SURİYE iki hafta öncesine kadar oldukça sakindi, yeni yönetime olan güven de yüksekti.
Çatışmalardan uzak, bütün tarafların ortak bir gelecek kurmak için çaba sarf ettiği bir hava söz konusuydu.
Geçen hafta bir anda bu hava dağılmaya başladı.
Özellikle de kapı arkası diplomasi yürütücüsü olarak bilinen, ABD’deki LNG şirketi CEO’su Jonathan Bass’ın ziyareti ve ABD Başkanı Trump’ın Suudi Arabistan’da Suriye Devlet Başkanı el-Şara ile görüşmesi sonrası sahada bir hareketlilik başladı…
Özellikle de 10 Mart tarihinde Ahmet Şara ile eski adı DSG adını alan PYD’nin Genel Komutanı Mazlum Abdi arasında imzalanan anlaşmanın hükümlerine uyumda sorunlar çıkmaya başladı.
DSG'nin Suriye ordusuna entegrasyonunu da içeren 8 maddelik anlaşma, petrol ve doğalgaz kuyularının ve sınırların Şam yönetimi tarafından işletilmesi ve korunmasını hedefliyordu.
Ancak DSG, Kuzeydoğu Suriye’deki tüm sivil ve askeri kurumların, Şam ile entegresini sağlam bir yana, sınır kapıları, havaalanları ve petrol ile gaz sahalarını devlet kontrolüne terk etmedi…
Bu da Şam ile aralarındaki gerilimi arttırdı.
DSG’NİN GEREKÇESİ GEÇİCİ ANAYASA…
DSG buna gerekçe olarak Şam’ın anlaşmanın dışına çıkacak şekilde Anayasa taslağı hazırlamış olmasını gösterdi.
Nitekim DSG’nin önde gelen isimlerinden Dış İlişkiler Başkanı İlham Ahmed, önceki gün New York Times’ta yer alan görüş yazısında Suriye’nin geçici Anayasasının çeşitliliği yansıtmadığını belirtti…
Ahmed, varılan anlaşmanın aksine azınlıkların ve kadınların haklarını tam korumadığını, İslam hukukunu, merkezi bir devlette tüm ulusal hukukun kaynağı haline getiren metne dönüştüğünü iddia etti.
“HAYAT TAHRİR ŞAM ÜYELERİ YAZIYOR…”
Bunun tehlikeli bir gelişme olduğunu, birçok etnik grubun bulunduğu Suriye’de tek taraflı bir etnik yapının korunup, diğerlerinin dışlandığını vurguladı.
Anayasa’nın güç paylaşımını önceleyen, siyasi özgürlükleri koruyan, yönetimi merkezileştiren, din, etnik köken ve cinsiyete bakılmaksızın demokratik katılıma izin veren bir Anayasa arzuladıklarının kaydetti.
Bu konuda Şam yönetimini şu sözlerle suçladı:
“El-Şara'nın, Mart ayında imzaladığı ve 5 yıl içinde seçimlerin yapılması planlanan geçici Anayasa, bu iyi niyetleri baltalamakla tehdit ediyor… Büyük ölçüde Bay el-Şara'nın eski isyancı grubu Hayat Tahrir el-Şam'a dahil olanlar tarafından oluşturulan bu anayasa, kamu düzenini ihlal ettiği düşünülen dini haklar da dahil olmak üzere medeni hakların kısıtlanmasına izin veriyor.”
BUGÜN ŞAM’DA GÖRÜŞECEKLER…
Anlaşmanın bir türlü devreye girmemesi ve bu eleştiriler, 12 Nisan’da Şam yöneticilerinin Kuzey Suriye’ye yaptıkları ziyarette de ele alındı.
O görüşmede de her iki taraf beklentilerini dile getirdi ancak bir sonuç alınmadı ve bir komitenin oluşturulması kararlaştırıldı.
Bu kapsamda DSG’nin önde gelen isimlerinden Ebu Ömer el-İdlibi, imzalanan mutabakatı sonuçlandırmak için bugün bir heyetle Şam’a gideceğini duyurdu.
