Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nihal Bengisu Karaca Demir Duvar Operasyonu ve Netanyahu'nun Gazze'de kırılan egosu...

        Gazze ateşkesi insanlıktan umudunu kesenlerin içinde yeşil bir şeyler belirmesine neden oldu. Bir onarım şansı sunacağı için, hiç değilse bir süre çocuklar atılan bir bombada organlarını kaybetmeyeceği için, büyük bir sevinçle karşılandı. Yardım dolu kamyonlar hemen yola çıktı ve Filistinliler evlerine dönmeye başladı. Ateşkes özellikle üçüncü aşamaya geçerse, yerle yeksan olan Gazze’nin altyapı tamiri için hem zaman hem zemin temin edecekti.

        Bölgede 15 aydır süren bombardımanların ardından, Filistinliler sokaklara çıkarak ateşkesi coşkuyla kutladılar. Ayrıca, Bosna-Hersek'in başkenti Saraybosna'da ve Türkiye’de pek çok şehirde mutluluk sel olup aktı.

        Ancak İsrail söz konusu olduğunda hiçbir sevinç yeterince uzun sürmez.

        Radikal siyonizmin aşağılık milislerinden daha sakin davranacaklarına yönelik beklentinin yeri yine tıkanmış boğazımız oldu.

        Tamamen ümitsiz değilim, hala girişte saydığım beklentilere sahibim ama son derece can sıkıcı şeyler oldu.

        İsrail ordusu, 21 Ocak’ta Filistin’in Cenin kentinde askeri operasyon başlattı. “Demir Duvar” adı verilen operasyonda şu ana kadar 12 Filistinli hayatını kaybetti, 35 kişi yaralandı. Ramallah’ın kuzeyindeki Batı Mezraa beldesi, Nablus’un batısındaki Ayn mülteci kampı, Nablus’un doğusundaki Rucib köyü ve Nablus’un güneyindeki Akraba beldesi gibi yerlerde baskınlar düzenlendi. Batı Şeria’daki birçok kasaba ve köyün girişlerine demir kapılar yerleştirilerek tüm bölgeler abluka altına alındı.

        Karşılıklı rehineler serbest kalırken ve ortam geçici ateşkes ve rehine takası nedeniyle yumuşamış, hürriyetine kavuşan rehinelerin gülümsemesi kalpleri ısıtmışken, Cenin’de başlatılan operasyon kötü bir haber. Sebep neymiş derseniz, mülteci kampı güya Hamas’ın can damarlarından biriymiş ve kamptaki Hamas üyelerini etkisiz hale getirmek gerekiyormuş.

        Yaptıkları açıklama bu.

        1953 yılında kurulan Cenin mülteci kampında, kibrit kutusu gibi mekanlarda binlerce Filistinli yaşıyor. Ve İsrail bu kampın Batı Şeria’da güvenliği bozduğunu düşünüyor.

        İsrail, Hamas ile yapılan rehin takası anlaşmasında serbest bırakılan Filistinlilerin buraya yerleşmesini önlemek istediklerini, İran’ın bölgedeki gruplara para ve silah yardımı yaptığını söylüyor. İsrail Savunma Bakanı Katz, Gazze’deki savaş yöntemlerini burada da uygulayacaklarını açıklayacak kadar ileri gidiyor.

        Öte yandan Hamas Hareketi de şimdi Filistinlilere ‘genel alarm durumuna geçme, işgalci İsrail’in Cenin'deki büyük saldırganlığına karşı koyma ve Siyonist vahşete karşı direnişçileri destekleme’ çağrısında bulundu.

        Ayrıca bütün bu olaylara paralel olarak İsrail Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Herzi Halevi, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz'a istifa mektubu verdi ve 6 Mart 2025'te görevinden ayrılma niyetini açıkladı. Halevi, bu karara gerekçe olarak İsrail ordusunun 7 Ekim 2023'teki başarısız olduğunu kabul etmesini gösterdi. Muhalefet liderleri, Netanyahu ve kabine üyelerini ‘Halevi gibi sorumluluk almaya’ ve istifalarını sunmaya çağırıyor.

        İsrail’in Batı Şeria’ya yönelen saldırganlık dalgasının nedeni tam olarak bu ‘başarısızlık’ algısı. Başbakan Binyamin Netanyahu liderliğinde kurulan 37. koalisyon hükümeti, 'ateşkes' kelimesi bültenlerde geçmeye başladığından beri sarsılıyor.

        KOALİSYON ORTAKLARI TARAFINDAN ELEŞTİRİLİYOR

        Gazze'de varılan ateşkes anlaşmasına karşı çıkan aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Ben Gvir istifa etti. Ben Gvir en başından beri Hamas'la bir anlaşmaya karşı çıkıyordu.

        Dini Siyonizm Partisi Genel Başkanı ve İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich anlaşmaya karşı çıktı. Anlaşmanın, "İsrail'in ulusal güvenliğini tehdit ettiğini" söyleyen Smotrich, "Savaşta, İsraillilerin kanı pahasına kazanılmış birçok başarı karşı tarafa itiliyor," demişti.

        Likud Parti’li Netanyahu liderliğinde kurulmuş koalisyon hükümetinde sadece Dini Siyonizm (Religious Zionism) Partisi değil, bir diğer ortak Avigdor Lieberman liderliğindeki Yisrael Beiteinu Partisi de ateşkese karşı çıkıyor. Lieberman Hamas’ın tamamen yok edilmesini savunan açıklamalar yapmıştı. Diğer koalisyon ortaklarının da yaklaşımı farklı değil. Yamina Partisi lideri Naftali Bennett, ateşkesin Hamas’a fayda sağlayacağını ve bu grubu zayıflatma fırsatını kaybetmek anlamına geldiğini düşünüyor. Koalisyonun başka bir ortağı, sağcı ve aşırı dinci bir parti olan Shas Partisi de aynı. Shas, ateşkesi, Hamas’ın direncini kırma ve İsrail’in askeri gücünü tam anlamıyla kullanma fırsatını kaçırma olarak değerlendiriyor.

