Herhangi bir hukuku tanımayan, bulunduğu bölgede katliamlara ve işgalci politikalara devam eden İsrail, bu kez hemen hiç kimsenin beklemediğini yaptı. İsrail’in Katar’a yönelik saldırısı her bakımdan yeni bir dönemin başlangıcı olarak kabul edilmeli. Bu gerçek anlamda tüm çizgilerin/sınırların aşıldığı bir hamle.
Daha önce İran’ı vurdu, Tahran’ın ortasında İsmail Haniye suikastını gerçekleştirdi. Fakat bu kez pek çok açıdan Batı ittifakının bir parçası olan Katar’a saldırdı.
MESELE SADECE HAMAS DEĞİL
Burada mesele sadece Hamas yönetiminin hedef alınması değil. Kuşkusuz İsrail, bu Doha’nın Hamas’ı kollayıp gözetmesini ve desteklemesini hiçbir zaman kabullenmedi. Ancak bu saldırının hedef aldığı başlıklar arasında Katar’ın uluslararası düzeydeki arabuluculuğu da var.
Katar’a sadece şu pencereden bakmak yeterli. Ülkede ABD, İngiltere, Fransa ve Türkiye’nin üsleri var. Buradaki El Ubeyd Hava üssü ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri tesisi. 10 bin askeri var. Üste İngiltere de dönüşümlü olarak asker bulunduruyor.
Dolayısıyla İsrail, böyle bir üssün yer aldığı ülkeye saldırıyor ve dahası ABD bu meselede İsrail’i onaylıyor, yanında duruyor.
ARABULUCULUK ROLÜ HASAR ALDI
Bu saatten sonra Katar’ın arabulucu rolünün eskisi gibi devam etmesi söz konusu olamaz. Kendisi ve komşusu olan Arap ülkeleri, en başta Suudi Arabistan yaptıkları ittifakların, büyük bedellerle elde ettikleri silahların ve teknolojilerin, bunlarla birlikte yaslandıkları istihbaratların zerre kadar koruyucu olmadığını görmüşler midir, bilinmez.
Ama dünkü operasyon, İsrail’in Arap yarımadası üzerindeki egemenlik arayışının deneme sürüşüydü. Bir başka ifadeyle sadece Filistin topraklarında değil, yakın coğrafyamızın dört bir yanında genişleme eğiliminde olduğunu gösteren bir hamleydi.
SU YOLLARI VE PETROL TEDARİĞİ
Haritalara yakından bakmanın tam zamanı. Dün bombalanan Doha, denizin ötesinde hangi ülkeye bakıyor? İran’a. Başka, Hürmüz Boğazı’na. En önemli su yolları ve petrol tedarik noktaları. Artık hiçbiri eskisinden daha güvenli olamaz.
İsrail’in neredeyse aynı gün Suriye’de kritik noktaları bombalaması ise, meselenin bir ucunda filan değil tam ortasında Türkiye’nin de olduğunu gösteriyor.
Zaten Süveyda hattında olup bitenler, Suriye’nin kuzeyine doğru uzanan hatta SDG/PKK yapısına yönelik kışkırtıcı hamleler bunu yeterince ortaya koyuyordu.
FİLİSTİN, HAMAS VE TÜRKİYE
Ancak İsrail’in Katar’ı ve Katar’da Hamas’ı vurmanın iki mesajı daha var. Birincisi Filistin halkını temsil eden bu yapıya kim sahip çıkarsa aynısını yaparım. İkincisi, Filistin’de kurulacak sözde devlette Hamas çizgisinin kendisine yer bulmasını istemiyorum.
Tekrar bize dönelim. Türkiye’nin Suriye’deki varlığının bu ülkeyi ne denli rahatsız ettiğini hepimiz biliyoruz. Kendi yapıp ettiklerine bakmadan Ankara’yı işgalcilikle suçluyor İsrail. Devamında ise Şam’daki varlığımızın kendisini tehdit ettiğini iddia ediyor.
Tel Aviv, hiçbir şekilde Suriye’nin üniter bir yapıya sahip olmasını istemiyor. Bu nedenle güneyden kuzeye sürekli küçük parçalar ve çatışmalı alanlar oluşturmayı hedefliyor.
TÜRKİYE NASIL BİR DENGE KURACAK
Türkiye, Suriye’yi ayağa kaldıracak ve temsil derinliği olan bir hükümeti ortaya çıkaracak bir noktaya gelirse, güçlü bir denge kurma şansı olacak. Bu denge sadece İsrail’e karşı değil, bölgedeki pek çok krizin çözümüne katkı sağlayacak bir zemini oluşturacak.
Bunun için Ankara’ya en yakın aktörlerden birisi Katar’dı. Bu saldırı sonrası ülkenin siyasi tercihleri bir anda değişmeyecek elbette. Ancak Suriye sahasında ne denli aktif olacağını, olsa bile eskisi gibi davranamayacağını söylemek yanlış olmaz.