Heyetin bu görüşmesinden bir sonuç çıkar mı derseniz, güvenlik çalışan ve sahada bulunan bazı akademisyenler bir sonuç alınmasını beklemediğini dile getirdi.
Özellikle Tişrin Barajı’nın korunması ve göç edenlerin geri dönüşü konusundaki taleplerde ciddi sorunlar yaşandığını, petrol ve gaz sahalarının tesliminde de DSG’nin ağırdan aldığını, hatta ABD şirketleri ile birlikte kendilerinin işletmek istediğine dönük duyumlarını aktardı.
DSG’nin dile getirdiği Fırat üzerine kurulu Münbiç’teki Tişrin Barajı’nda uzun süredir bir gerilim yaşanıyor.
SMO’YA SALDIRI…
DSG barajın kontrolünü ele geçirmek için bugüne kadar Türkiye’nin kontrolünde olan ve bölgeyi koruyan SMO ile çatıştı.
Ancak bir sonuç alamadı.
Şam yönetimi de 50 bin kişinin yaşadığı bu bölgedeki gerilimi azaltmak için son dönem asker gönderdi, ancak onlar da çare olmadı.
Tam bunlar yaşanırken, geçen hafta Arap kökenli aşiretlerden El Neim, adamlarının yaralanmasına neden olduğu gibi dayanaksız bir gerekçe ile SMO’ya saldırdı.
SMO da karşılığını verdi…
Ancak çatışma durmadı, Akçakale sınır kapısına komşu, SMO’nun kontrolündeki Tel Abyad’ın Siluk kasabası kırsalında bir haftadır devam ediyor.
Şam çatışmaları durdurmak için asker göndermiş de olsa, DSG bölgesindeki sorun çözülmüş değil.
Gerekçesi de belli, Şam’da iktidar yeniden yapılanırken, daha fazla sahaya hakim olup, yönetimde çok daha etkin olabilmek…
Bu durum geçen hafta İstanbul’da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile buluşan Suriye Devlet Başkanı el-Şara ile yapılan görüşmede de ele alınmış.
“SDG OYALAMA TAKTİĞİNDE…”
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan dönüşü uçakta arkadaşlarımıza Suriye sahasındaki durumla ilgili olarak “Görüyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri hala oyalama taktiklerine devam ediyor. Bundan vazgeçmeleri şart” dedi.
SDG’yi alınan kararlara uymaya ve takvime uygun hareket etmeye davet etti.
SDG ve PKK içinden gelen aykırı seslere rağmen, sürecin makul, müspet ve yapıcı ilerlediğini de kayda geçirdi.
Bölgedeki güvenlik birimlerinden gelen haberler de bu yönde…
ABD 13 YIL SONRA RESMİ OLARAK ŞAM’DA
Aktarıldığına göre bugün Şam’da DSG ile yapılacak görüşmede de El-Şara, Kürtlerin ülkenin asli unsuru olduğu ve yönetime katılmalarının diğer etnik gruplara verilen önem nezdinde olacağının iletilmesini sağlayacak.
Görüşme sonrası DSG’nin güçlerini hemen Şam ordusuna aktaracağını kimse beklemesin.
Bu bir süreç daha alacak…
Ancak sonunda Suriye’nin üniter bir devlet yapılanması içinde kalması sağlanacak, yeni bir devlet yapılanmasına izin verilmeyecek.
Üstelik bunu sadece Türkiye değil, bir zamanlar bölgede yeni devlet yapılanmaları oluşturmak isteyen ABD’nin yeni yönetimi de istemiyor…
ABD Başkanı Trump’ın Suriye Özel Temsilcisi olarak atadığı, 2012’de kapattığı Şam Büyükelçiliğini dün yeniden açan, ilk resmi ziyaretini de böylece gerçekleştirmiş olan Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack da geçen hafta yeni politikalarını sosyal medya mesajında dile getirmişti.
Şurası açık ki, ağır aksak gidiyor olsa da Suriye sahasında her şey planladığı gibi ilerliyor…