        Koalisyon ortağı olmakla beraber ateşkesi destekleyen partiler de var Blue and White Partisi ve Labor Partisi ateşkes süreciyle ilgili ılımlı bir yerde konumlanıyor.

        Ancak gerçekten baskı yaratan durum, Netanyahu’nun tabanına erişim hakkı ve imkanı olan koalisyon ortaklarının ateşkesten duydukları mutsuzluk.

        Haksız da değiller.

        Şöyle anlatayım.

        Netanyahu ve partisi Likud da ateşkese karşıydı. Demir Kılıçlar operasyonunu başlatırken Hamas’ı tamamen yok etme ve Gazze’yi tamamen ve kalıcı olarak işgal etme sözü vermişti. Gazze’de 45 bin kişiyi öldürdü ama Gazze’yi kendisi için güvenli bölge yapamadı. Hamas’tan İsmail Haniye ve Yahya Sinvar adlı iki komutanını öldürdü ama Hamas’ı yok edemedi. Verdiği iki sözün ikisini de tutamadı.

        Trump gibi güçlü bir müttefik, başkanlık koltuğuna oturmak için gün sayarken bir ateşkes imzalaması Netanyahu’yu kendi sağcı Ortodoks siyonist taraftarları gözünde küçük düşürdü. Anlaşma askeri ve diplomatik çaresizliğin uzantısı olarak okundu. Zira, UCM’nin verdiği yakalama kararı da hâlâ orada duruyor. Seyahat yasağı Netanyahu segmentindeki bir doberman için hayli karizma itici.

        Şimdi Batı Şeria’nın eski mülteci kampına yönelmiş saldırganlığın amacını anlıyor musunuz?

        Amaç Likud’un ve Netanyahu’nun kırılmış egosuna pansuman yapmak.

        Gazze’de durduramadığı Hamas’ı Cenin’de arayıp hayaletlere ateş etmek.

        MEDENİYET ÜNİVERSİTESİ’NDEN MEZUN OLDULAR YENİDEN GAZZE’YE DÖNÜYORLAR.

        İyi şeyler de oluyor.

        25 Ocak Cumartesi günü sessiz sedasız ama çok anlamlı bir yemin töreni gerçekleşti. Gazze’den çok büyük uğraşlarla, Mısır, Filistin ve Türkiye bürokrasisiyle boğuşarak getirilen Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi 18 Filistinli gencin mezuniyet töreniydi bu.

        Başta Filistin sağlık idaresi ve tıp fakültesi dekan yardımcısı olmak üzere birçok yetkili fiilen bir kısmı video mesajla katılarak gençleri tebrik etti.

        Gazze'deki saldırılar nedeniyle Gazze İslam Üniversitesi'nin yıkılması sonucu Türkiye'ye gelen Tıp Fakültesi 6'ncı sınıf öğrencileri, İstanbul Medeniyet Üniversitesi (İMÜ) Tıp Fakültesi'nde intörnlük eğitimlerini tamamlayarak yeminlerini ettiler ve meslek hayatlarına başladılar.

        Genç öğrencilerin saldırılar altında bin kadar doktor ve sağlık çalışanının hayatını kaybettiği ateş hattından çıkarılmaları hiç kolay olmadı. Medeniyet Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim dalı Başkanı Profesör Dr. Orhan Alimoğlu’nun öncülüğünde, üniversiteye bağlı MASAM Enstitüsü,YÖK, Dışişleri Bakanlığı, Filistin İslam Üniversitesi yöneticileri, yazar ve eski TRT Kurdi yöneticisi Mustafa Ekici ve daha pek çok kişinin yardımıyla aşılması güç yasal ve fiziksel engeller aşılarak Türkiye’ye getirildiler. Dil ve barınma gibi bir çok problemleri çözmelerine yardımcı olundu.

        Orhan Alimoğlu daha önce Gazze’de, sonuncusu Temmuz 2023’te olan üç ayrı cerrahi kongre için öncülük etmiş bir isim. Kongrelerin hepsi uluslararası katılımın sağlandığı organzisyonlardı. (Alimoğlu bu süreci Sevgili Gazze/Bir Doktorun Anıları isimli kitabında anlattı) Alimoğlu’nun hem Filistin idaresinde hem de tıp camiasında iyi ilişkilerinin olması hem bu kongrelerin düzenlenmesini hem de geçtiğimiz yıl şimdi mezun olan öğrencilerin bugün İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden mezun olmasını sağladı.

        EuroPalmed isimli bir tıp kuruluşu ve Pakistan merkezli AlXhidamat vakfının da öncülüğü ile Gazzeli öğrencilerin bir kısmı da Güney Afrika ve Pakistan’a gittiler. 18’i Medeniyet Üniversitesi’ne, 2’si Marmara Üniversitesine yerleştirildi. Böylece İsrail’in katlettiği doktor, öğretim görevlisi ve sağlık çalışanı (hemşire ve diğer tıbbi destek personeli) şehitlerin emaneti olan bu gençler tıp eğitimlerini tamamlayabildiler. Hepsi doğal olarak yeniden Gazze’ye dönmek ve yoksunluk içindeki kardeşlerine hizmet etmek istiyor.

        Allah yollarını açık etsin ve mücadelelerinde yardımcı olsun.