Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ÜÇ büyük dinin, Müslüman, Hristiyan, Yahudi kutsal kitabında da aynı anlatı yer alır…

        Orada da kalmaz, Hindiuzm, Dürzi ve Bahailik inanışında da yerini bulur...

        Hepsi de aynı peygambere işaret eden; Hz. İbrahim’e dayalı ortak anlatıdan dolayı hepsine “İbrahimi...” dinler adı verilir…

        Diğerlerinde bir kutlama, anma ritüeli oluşturmaz, ancak Müslümanlıkta ise Kurban Bayramı’nın kutlanmasını gerekçesidir…

        ADININ ANLAMI, “ALLAH İŞİTİR…”

        Dünyanın önde gelen ressamlarının tablolarına, kutsal mekanların süslemelerine, hatta metal paraların üzerine basılmasına kadar uzanan anlatının çerçevesi de bütün İbrahimi dinlerde aynı kalır…

        Hz. İbrahim, (ya da Abraham), adının anlamı Arapça ve İbranicede benzer şekilde, “Allah İşitir…” anlamına gelen oğlu İsmail’i gelen vahiy üzerine kurban etmek ister.

        Hz. İbrahim, kısır olması dolayısıyla eşi Sare’nin bir evlat edinmesi için kendisine sunduğu hizmetlisi Hacer’den olan oğlu İsmail’e de bu durumu söyler; o da kabullenir.

        Tam boğazını kesmek isterken, Allah gökten Cebrail ile bir koç gönderir ve onu kesmesini, İsmail’i serbest bırakmasını ister.

        Kimi kaynaklara göre Hz. İbrahim’in, kurban edilmekten kurtulan oğlu İsmail ömrü boyunca Mekke’ye hizmet eder…

        Kimi kaynaklara göre de çok uzun ömürlü olur…

        Adı da farklı kaynaklarda farklı şekilde yerini bulur; Müslümanlıkta İsmail, olarak anılırken, Arapların bazı kesimlerinde İşmavil, Süryanicede “Allah’a itaatkar” anlamına gelen İsmain, İbranice ve Hristiyanlıkta ise Arapçadaki gibi “Tanrı İşitir” anlamına gelen Yişmâ’êl olarak bilinir.

        Hepsi de aynı kişidir…

        İBRAHİM NE ZAMAN YAŞADI?

        Hz. İbrahim’e ilişkin anlatının gerçekleştiği tarih nedir derseniz bu konuda da farklı görüşler söz konusu.

        Bazı bilim insanları altıncı yüzyıla işaret eder, aralarında bir süre önce Hak yoluna yürüyen Sümerelog İlmiye Çığ’ın da arasında bulunduğu bazı tarihçiler de Sümerler dönemine işaret eder; Milattan Önce birinci yüzyılda yaşadığını belirtir.

        Hatta M.Ö. 2’inci yüzyıla işaret edenlerin sayısı da oldukça fazladır.

        Hepsinin dayandığı yer de Sümerler, Hatti ve Hatitlerdeki kurban sunakları ile Tevrat’tan başkası değildir.

        Madem oradaki anlatılar da benzer isimlere işaret ediyor, hatta eşlerin ve çocukların isimleri de aynı olduğuna göre M.Ö. ilk bin yılda, İlk Tevrat’ın Musa Dağı’nda indiği kabul edilen M.Ö 1312’nin öncesinde yaşamış olduğuna inanılır.

        ÖNDE GELEN BİLİM İNSANLARI NE DİYOR?

        Madem anlatı ve inanç ortak, o zaman Müslümanlık dışında kalan diğer İbrahimi dinlerde neden kurban kesme söz konusu olmuyor?

        Sorunun yanıtı farklı kitaplarda farklı şekilde yerini bulur…

        Örneğin, Fransız düşün insanı Jacques Lacan’ın bir seminerinin kitaplaştırılmış hali olan, “Baba-nın Adları” isimli eserini bu anlatıya da dayandırır…

        Lacan’a göre kurban sahnesi, “Arzuya sadakatin anlatımıdır…” Hz. İbrahim ise “Arzunun etik sınırında duran sadık öznedir…”

        Lacan’ın konuya bakışına karşı çıktığı diğer düşün insanı, varoluşçu felsefenin öncülerinden Søren Kierkegaard’a göre, Hz. İbrahim bir “İnanç şövalyesi, evrensel ahlaka karşı Tanrıya sadakatin” simgesidir…

        Anlatı ise “Teleolojik, yani yaşamı ve evreni amaçlarla temellendiren düşüncenin askıya çıkarılmasıdır…”

        Psikolojinin en önemli isimlerinden Sigmund Freud’a göre ise Hz. İbrahim bu anlatıda “Yasa koyucu babayı” temsil ederken, olay “Kolektif yasanın” anlatısıdır.

