Nihayet bunu da gördük: CHP’nin ezelî ve ebedî âdeti olan hizipçilik, 2023 Kasım’ında yapılan ve Özgür Özel’in genel başkan seçildiği kurultayın iptali için mahkemeye başvurdu. Hatay’ın partiden “matrut” yani “atılmış” olan sabık belediye başkanı Lütfi Savaş’ın iptal isteği ile Ankara’daki 31. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dâvâ açmasının ardından şimdi aynı konuda başka başvurular yapılıyor...
Siyasî tarihimiz birbirinin tekrarı olan dünya kadar hadise ile doludur, kongre yahut kurultay tartışmalarının da geçmişte de hayli örneği vardır. Bugün Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı açılan dâvânın benzeri 1960’taki 27 Mayıs darbesinden sonra Demokrat Parti’nin aleyhinde açılmış ve on sene boyunca Türkiye’nin kaderine hâkim olmuş olan koskoca parti, Ankara’daki bir Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararı ile kapatılmış, tarihe intikal etmiştir.
Bundan 65 sene önce yaşadığımız ve birçok bakımdan CHP’nin bugün uğraştığı kurultay meselesi ile benzerlikler gösteren hadisenin ayrıntılarını anlatayım:
Ordu 27 Mayıs 1960’ta darbe yapıp Demokrat Parti iktidarının nerede ise tamamını Yassıada’ya kapatmıştı ama parti, hukukî bakımdan ayakta idi.
Kapatma dâvâsını, Mustafa Geygel adında Demokrat Partili bir müteahhit açtı. Partiye 1950’de katılmış ve kendi ifadesine göre “bazı hukuksuzlukların yaşandığını” görünce 1958’den itibaren DP’nin kapatılması gerektiğine inanmış, 27 Mayıs darbesinden sonra da mahkemeye kapatma dâvâsı açmıştı.
O dönemde Anayasa Mahkemesi mevcut olmadığı için, asliye mahkemeleri parti kapatabiliyordu...
Mustafa Gerger’in dâvâsı 29 Eylül 1960 sabahı saat onu yirmi geçe Ankara 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde başladı ve sadece dokuz dakika sürdü...
Duruşma hâkimi Raif Elmadağlı, mübaşirden Demokrat Parti Genel Başkanı Adnan Menderes’i çağırmasını istedi, mübaşir mahkeme salonunda ve salonun dışında birkaç defa “Andan Mendereeees” diye bağırdıktan sonra hâkime “Yok, gelmemiş” dedi. Hâkim “Dosyaya göre Yassıada’da tutuklu olarak bulunduğunun anlaşıldığını” söyleyip sözü kapatma dâvâsını açan Mustafa Geygel’in avukatı Cemal Özbey’e verdi. Özbey, DP’nin Cemiyetler Kanunu ile Medenî Kanun’a aykırı hareketlerinden ve gayesini kaybetmiş olmasından dolayı kapatılmasını isteyip partinin 1001 lira tazminat ödemesini de talep etti.
Raif Elmadağlı bunun üzerine “Yaz kızım!” diyerek 1960/784 sayılı kararını açıkladı ve DP’nin kongresini yapmayıp kuruluş maksadından ayrıldığı gerekçesi ile kapatılmasına hükmedip sıradaki diğer dâvâya geçti!
DP’nin ezelî rakibi CHP’nin ve muhalefetin önde gelen isimleri, karar üzerine demeç üstüne demeç verdiler...
CHP Genel Sekreter Yardımcısı Orhan Öztrak “Demokrat Parti, prensipleri tahrip ederek keyfî bir idare kurmuş ve bunun neticesi olarak meşru bir ihtilâl ile bertaraf edilmiştir” deyip “Siyasî hayatta vazife alacakların bu âkıbetten ibret dersi çıkarmaları gerektiğini” söyledi. CHP lideri İsmet İnönü ise yorum yapmadı ve “Karar adaletindir, benim için söylenecek birşey yoktur” dedi.
Daha önce Demokrat Parti’nin girişimi ile kapatılan Millet Partisi’nin genel sekreterliğini yapan ve DP kapatıldığı sırada Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin genel idare kurulu üyelerinden olan Fuat Arna da “Millet Partisi’ni kapatma kararını veren hâkime ‘Bu partiyi kapatanlar aynı âkıbete kendileri de maruz kalacaklardır’ demiştim” diyor ve Demokratların “Bu yolu kendilerinin çizdiğini, kendi kazdıkları kuyuya kendilerinin düştüğünü” söylüyordu.
İşte, altmış sene ara ile, yani 1960’ta ve 2025’te açılan iki dâvânın ortak noktası: Siyasî partilerin aleyhinde mahkemeye gidenler şikâyet ettikleri partilerin mensuplarıydı ve gerekçeleri de birbirinin aynı, yani kongre meselesi idi!
Demokrat Parti’nin kapatılması, 30 Ekim 1960’da gazetelerin manşetlerinde böyle yeralmıştı.