Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Sigara yasağı fiilen kalktı mı

        Eğer Erdoğan tek bir konu üzerine siyaset yapsaydı bütün seçimlerde oyumu oya verirdim. Ama sonra da oyumun boşa gittiğini görüp geri alırdım. Bu konu, Cumhurbaşkanı’nın şahsi hassasiyeti olduğu bilinen sigara yasağı. “Türk gibi sigara içmek” deyiminin çıktığı ülkede imkansız gibi görünen yasağı geçirmek AK Parti hükümetlerinin ülkeyi birleştiren nadir icraatlarından biri oldu. Ancak bu toplumsal uzlaşma öyle görünüyor ki gerek muhalefet gerekse de iktidar mahallesinde yasağı uygulamak için değil de delmek üzerine inşa edilmiş.

        Yaklaşık bir senedir iç mekanlarda sigara yasağı sadece kağıt üzerinde var. Kanunlara saygılı veya iç mekanda sigara içilmesinin çağdışılık olduğunu düşündüren birkaç işletmeci dışında hemen her yerde fosur fosur sigara içiliyor. Artık koku yapmayan alternatif olmasına rağmen İstanbul’da dışarıda yemeğe gitmek sanki “Mad Men” dizisinin setiymiş gibi. Herkes fosur fosur sigara içiyor, hiç kimsede en ufak bir tereddüt yok. Müşterinin şımarıklığına zarar etmekten korkan bazı işletme sahipleri göz yumuyor. Bazı yerlerde mekanın sahibinin de kendisine ayırdığı masada keyifle sigarasını tüttürdüğünü görüyorum.

        DEVLET GÖRMÜYOR MU

        Sigara yasağı ilk yürürlüğe konduğunda işletmeler Türk usulü bazı çözümler bulmuştu. Açık mekanı camlarla ya da muşambalarla kapatarak sigara içilmesine izin vermişti. Mekanların bu duman altı bölümleri alenen kanunu çiğnemekti, ama paneller açılır-kapanır olduğundan yasanın açığından faydalandılar. Şimdi böylesi oyuncaklı çözümlere dahi ihtiyaç duymuyorlar.

        Devletin bunun farkında olmama ihtimali var mı? Her adımımızı takip eden, en ufak işlemde kimlik numaramızı isteyen bir devletimiz var. “Türk polisi bulup yakalar,” lafı doğru, Türkiye’de herhangi bir suçun failini yakalamamak ancak yakalamak istemiyorlarsa mümkündür.

        Konuştuğum bazı işletme sahipleri mekanlarda hareketlilik devam etsin, insanlar para harcamayı sürdürsün diye denetim mekanizmasının bu çarpık düzene göz yumduğunu söylüyorlar. Denetlenen kimi mekanlarsa artık epey cüzi kalan cezayı ödemeye razı. Yaptırımlar müşterinin önüne gelen hesabın yanında epey gülünç kalıyor.

        Müşterinin seçenekleri epey sınırlı. Sigara içilen ve içilmeyen gibi bir ayrım olsa en azından tercih yapma imkanımız olur. Metrekaresi geniş bazı mekanlar tıpkı eskiden olduğu gibi iki ayrı salon açmışlar. Ama çoğu zaman sürprizle karşılıyoruz. En iyisi bildiğimiz mekanlara gitmek; genellikle Michelin rehberinde yer alan ve turistlerin tercih ettiği yerler yasağa uyuyor. Bunun maddi bir bedeli de var; buralarda turist tarifesi uygulanıyor.

        Mekanları denetleme yetkisi Sağlık Bakanlığı’nda. Dün Basın Müşavirliği’ne bu yasağın artık uygulanmamasıyla ilgili bazı sorular sordum ancak aldığım tek yanıt Yasak alanlarda içilen sigara ihbarını Sağlık Bakanlığı 184 numaralı iletişim merkezimizi arayıp 2'yi tuşlayarak yapabilirsiniz,” oldu. “Sağlıklı günler dileriz.”

        Vatandaşın ihbar dışında bir seçeneği olmadığını anlıyorum bu yanıttan. Ama dediğim gibi ihbar edilse de, ceza kesilse de caydırıcı değil. Yasak çiğneniyor. İhbarın takibinin yapılmadığını kendi tecrübemden de biliyorum: Eskiden kamusal alanda (sosyal medya, gazete, vs.) bu gibi şikayetler ihbar kabul edilir ve takip edilirdi, artık hiçbir şey değişmiyor. Sigara yasağını çiğneyen mekanları ifşa etmeye devam edeceğim.

        Sigaranın, içmenin ve pasif içici olmanın zararlarını tekrar tekrar hatırlamama gerek olduğunu zannetmiyorum. İnsanın saçının, kıyafetlerinin kokması, bu kokunun çıkmamasını eminim hepimiz biliyoruz. Dahası, araştırmalar son 10 yılda Türkiye’de sigara içenlerin oranının yüzde 38 arttığını gösteriyor, başka ülkelerde gerilerken. Nüfusun yaklaşık yüzde 30’unun her gün tütün mamulleri kullanıyor. 30 yaşındaki bir Türk’ün 65 görünmesi, toplumun çoğunluğunun diş problemi olması tesadüf değil.

        PRATİK BİR ÖNERİM VAR

        Benim pratik bir çözüm önerim var bu yasağın uygulanması konusunda.

        İktidar denetimi bakanlıktan alıp belediyelere devretmeli. Hatta belediyeler üzerinde yeni bir baskı unsuru bile olabilir.

        Ama ne olursa olsun bu bile yama bir çözüm olacaktır. Çünkü bu yasağın uygulanması, tıpkı diğer kanunlara uyulması veya görgü kuralları gibi Türk toplumunun yapısıyla ilgili bir sorun.

        Dünyanın medeni ülkelerinde insanlar yaşamlarını başkalarına saygı göstermek üzerine sürdürür; birlikte yaşamanın sadece başkalarının haklarını, özel alanını çiğnemeden mümkün olduğu ilkesini içselleştirir. Batı’nın medeniyet olarak anılmasının sebeplerinden biri bu çok basit kurallarının küçük yaşlardan itibaren kabul edilmesidir.

        Biz Türklerse hayatı sadece kendimizi düşünerek yaşayan bencil bir milletiz. Herhangi bir adımımızı atarken bir başkasının da kendi eylemlerimizden etkilenebileceği ihtimalini aklımıza dahi getirmeyiz. Bu yüzden Türklerin kurallara uyması kolay değildir, çünkü başta o kurallar koyanlar uymaz. Aynı zamanda çok da keyfine düşkün bir millet olduğumuz için birçok şeyi zararını bile bile ya da bize-bir-şey-olmaz mantığıyla yaparız.

        Bu yazılı olmayan kuralı, zihniyeti değiştirmek en zoru. Bu yüzden de hepimiz Türkiye’de duman altında öleceğiz.