        EN ÜNLÜ RESSAMLARIN ESERLERİNİ SÜSLER…

        Burada da kalmaz, dünyanın en ünlü sanatçıları, Hristiyan ressamlar Caravaggio, Rembrandt, Andrea del Sarto, Titian, Chagall ile Müslüman sanatçı Nakkaş Osman (Siyer-i Nebi) ile birlikte Pers, Babür ve Hint minyatürlerinde de yerini bulur…

        Özellikle Caravaggio’nun, Floransa Müzesi’ndeki, “İshak’ın kurban edilişi” adlı eseri en bilinenler arasında yerini bulur.

        Bir diğer ünlü eser ise yine aynı isimle Rembrandt’a aittir ve Rusya St. Petersburg’daki Hermitage Müzesi’nde sergilenir.

        Işık gölge tekniğiyle dramatik etkisi güçlendirilmiş dev boyuttaki esere paha biçilemez…

        Bunların yanı sıra birçok tabloda ve minyatürde Hz. İbrahim, ikinci eşi Hacer ile oğlu İsmail’in göçüne de yer verilir…

        NEDEN KURBAN KESMİYORLAR?

        Müslümanlar, bu anlatıyı bugün birinci gününü kutlayacağımız Kurban Bayramı ile anarken, diğer İbrahimi dinlerde de aynı kutlama bulunmuyor.

        Bilim insanlarının aktardıklarına göre Yahudiler, ilk yıllarda aynen Müslümanlar gibi kurban kesiminde bulunmuş; ancak sonradan bu gelenek kaybolmuş, Mesih gelene kadar ötelenmiş…

        Hristiyanlar ise Hz. İsa’nın çarmıha gerilişini bir kurban verme olarak kabul ettiği için geleneği hayata geçirmemiş.

        Bahailik, Hinduizm'de ise gelenek devam etmiş…

        Bugün Bangladeş’te yaşayan bazı Hindular, Müslümanlar gibi dilek tuttuklarında, arzuları yerine geldiğinde veya günahtan arınmak istediklerinde koyun veya koç kurban ediyorlar…

        SÜMER VE HİTİT’TE KURBAN

        Kötü güçleri defetme, ruhları huzura erdirme veya bereket, bolluğa ulaşmak için kurban kesme, kan akıtma geleneği çok eskiye dayanıyor.

        Başta da sözünü ettiğim gibi, M.Ö 6000’li yıllardan bu yana Anadolu, Mezopotamya, Mısır, Hint, Çin, İran ve İbrani dinlerinin hemen hepsinde kurbana rastlanıyor.

        Tarihte en şöhret bulan ise Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’i kesmeye teşebbüs ettiğinde Cebrail tarafından getirilen koç anlatısına dayanıyor.

        Ancak, Sümer, Hatti, Hitit’ten günümüze kadar ulaşan taş tabletler üzerinde yer alan yazılar ve figürler, istenilen bir şeye kavuşmak, elde edilene teşekkür etmek, bolluğun, bereketin gelmesini sağlamak, dileklerin yerine gelmesi için kurban kesildiğini gösteriyor…

        Dikkat çeken ise o tarihlerde de koyun veya koçların kurban öncesi boyanıyor olması, kurban kesildikten sonra falcıların karaciğerlerine bakarak geleceğe ilişkin yorumda bulunması da yer alıyor.

        Akatlar döneminde hoş görünüme ulaşmak için kurban kesildiğine de tanıklık ediliyor.

        Hatta, Sümerler ve Akatlar, kanlı kurban ritüellerinde tanrıların daha çok koyun sevdiğini düşünüyor.

        Hatta bazen de balık kurban ediyor…

        Kazılarda çıkan kalıntılar tanrı için kan akıtmanın insanlık tarihinin en eski dini pratiği olduğunu sergiliyor…

        Çünkü kan, onlara göre hayat, can anlamına geliyor.

        Kan akıtarak, en değerli olan can enerjisi sunularak, tanrının daha güçlenmesini sağlamak hedefleniyor.

        HEDEF DİLEKLERİN GERÇEKLEŞMESİ …

        Gök Tanrısı Ülgen’de olduğu gibi bazen çam ağacının altına konulan buğday, arpa, ekmek, yiyecek, giyecek gibi şeylere de dönüşebiliyor.

        Tanrı Ülgen’in her 24 Aralık günü bunları alarak, günün geceyi yenmesi için güçlenmesini sağlamak; zaten bu ritüelden de Noel kutlaması doğuyor…

        Üstelik Anadolu’da, Urartularda gerçekleşiyor…

        Antropolojik açıdan ele alındığında ise kurban sunma ritüeli, toplumda çatışmayı engelleme, şiddeti kontrol altına alma, gerilimi sona erdirme, aidiyeti güçlendirme, arınmayı amaçlıyor…

        Umarım bu Kurban Bayramında da antropologların sıraladığı bu dilekler gerçekleşir…

        Gerilimsiz, kavgasız, çatışmasız bir gelecek getirir…

        Kurban Bayramınızı kutlar, nicelerini dilerim…