Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Muharrem Sarıkaya CHP davası seçime kadar sonuçlanır mı?
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        BAŞLIKTAKİ soruyu yöneltmemin nedeni, CHP davasının çok boyutlu bir şekle dönüşmüş olmasından kaynaklanıyor.

        İddianamesi dün gece medyada yayınlanmaya başlanan CHP kurultay davasını mahkeme, 30 Haziran’a ötelenmiş olsa da o tarihte sonuca ulaşmasının olanağı yok.

        Çünkü Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın CHP 38. Kurultayının şaibeli olduğuna ilişkin iddialarla ilgili olarak soruşturmasını tamamlayıp, ceza davası açtığı bir başka mahkeme süreci daha var.

        BİRİ BİTMEDEN DİĞERİ KARARA BAĞLANAMAZ

        Dolayısıyla Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılmış dava süreci tamamlanmadan, 30 Haziran’da iddianamesi tamamlanan ve kabul edilen Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki davanın sonuçlanması olası değil…

        Yani önce Kurultay’a hile karıştırıldığı, fesada uğradığına ilişkin bir kararın çıkması gerekiyor.

        Türkiye’de bir ceza davasının ortalama tamamlanma süreci de iki yıldan aşağı değil.

        Hele ki siyasi parti davalarında, İstinaf ve Yargıtay süreçlerinin ne denli uzadığı da bir başka gerçek…

        Dolayısıyla bir ceza davası sonuçlanacak, ardından oradan çıkacak karara göre Asliye Hukuk Mahkemesi karara varacak…

        Bu da demektir ki üç yıl…

        Yani zamanında yapılacak seçime denk gelir…

        AK Parti yöneticilerinin mevsimsel durumu da dikkate alarak, en geç 2027 sonbaharında seçime gitmek istediklerine yönelik beyanları da dikkate alındığında, davanın çok daha uzun süreceği açık.

        Bu dönemde CHP’nin daha kaç kurultay daha yapacağı ise belirsiz…

        Özetle, böyle süreçte devam eden davalar kadük olur…

        İDDİANAMEDE ÖNE SÜRELENLER

        CHP’nin 38. Olağan Kurultayına ilişkin açılan davanın iddianamesine gelirsek…

        Önce bir noktanın altını çizmeliyim…

        Siyasi partilerin kongre ve kurultaylarının hepsi aynı düzen içinde yapılır; akışları bellidir.

        Eski yönetimde bulunan Genel Başkan veya bir yöneticisi Kurultay’ı açış konuşmasını yapar.

        Ardından Kurultay Divanı oluşur.

        Bu andan itibaren, Genel Başkan ve yönetimin yetkileri bitmiştir; yetki Kurultay Divanı’na geçmiştir.

        Onların yetkisi de seçim başladığı, sandıklar kurulduğu anda biter, bu dakikadan sonra bütün yetki Yüksek Seçim Kurulu adına görev yapan, ilçe seçim kuruluna geçer.

        Bir izleyici olarak bulunduğum CHP Kurultayı da akışla yapıldı; Çankaya İlçe Seçim Kurulu seçim sürecini yönetti.

        İlk gün Genel Başkan ikinci turda seçildi, ikinci gün de Parti Meclisi sıkı bir yarışla belirlendi…

        İDDİANAMEDEKİ İDDİALAR

        İddianamede Kurultay’a şaibe karıştırıldığını iddia edenlerin dile getirdiği suçlamaları önceki gece saat 23.30’dan sonra gece boyunca okudum.

        Bunların ne kadarı CHP yönetimini, ne kadarı Kurultay Divanı’nı, ne kadarı da İlçe Seçim Kurulu’nu ilgilendirir?

        Örneğin, tanık olarak Başsavcılığa ifade veren bir kişi 2023 Kasım ayında yapılan Kurultay’da delege olan bazı kişilerin sonrasında, “Belediye Başkanı yapıldığını…” ileri sürüyor.

        Örneğin, “Kurultay Delegesi olan Mustafa Bozbey Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı yapıldı… Kurultay Delegesi Olan Erkan Aydın Osmangazi Belediye Başkanı yapıldı. Kurultay Delegesi olan Nuray Özdemir’in eşi Nilüfer Belediye Başkanı yapıldı (Şadi Özdemir’den söz ediyor)”

        Bu ifadeler Kurultay’a hile karıştırıldığı anlamına gelmez…

        Öncelikle, kurultayların olağan akışında vaat vardır; daha ilerisi Kurultay Kasım’da yapıldı, Yerel Genel Seçim ise Mart’ta gerçekleşti.

        Ayrıca bu kişiler sandığa girdi ve oradan çıktı; o nedenle “belediye başkanı yapıldı” denilemez.

        BU KADAR PARA TAŞINMAZ

        Gelelim bir başka noktaya…

        İleri sürülen para miktarına…

        Tanıklardan biri kurultayda 1,5 milyar lira dağıtıldığından söz ediyor.

        Toplam 5 milyon doların da ayrıca dağıtıldığını söylüyor.

        Bu denli büyük meblağının ne kadar yer tutacağının sanırım farkında değil…

        Çünkü bu miktar en büyük para birimimiz olan 200 liralık banknotlardan oluşsa tam 7,5 milyon adet para demektir.

        Bunun kaplayacağı alan 8 bin 640 metrekaredir…

        Yani 8,5 dönümden fazla alan kaplar…

        Üst üste konulsa 750 metre yüksekliğe ulaşır…

        Her biri 100 adetten oluşan tam 75 bin adet deste eder…

        Taşınmak istense taşınmaz…

        Buna bir de 5 milyon doları ekleyin…

        Bu kadar büyük para trafiğinin görülmeme gibi bir durumu olmaz.

