“Suriye denkleminde neler oluyor” sorusu, Ankara’nın sıcak gündeminde yer bulmaya devam ediyor.
Esasen Türkiye’nin politikası gayet açık ve net: Suriye’nin toprak bütünlüğü ve mevcut tüm unsurların yönetime katılımını sağlayan bütüncül bir model. Herhangi bir şekilde bölünmeye ya da özerk alanlara kapı açan bir yaklaşım söz konusu değil.
10 Mart tarihinde imzalanan mutabakata SDG’nin uymaması, farklı zeminlerde çelişkili mesajlar vermesi, gerginliği daha da artırdı.
PARİS’TE ARTIK ŞAM ŞÖNETİMİ YOK
Hazır konu zeminlere gelmişken, Paris’te başlayan görüşme ve toplantılara dair Şam yönetimi, “Artık bunların gündemlerinde olmadığını” ifade etti. Şam’la SDG arasında Paris’te yapılması gereken görüşmelerin iptal edilmesi önemli bir kırılma noktası.
Paris’te olumlu bir havada başlayan temasların bu noktaya gelmesinde iki önemli başlık var. Birincisi, Fransa tarafının meseleyi tamamen SDG merkezli bir yaklaşımla ele almakta ısrar etmesi. Suriye’de kendisine yeni nüfuz alanları açma çabasında bir başka deyişle.
Diğer yandan SDG tarafının tam bu sürecin ortasında Haseki’de yaptığı toplantı, taraflar arasında bir başka gerilim hattını oluşturdu. Toplantıya, Suriye yönetimine muhalif ve İsrail’le işbirliği yapan Dürzi liderlerin ve bazı Nusayri yöneticilerin online olarak katılmasına Şam sert tepki gösterdi. Bu toplantının ardından hükümet, Paris’teki toplantılara katılmayacağını beyan etti.
MÜZAKERELER DEVAM EDİYOR
Muhtemelen önümüzdeki dönemde adını daha sık duyacağımız bir ismin açıklamalarına dikkat çekmek istiyorum. Suriye Dışişleri Bakanlığı ABD Siyasi İşleri Genel Müdürü Kuteybe İdlibi, Rudaw’a yaptığı açıklamalarda Paris toplantılarının artık söz konusu olmadığını ifade etti.
İdlibi’nin açıklamasında şu boyut önemli. SDG tarafıyla müzakereler ve toplantılar devam ediyor. Daha önce Anadolu Ajansı’na yaptığı açıklamadan da birkaç cümle alalım:
Biz mevcut durumu ve SDG'nin Kürt topluluklarla olan bağlarını elbette anlıyoruz. Ama aynı zamanda, SDG'nin kuzeydoğudaki Suriye topluluklarının tümünü temsil etmediğini açıkça söylüyoruz. Çözüm yeni hukuki ya da yönetsel yapılar kurmakta değil. Aksi halde Suriye'ye ve bölgeye sadece yeni sorunlar getirir." (30 Temmuz 2025)
ŞARA “DÖRTLÜ MUTABAKAT SAĞLANDI”
Bu gelişmeler devam ederken Suriye Devlet Başkanı Ahmed Eş Şara’dan önemli açıklamalar geldi. İdlib'de akademisyenler, kanaat önderleri ve sivil toplum temsilcilerinin katıldığı toplantıda konuşan Şara, 10 Mart’ı hatırlatarak, SDG’yle, Türkiye ve ABD'nin de içinde olduğu bir "dörtlü mutabakat" sağladıklarını belirtti. Şara, bölünmeye dair yaklaşım ve girişimleri de “siyasi cehalet” olarak tanımladı ve sert tepki gösterdi.
Ancak bu toplantıda Ahmed Eş Şara’nın yaptığı bir özeleştiriyi de aktarmak önemli olabilir. Yakın tarihte Süveyda bölgesinde yaşanan gelişmeleri değerlendirirken şunları ifade etti:
“Son olaylarda tüm taraflardan birçok ihlal oldu. İhlaller sadece Bedevilerden Dürzilere yönelik değildi. Dürzilerin de Bedevilere karşı birçok ihlali oldu ve tüm bunlar belgelenmiştir. Şeffaf olmak adına bunu belirtelim; Suriye'deki bazı güvenlik ve ordu mensupları da bazı ihlallerde bulundu.“
“İYİMSERİM, SDG ANLAŞMAYA UYMALI”
Suriye’de bölünmenin getireceği sıkıntılara dikkat çeken Şara, anlaşmaya uyacaklarını söylemelerine rağmen, sahada farklı davranan SDG’yi eleştirirken, “Bu konuda da iyimserim, inşallah birkaç ay içinde dosya sağlıklı bir şekilde çözülür. Suriye, herkesin hakları anayasada ve devletin kanununda korunmak kaydıyla bir karış topraktan vazgeçmeyecektir” değerlendirmesini yaptı.
Suriye’de anlaşmalarla sahadaki gerçeklik arasındaki mesafenin açılması kuşkusuz kimsenin lehine değil. Sıkça tartışılan “yeni bir askeri operasyon olacak mı” sorusunun cevabı da burada. Ankara, sert güç unsurlarını masadan elbette kaldırmadı. Ancak tarafların anlaşmasında oynadığı rol ve Suriye’deki etkinliği dikkate alındığında, SDG’nin verdiği sözleri tutması noktasında ısrarını sürdürdüğünü, ancak sabrının sonsuz olmadığını da aktarmak gerekiyor.