Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nasuhi Güngör Yönümüz Ankara ve Şam
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Son yıllarda Zafer Haftası’ndaki etkinlik ve konuşmalarda, Türkiye’nin hatta bölgenin geleceğine dair önemli mesajların veriliyor.

        Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, özellikle son iki yıldır Ahlat Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde, ardından Malazgirt’te ve nihayet 30 Ağustos’ta verdiği mesajlar böyle bir özelliğe sahip.

        Geçen yıl verilen mesajların ana vurgusu “iç cepheyi tahkim etmek”ti.

        Cumhurbaşkanı 2024 yılındaki 30 Ağustos konuşmasında, Büyük Zafer’in nasıl kazanıldığını anlatırken, “Silah, mühimmat, eğitim, ilave kuvvet gibi hazırlıkların yanı sıra asıl cephe olarak görülen iç cephenin tahkimi sağlandı” demişti.

        Ardından gelen şu değerlendirmeyi de aktaralım:

        “Bugün yaşadığımız hadiselere baktığımızda bir millet için iç cephenin ne kadar mühim olduğunu çok daha net görebiliyoruz. Milletimizi esir alma, bizi hedeflerimizden koparma, kendi iç sorunlarımızda oyalama planlarının en kritik safhasını daima iç kalemizi çökertmeye yönelik hamleler oluşturmuştur."

        BAŞARININ ANAHTARI İTTİFAK

        Dün Ahlat’ta ise yakın tarihte Kızılcahamam kampında verdiği mesajları tekrar vurguladı Erdoğan: “Tarih; Türk, Kürt ve Arap bir ve beraber olduğumuzda, birbirimizi Allah için sevdiğimizde, ortak hedeflere doğru hep birlikte yürüdüğümüzde, içeride ve dışarıda hangi başarılara imza attığımızın sayısız örnekleriyle doludur.”

        Daha önce de vurguladım. Hem İslam dünyasını, hem de bu dünyanın kalbi olan bölgemizi zor günler bekliyor. Burada iki seçenek var. İlki, özellikle Arap dünyasındaki bazı ülkelerin yaptığı gibi dayatılan dönüşüme gönüllü yazılmak.

        İkincisi, kuşkusuz çok daha zor ve maliyeti yüksek olan bir tercih. Bu dayatma ve kaosun ortasında kendi hikayenizi oluşturmak.

        YENİ HİKAYENİN GİRİZGÂHI

        Geçtiğimiz yıl Ağustos ayından itibaren verilen mesajların, Ekim itibarıyla yeni bir sürecin kapısını aralaması son derece açık biçimde Türkiye’nin yakın gelecek okumasına işaret ediyor. Bu bir yeni hikayenin girizgâhı aynı zamanda.

        İç cepheyi sağlam tutma meselesi sadece güvenliğimiz için değil, bölgede dayatılan değişim karşısında elimizi güçlendireceği için de kıymetli.

        Yazıldığı kadar kolay değil. Her an ve her adımda dikkat gerektiren, toplumsal desteğe ve iç cephenin tahkimine kuvvetle ihtiyaç duyan bir okuma çabası bu. Bu tahkimat, herkesin aynı görüş etrafında birleşmesi değil; ortak bir geleceğe bakabilme iradesi.

        Yaşadığımız coğrafyada güçlü liderliğin ne denli büyük bir avantaj olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. Dünyanın, özellikle de Avrupa’nın “lider krizi” yaşadığı dönemde son derece hayati önemde.

        ORTAK YOL HARİTASI

        Cumhur İttifakı ya da dilerseniz Erdoğan-Bahçeli hattı da diyebilirsiniz; bu gelecek perspektifinde kuvvetli bir yakınlık ve ortak yol haritası oluşmuş durumda.

        Ancak kimileri için asıl sürpriz, bu perspektife DEM Parti’nin verdiği destek ve katkı; yanı sıra İmralı’nın ortaya koyduğu fesih ve silah bırakma çağrısı oldu.

        Dün Ahlat’ta şunları söyledi: “Hasımlarımızı rahatsız ve tedirgin eden Terörsüz Türkiye menziline doğru kendimizden emin bir şekilde ne yaptığımızı ne murat ettiğimizi bilerek kararlı adımlarla yürümeyi sürdüreceğiz.”

        YÖNÜMÜZ ANKARA VE ŞAM

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Malazgirt Zaferi'nin 954. Yıl Dönümü Kutlama Programı'nda konuştu. "Terörsüz Türkiye sürecinde kısa sürede önemli mesafe kat ettik. Süreci kundaklama çabalarına rağmen başardık. Yönünü Ankara'ya ve Şam'a dönenler kazanacak. Kıblesini şaşıranlar, kendine yeni patron arayanlar ise kaybedecektir.”

        HUZURUN TEMİNATI TÜRKİYE

        Komisyon süreci dahil, meselenin her aşamasında arıza çıkmasını bekleyen, arıza çıkarmak isteyen veya arızalı yaklaşımlar sergileyenler var. Hiç kimse Terörsüz Türkiye başlığı altında gül bahçesi vaad etmiyor.

        Ama terörün prangalarını kırabilen bir Türkiye’nin bugünden çok daha güçlü olacağını öngörmek herhalde hayal değil.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugünkü şu sözlerinin de altını çizelim: “Suriye'deki tüm kardeş halklar gibi Kürtlerin de güvenliğinin, huzurunun, esenliğinin teminatı Türkiye'dir.”