Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Oray Eğin Dünyanın bütün şöhretleri Mehdi'nin sofrasında
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Siena

        35 Place du Marché Saint-Honoré, Paris

        Paris asla uyumayan bir şehir değil ama Cumartesi gecesi gözünü dahi kırpmadı. Paris Saint-Germain her gol attığında daracık sokaklar neredeyse bir stadyum gibi inliyordu. Korna sesleri, havai fişekler, tezahüratlar sabaha kadar sürdü. 60 küsur yıl önce kurulduğunda tek bir taraftarı bile yoktu PSG’nin, bu hafta sonuysa sokakta formasını taşımayana rastlamak neredeyse imkansızdı.

        Şampiyonlar Paris’e dönecek ve iddiaya girerim bütün takım değilse de, en azından içlerinden birkaçı Siena’da kutlama yapacak. İtalya’da değil, Paris’e ayak basan bütün ünlülerin toprağı basarcasına mutlaka gittiği İtalyan lokantası Siena’da. Burası birkaç senedir şehrin en popüler mekanı. 31 yaşındaki sahibi Mehdi Abdelhedi de ünlülerle fotoğraf çektire çektire şöhret oldu. Namını fazlasıyla futbola borçlu.

        Siena’dan önce César vardı. Paris’te yaşadığı yıllarda Kylian Mbappé’nin de sık sık uğradığı 8. arrondisement’daki İtalya lokantası. Bir futbolcu bir başka futbolcuyu getiriyor, böylece bir yer “futbolcu mekanı”na dönüşüyor. Tabii beraberinde futbolcuları görmek isteyen bir kitleyi de getiriyor.

        MAĞRİP DAYANIŞMASI

        Tunus’tan Paris’e göç eden babası İtalyan bir aile tarafından sahipleniliyor, pizza yapmayı da onlardan öğreniyor. 13. bölgede epey salaş, Beyoğlu’nun ara sokaklarındaki pidecilerden hallice bir mekan açıyor ve İtalyan yemekleri pişiriyor. Daha çok paket servis.

        Oğlu Mehdi lokantada büyüyor denebilir, zamanla babasına vizyonunu genişletmesini, hep böyle salaş bir pizzacı olarak kalamayacaklarını söylüyor. O dönemde bile altı iyice kızarmış pizza siparişi verenler arasında Russell Crowe var. Fakat menajeri onu mekana getiremeyeceğini, ortamın bir şöhreti ağırlamaya uygun olmadığını söylüyor. Böylece Mehdi’nin hem mekanda hem de hayattaki “upgrade” serüveni başlıyor. Bugün birkaç lokantası olan bir lokantalar grubunun sahibi.

        Tunus göçmeni Mehdi’nin Paris yeme içme dünyasına damgasını vurmasıyla Katar’ın sınırsız varlık fonunu arkasına alan PSG’nin yükselmesi aşağı yukarı aynı dönemlere denk geliyor. Aslında ne César, ne Siena klasik Paris mekanları. PSG de bir Fransız takımı değil. Ama yeni Paris de böyle bir yer.

        Gala dergisindeki söyleşisinde söylediğine göre Mehdi’nin mekanlarında bugüne kadar yemek yiyenler arasında Madonna, Julia Roberts, Lionel Messi, Rihanna, Gigi ve Bella Hadid kardeşler, Neymar, Novak Djokovic ve Fransa’nın first lady’si Brigitte Macron var. Lütfen, tam bu aşamada Mehdi’yi de tokatladı mı esprilerini kendimize saklayalım.

        Aslında Mehdi’nin lokantalarında yemek yemeyen şöhretlerin listesi daha kısa. Gelen şöhretlerin imzaladıkları tabaklar duvarlarda asılı. PSG’nin 5-0’lık Şampiyonlar Ligi zaferinin mimarlarından Ousmane Dembémekanın en eski müşterilerinden—César’ın futbolcuların ve futbolcuları görmek isteyenlerin takıldığı yer olduğu yıllardan.

        Mehdi önceki akşam Münih’teki finaldeydi, hatta maçtan sonra sahaya indi. Nusret’le kıyasla haddini bildiği için kupayı kimsenin elinden almadı. Daha çok, lokantasında olduğu gibi kenardan kutlamaları izliyordu.

        Gerçi son yıllarda kitle biraz değişti, futbolcuların yerini moda dünyası aldı Mehdi’nin mekanlarında. Özellikle de Hadid kardeşler sayesinde—mağrip dayanışması. Bu arada César’ın modası biraz geçti; Arap turistler çok seviyor. Epey bir süre rap yıldızları da buradaydı. Arada birkaç Kardashian da hala gidiyor ama asıl görmek ve görülmek isteyenler Siena’ya kaydı son bir-iki yılda. Özellikle moda haftası sırasında her masada bir şöhret bulmak mümkün. Paris’te önemli bir etkinlik olduğunda da Siena’da masa ayırtmak mantıklı olabilir, zira içeride illaki “birisi” olacaktır.

        Sporcular hala gelmeye devam ediyor. Daha ocak ayında Vinicius Jr. oradaydı, Roland Garros’u kazanan Carlos Alcaraz da birkaç gün önce. O yüzden PSG oyuncuları da bu hafta düşer. Merak etmeyin, Türkler de çoktan keşfetti Siena’yı. Her gittiğinizde birkaç masa Türk de görüyorsunuz. Eksik kalmayız.

