YSK’nın görevli olduğu, başka bir mercie başvurulamayacağına ilişkin kesin dille yazılmış hükmü mü yok sayılacak?
Kılıçdaroğlu dahi “eğer böyle bir şey olursa, böyle bir yöne gidebilirler diye söylüyorum” dediği bir durumda, mutlak butlan ile yönetime dönüp, mahalle delege seçiminden ilçe, il kongrelerine ve büyük kurultaya kadar tüm süreçleri sil baştan yapacaklarını ileri sürenler hangi kanun maddesine dayanıyor?
Karışık bir mantalite vessalam…