        MASAK RAPORU: MALİ TESPİT YAPILAMADI

        Nitekim CHP yönetimi de dün buna dikkat çekti, Genel Başkan Yardımcısı Gül Çiftçi, iddianamenin içinde ek olarak yer alan MASAK Raporundaki “herhangi bir mali tespit yapılmadı” cümlesine vurgu yaptı.

        Benzer şekilde iddianamede yer alan SGK ve Tapu Kadastro kayıtlarının incelenmesinden de bir sonucun çıkmadığı, iddiaların gerçeklikten uzak olduğunu belirtti.

        TEK YETKİLİ YSK’DIR

        Gelelim işin diğer yanına…

        CHP’nin YSK Temsilcisi Mehmet Hadimi Yakupoğlu dün bir şu noktaya dikkat çekti:

        “Rüşvet alıp verme, ancak kamu görevlisi varsa olur. Delegelerin kendi aralarında ileri sürüldüğü gibi bir alışveriş veya vaat söz konusuysa, ki MASAK Raporu olmadığını belirtiyor, bu rüşvet anlamına gelmez. Hukuk da buna karışmaz…”

        Yakupoğlu, Kurultay’daki oy verme sürecinin Çankaya İlçe Seçim Kurulu tarafından yönetildiğini de anımsattı.

        Anayasa’nın 79’uncu maddesinde, seçimlerin başlamasında bitimine kadar bütün işlemlerin Seçim Kurulu tarafından yapılacağına hükmettiğin anımsattı.

        “Seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikayet ve itirazları inceleme ve kesim karara bağlama” yetkisinin YSK’ya verildiğinin altını çizdi.

        YSK’ya Kurultaya ilişkin yapılan iki başvurunun sonuçsuz kaldığını, mahkemelerin de bu başvuruları ret ettiğini anımsatıp ekledi:

        “Eğer Asliye Hukuk mahkemesi mutlak butlan gibi bir karar verirse, ki veremez; Anayasa ihlali anlamına gelir. Çünkü yetkili olan YSK’dır… Ayrıca böyle bir karar bütün partilerin geçmiş ve gelecek kongrelerini de sıkıntıya sokar… Referandumlar dahil birçok sandığı da sorunlu hale getirir…”

        Gerekçesi de açık…

        Mutlak Butlan diye adlandırılan “yok hükmünde” anlamına gelen karar aslında Siyasi Partiler Kanunu’nda yer almıyor; Medine Kanunda (27) yerini buluyor.

        Bir işlemin yok farz edilip, başa dönülmesi anlamına geliyor.

        Şimdi YSK oylama sürecinde herhangi bir olumsuzluğun olmadığına karar vermiş; yani Siyasi Partiler Kanunu’na göre oy verme ve sayımda bir hileye rastlanmamış.

        Mahkemeler yürütmeyi durdurma taleplerini reddetmiş.

        Bu durumda mutlak butlan kararını neye dayanarak verecek?

        Eğer mahkemeler bu yönde bir karar almaya başlarsa, geçmişte de örneği görüldüğü gibi taşrada bir çok mahkemeden farklı kararlar çıkarılır, her parti kongresi sonrası sorunla karşılaşır.

        İşte o nedenle 2007 Anayasa düzenlemesinde bu yetki YSK’ya bırakıldı…

        GÖREV KABUL ETMEZSE 7 KİŞİLİK YÖNETİM ATANIR…

        Ayrıca var sayalım ki verildi, bu durumda CHP eski lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu kabul etmesi ve en geç 45 gün içinde kurultaya götürmesi gerekir.

        Sonuçta yine bir kurultay ile karşılaşılır…

        Diyelim ki Kılıçdaroğlu kabul etmedi, bu durumda da CHP Tüzüğü’nün 24 ve 26’ıncı maddeleri gereği 7 kişilik geçici yönetim atanır.

        Bu yönetim partiyi yine en geç 45 günde seçime götürür…

        CHP bu durumda geçmişte de karşılaştı.

        CHP’nin 2. Genel Başkanı İsmet İnönü, üçüncü Genel Başkan Bülent Ecevit’in kazandığı 1972 Kurultayına 3 kişilik geçici yönetimle gitti.

        Ayrıca şu da unutulmasın ki 38’inci Olağan Kurultay’ın üzerine bir de Olağanüstü Kurultay yapıldı ve Özgür Özel yeniden seçildi, PM az bir değişiklik de olsa yeniden belirlendi.

        İddianameden ve içinde AK Partili olanların da bulunduğu hukukçulardan edindiğim izlenim şu ki, ne mutlak butlana ne de kurultay iptaline gider.

        Sadece fesat karıştırdıkları iddia edilen kişiler hakkında dava açılır…

        Ona ilişkin ceza davası da zaten sürüyor; kamu görevlisi olmayanlarla ilgili herhangi bir ceza çıkmaz.

        Olanlarla ilgili olarak da ispat tutmaz…

        ASKIDA PARTİ OLUR?

        Yine var sayılım ki Kurultay ile ilgili olarak iptal veya mutlak butlan kararı çıktı; parti yönetimi karşı bir dava ile buna itiraz etti.

        CHP açısından en büyük sorun bu aşamada başlar.

        İstanbul Barosu’nun durumuna düşer; yönetim yerinde kalır, ama karar alma süreçleri diğer davayı beklediği için hareketsiz hale gelir.

        Bu da partiyi askıda bir hale getirir…

        Ne aday belirleyebilir, ne de başkaca bir karar alabilir…

        CHP için asıl büyük tehlike de bu olur…