        YEMEKLER ÜZERİNE KONUŞMAYA GEREK YOK

        Bu kadar ünlünün Siena’ya gitmesinin bir nedeni eğlenceli bir yer olması. Gecenin bir saatinde canlı müzik başlıyor, bir süre sonra masalara kalkılıyor. Elinde gitarıyla mekanı dolaşan adama vokalist kadın eşlik ediyor, masalarda dünyanın en pahalı şampanyaları ardı ardına patlıyor, bu anlar sosyal medyada paylaşılmak için kaydediliyor. Masalarda bolca havyar var, makarnalarının üzerine trüfler tıraş ediliyor, mutlaka bir-iki tane ıstakoz geliyor.

        Şarkıcı da bu arada Afrika’daki açlığa dikkat çekmek için yapılan “We Are the World”ü şakıyor. Bu durum bir tek benim mi dikkatimi çekiyor? Herkes halinden memnun. Mekana gelen ünlüler de zaman zaman mikrofonu kapıp orada mini bir konser veriyor.

        Ünlülerin yemek yemediği bir sır değil. Ayıp olmasın diye her şey sipariş verilir, ama tabakları sadece yanlarında dolaşan yancıları silip süpürür. Gigi ve Bella’nın burada gerçekten pizza yediğini mi zannediyorsunuz? Her lokmadan önce binbir hesap yapan Kylian da herhalde makarnalarla kendini tıkamıyor.

        Tam da bu yüzden ünlülerin müdavimi olduğu mekanlarda yemek önemli değildir. Çoğu zaman iyi de değildir. Siena da dünyanın en iyi İtalyan lokantası değil. Mönüdeki hiçbir şey şaşırtıcı değil. Bu mutfakta yeniliğe yer yok. Her tabak bilindik İtalyan reçeteleri. Ama hiçbiri vasat değil.

        Pizza tam Napoli usulü, kenarları şişik, ortası yumuşak. Cacio e pepe tam kıvamında. Cotoletta alla Milanese’i biraz sert buldum. Hemen hiçbir şey akılda kalıcı olmasa da arada bazı sürprizler olabiliyor: Izgaraya hafif dokundurulan hindiba salatası bayağı iyiydi. Yemek üzerine de fazla konuşmaya gerek yok, çünkü ünlüler olmasa burası herhangi—ama lezzetli—İtalyan lokantası olurdu. Ama değil.

        Ortam

        Çok şık, kocaman bir yer. Ünlülerin gittiği pek çok yer gibi Siena’da da iki salon var. Bu iki salon aynı zamanda kategori farkına işaret ediyor. Olunması gereken yer ortadaki salon. Özellikle de köşedeki masalardan herkese hakim olmak şart. İkinci salona alındıysanız belli ki ikinci sınıfsınız.

        Bize nasıl o salonun en güzel masası düştü, hala kafamı kurcalıyor. Zira o gece salonun iki ucunda iki büyük grup vardı. Bir masanın başında Rick Ross olduğunu tahmin ettiğim biri oturuyordu. Belli ki burası şöhretlere ayrılmış bir birinci kategorideki yemek salonuydu.

        Servis

        Mehdi, daha Ortadoğulu bir İzzet Çapa gibi; herkesi çok iyi ağırlıyor. Gözü bütün masaların üzerinde. Gerçek bir esnaf, mekanın matematiğini çok iyi biliyor. Orkestra şefi gibi yönetiyor ortamı. Bütün çalışanlar akrabası mı? Hayır ama hepsi mağrip. Bir garsona sanki tanıyormuşuz gibi “Mehdi burada mı?” diye sorduğumuzda “Mint tea” anladı. Buradaydı. Ayrıca “mint tea” de vardı.

        Dünyada ilk defa bir patronun işinin başında olduğuna tanık olmuyorum elbette. Ama mekanı ünlülerle bu kadar özdeşleşen bir patronun sıradan insanların masalarından boş tabakları topladığını ilk kez görüyorum. Evet, sıradan insanlar da Siena’da yiyor.

        Öne çıkan yemekler

        Julia Roberts, Gigi ve Bella Hadid, Ousmane Dembélé.

        Fiyat

        Pahalı ama bu kadar şöhretin gittiği bir yer için abartılı değil. Zaten Paris genelde fiyat politikasıyla adil bir yer. Yine de kişi başı en az 100, biraz abartılı sipariş verilirse 150 Euro’yu gözden çıkarmak gerek. Türkiye’den ucuz. Ayakbastı parası gibi.

        Açık

        Her gün 11:30-02:00 arası. Masaya geç oturmayı, yemek bitiminde kalmayı tavsiye ederim. Kulüp atmosferi oluyor bir saatten sonra.

        Rezervasyon

        Şart, özellikle de sınırlı kapasitedeki birinci salon için.

        Yıldız tablosu

        Yıldızlar sıfırdan dörde kadar. New York Times’dan esinlenilen değerlendirmeye göre sıfır kötü, vasat ya da tatminkar. Bir yıldız iyi, iki yıldız çok iyi, üç yıldız muhteşem, dört yıldız ise olağanüstü.