Yakın zamana kadar Kolombiya bölgede ABD’nin en büyük müttefikiydi. Ta ki hafta sonunda Donald Trump seçim vaatlerinden biri olan yasadışı göçmenlerin ülkeden iade edilmesi bu ülkeye uçak kaldırana kadar. Kolombiya önce Trump’a itiraz etti, hatta rest çekti. Akşam saatlerinde ülkenin Cumhurbaşkanı bizzat kendi uçağını göçmenleri geri götürmesi için yolluyordu.
Trump istediğini tehditle aldı. Ekonomistleri endişe ettirdiği gibi aklına gelen her ülkeye gümrük vergisi uygulamayacağını, bu silahı istediğini almak için bir tehdit unsuru olarak kullanacağını gösterdi. Kolombiya bir anlamda Trump’ın bundan sonraki dış ilişkiler hakkında nasıl bir seyir izleyeceğinin de ilk işaretiydi. Ve bu adam daha Başkan olalı sadece bir hafta oldu.
Amerikan Başkanı’nın elinde belli silahlar var, Trump 2.0 da bunları kullanmaktan çekinmiyor. Ama hiçbir lider bu tehditleri altı dolu olmadan savuramaz. 2016’den farklı olarak Trump’ın dümenine geçtiği ABD daha güçlü bir ülke. Trump da daha hazırlıklı, daha tecrübeli, işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor.
EMPERYALİST BİR KRAL
En büyük avantajı bu sefer elinin daha kuvvetli olması. ABD hiç olmadığı kadar güçlü şu anda; ekonomisi, teknolojisi, ordusu ve diplomasisiyle. Son yıllarda ekonomik bir tehdit olmayan Rusya askeri açıdan Ukrayna’ya hapsedildi, hatta bu yüzden Ortadoğu’daki kontrolünü kaybetti. ABD için dünyada bir tek Çin tehdidi var, o da günü geldiğinde etkisiz hale getirilecektir. Şimdiden yaptırımlar etkisini göstermeye başladı. DeepSeek de uzun vadede Amerikan şirketlerini yıkmayacak.
ABD’nin bu orantısız gücü ister istemez zayıf ülkelerin itirazını geçersiz kalıyor. Kolombiya örneğinde dünya bunu gördü işte. İster vizeleri dondurmak, ister gümrük vergilerini artırmak olsun Trump istediğini almak için elinde silahları kullanmaktan çekinmeyecek. Üstelik emperyalist bir kral gibi görünmekten de çekinmiyor.
Trump’ın bu hırsına dur diyebilecek, karşısında durabilecek pek ülke yok. Pek lider de yok. Ekonomisi çatırdayan bir Almanya, krizdeki Fransa, küçük Trump’ı seçmeye hazırlanan Kanada gibi birinci dünya ülkeleri bile başkaldıramıyor. Danimarka’dan Grönland’ı alması şakayken gerçeğe dönüşebilir. Kolombiya, Meksika gibi daha zayıf ülkelerin Trump karşısında hiç şansı yok. Dünyanın pek çok ülkesi de Trump’a benzeyen sağcı liderler tarafından yönetiliyor, demek ki 2016’ya kıyasla Trumpizm yerkürede daha yaygın ve kabul görmüş durumda.
Ve Türkiye. Trump’ın “Erdoğan benim dostum,” sözü Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinin hiç olmadığı kadar iyi gideceğine dair umut veriyor Türkiye’ye. Herhalde Türk hükümeti de biliyordur ama ben yine de tekrarlayayım; Trump gaz vermeyi seviyor. Xi Jinping ya da Kim Jong-un’dan da “Çok akıllı,” ya da “Bana saygı duyuyor,” diye bahsetmişliği var. Daha New Yorklu bir işadamıyken dedikodu sütunlarında tanıdığı herkesi övgülere boğmayı sevdiği yazılırdı. “Benim yakın arkadaşım,” lafı Trump’ın taktiklerinden biri, çok da üzerimize alınmayalım.
Trump ilk döneminde bugün Kolombiya’ya yaptığının benzeri tehditleri Türkiye’ye de savurmuştu. Ekonomimizi çökertmekle tehdit eden ilk Amerikan Başkanı’ydı.
Aslında bir söylediğinin bir söylediğini tutmaması uluslararası ilişkiler açısından Trump’ın en büyük silahı. Amerikan devleti de zaman zaman—tıpkı Nixon’da olduğu gibi—Trump’ın bu ele avuca gelmez özelliğini avantajına çeviriyor. Tamamen kitabına uygun iyi polis kötü polis oyunu ABD’nin yaptığı aslında. Trump’ın “deliliğini” bahane edip istediklerini yaptırmak.
Kaldı ki kendi ekibi ve eylem planıyla o kadar da “deli” olmadığını, çok daha kontrollü yola çıktığını, bu sefer elinde bir yol haritası olduğunu da ilk haftadan belli etti. 2016’dan daha kuvvetli bir Amerika ve daha tecrübeli bir Trump’la karşı karşıya olduğumuz için Türkiye’nin de taktiklerini yeniden belirlemesi gerekiyor. Bir kere Trump’ın dostluğuna güvenilmez, çünkü hiç yüzü kızarmadan yalan söylemekten çekinmiyor. Geçmişteki tehditleri, çektiği restleri de unutmamamız gerekiyor.
POLEMİKTEN UZAK POLİTİKA
Örneğin yakın tarihte Türkiye’yle ABD arasında da bir göçmen takası yaşanması ihtimali var. Bugün ABD’de yer alan ve bir ara illaki Trump’ın göçmen avcılarının radarına takılacak Türkiye’den gelen pek çok kaçak var şu anda ABD’de. Bunların bir kısmı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, bir kısmı da epey bir zaman Türkiye’de vakit geçirmiş, şakır şakır Türkçe konuşan Afgan ya da Afrikalı göçmenler. Yarın öbür gün bize de bir uçak gönderildiğinde hükümet ne yapacak?
Yeni döneminde Türkiye açısından yapılacak en büyük hata Trump’la birebir polemiğe girmek olabilir. Yurtiçinde kendisine puan kazandığı, bugüne kadar da bu taktik tuttuğu için dünya liderlerine had bildirmeyi, kafa tutmayı seven bir Cumhurbaşkanı var Türkiye’nin. Hele hele seçim atmosferine girilirse Trump’a haddini bildiren bir siyasetçinin tabanı ateşleyeceğine şüphe yok. Ancak bu karşılıklı restleşmelerin 2016’da bedeli ağır olmuştu, şimdi daha da ağır olacaktır. Bu demek değil ki Türkiye’ni dış politikası Trump’ın her istediğine evet desin, önünde hazır ol’a geçsin, kendi çıkarlarından ödün versin. Trump pek çok imkansızı bizden de isteyecek. Türkiye’nin çıkarına olmayan pek çok politikayı dayatacak, hatta büyük ihtimalle ikili oynayacaktır. Tehditler, Kongre ya da Dışişleri’ni bahane etmesi de olası. Kendisini iyi polis gibi gösterme ihtimali de kuvvetli.
Onu ustaca idare edebilecek bir hükümet politikası, daha doğrusu yeni bir taktik plan gerekiyor. Kolombiya örneği onunla restleşmenin sonuç vermediğini gösterdi. Türkiye belki onunla oynayabilir; o bize nasıl gaz veriyorsa aynı şekilde karşılık verip bir tür cambazlık sergilemeliyiz. Yoksa bu kontrolsüz güçle baş etmemiz çok ama çok zor olacak.